BlogYayınlar

Yeşil Teknolojiye Yatırım ve Çevreci Girişimcilik Ekosistemi; Kapitalizm Olmasaydı Ne Olurdu?

Yeşil teknoloji veya çevre teknolojisi, teknik olarak doğal çevreyi ve kaynakları izlemek, modellemek, korumak ve insan katılımının olumsuz etkilerini azaltmak için çevre bilimi, yeşil kimya ve elektronik cihazlardan bir veya daha fazlasının uygulanmasıdır. Örneğin atıkların enerjiye dönüşümü, biyoyakıtlar, atık suların işlenmesi ve güneş enerjisi gibi aslında hayatımızın birçok noktasında karşımıza çıkan sürdürülebilirlik hedefli bütün ürün ve hizmetler, yeşil teknoloji kapsamındadır. 

Bir diğer örnekle göre Birleşik Arap Emirlikleri hükümeti, Kasım ayında Dubai’de düzenlenecek COP28 iklim konferansına gelen her ziyaretçi için dronelar aracılığıyla Abu Dabi’de 10 mangrov ağacı dikmeyi planlıyor. (Dutton, 2023)  Bu örneğin önemi aslında büyük. Ağaçlandırma çalışmalarında gerçekten de insanlığı hızlandıracak bir projenin ilk adımları Dubai’de atılacak.

Scaleflex’in bir istatistiğine göre 2021 yılında dünya genelinde 87.5 milyar dolar değerinde yeşil teknoloji yatırımı yapıldı. Bu yatırım istatistiğinde en büyük pay, 56 milyar dolar ile ABD’nin. ABD’yi 18.3 milyar dolarlık yatırımla takip eden Avrupa, 400’den fazla yeşil teknoloji StartUp’ına ev sahipliği yapıyor. (Anselmo, 2022) Finansal fon bulma süreçleri, özellikle yeşil teknolojiler için oldukça verimli çalışmaktadır. Hatta kimi noktalarda yeşil teknolojilere ve yeşil geliştirici şirketlere uygulanan teşvik, vergi indirimi ve istihdam desteği gibi programlar gitgide yaygınlaşmaktadır.

Yeşil teknolojilerin benimsenmesinin en önemli avantajı, çevreye herhangi bir zarar vermeden çevreci çözümler sunmalarıdır. Bu teknolojiler, sadece çevresel sürdürülebilirlik sağlamakla kalmaz, aynı zamanda bakım maliyetleri açısından daha ekonomiktir, yenilenebilir doğal kaynakları kullanarak ve karbon emisyonlarını azaltarak küresel ısınmanın etkilerini hafifletir.

Sadece çevresel boyutta değil, yeşil teknolojinin uygulanması aynı zamanda toplumun çevresel konularda daha bilinçli hale gelmesine de katkı sağlar. Bu da toplum içinde davranış değişikliğine ve karbon ayak izinin düşürülmesine yönelik bir bilinç oluşturur. Sonuçta fiziksel çevresinde devamlılık gösteren sürdürülebilirlik çabalarını gören bir birey, katılımcı bir biçimde bu çabalara destek olacaktır.

Öte yandan bu yeni teknolojilerin kurulumu için henüz yeteri kadar kalifiye çalışan mevcut değildir. Birçok proje henüz ar-ge sürecinde olduğu için toplumsal bilinirlik kazanması ve kullanımının yaygınlaşması uzun zaman alabilir. İnsanların teknolojik aygıtlarında ve bazen sınai teknolojilerinde değişikliğe gitmesi ve yeşil dönüşüme dahil olması beklendiği kadar kolay olmayacaktır. Yeni maliyetler ve sıfırdan başlayan teknolojik uyum süreçlerini göz önünde bulundurarak olabildiğince pürüzsüz bir geçiş yapılması çok önemlidir.

Fayda-maliyet hesabı yapmak ve fiyat-etkin politikalar üretmek çok önemlidir.

“Bazen belirli alanlardaki çevresel etkinin azaltılması başka unsurları etkileyebilir. Örneğin elektrikli araçlar, Güney Amerika’daki yağmur ormanlarından çıkarılan lityum pilleri kullanıyor. Elbette bu, yeşil teknolojinin kaybedilmiş bir dava olduğu anlamına gelmez, ancak faydanın maliyetten daha fazla olmasını sağlamak için bazı hususların dikkate alınması gerekir. (Anselmo, 2022)”

Dikkate alınması gereken husus, ekonomik büyüme ve yeşil ekonomi ikilemine benzeyen bir ikilemdir. Doğaya yararlı olan bir şey kimi zaman da doğaya zararlı olabilir. Önemli olan, doğru soruyu sorarak doğru politikayı oluşturmaktır.  Örneğin: Lityum piller kullanılarak mı daha fazla insan korunur, yoksa Amazon Ormanlarındaki belirli bir bölüm mü? İklim değişikliği, küresel bir olgu olduğu için olabildiğince fazla insanı koruma altına alan politikalara odaklanılması gerekmektedir.

Yeşil teknolojilerin niteliği, avantajları ve dezavantajları hakkında bilgiler edindiğimize göre asıl konumuza göz atabiliriz… Kapitalizm olmasaydı ne olurdu?

Kapitalizm yıllardır insanlığın toplu bir rekabet içinde kendini her seferinde daha da iyiye götürmesini sağlayan sistemin adı olmuştur. Konu teknolojiye, spesifik olarak yeşil teknolojiye geldiğinde de bu durum hiç değişmiyor. Yeşil teknolojinin ve çevreye duyarlı tasarımların gelişmesinde en büyük katkı, karbonsuzlaşma noktasında birbirini geçmeye çalışan üreticiler ve girişimcilerdir.

Kapitalist sistem, sermaye birikimini teşvik eder ve finansman sağlar. Yeşil teknolojiler genellikle büyük yatırımları gerektirir, ve bu yatırımlar çoğunlukla özel sektörden gelir. Kapitalist sistem, yeşil teknolojilere yönelik yatırım ve finansmanın mobilize edilmesine yardımcı olabilir. Eğer kapitalizmin alternatifi görülen sol politikalardan biri dünyada hüküm sürseydi, büyük ihtimalle her ülkenin kendi yönetimi keyfi yatırım kararları alır, hiçbir işi sonuçlandıramadan proje ve yatırımlardan vazgeçerdi.

Tüketicilerin giderek artan bir şekilde çevre dostu ürünlere ve hizmetlere olan talepleri, şirketleri yeşil teknolojilere yatırım yapmaya teşvik etmektedir. Yakın tarihte gelişen bu piyasa dinamiği, kürede binlerce kurumsal şirketin yeşil dönüşüme ve yeşil teknolojilere yatırım yapmasını sağlamıştır.

Kapitalist rekabet, şirketleri daha verimli ve tasarruflu hale gelmeye yönlendirmektedir. Bu da enerji ve kaynak kullanımını azaltarak çevre dostu uygulamalara geçişin önünü açacaktır. Rekabetin mevcut olmadığı noktada oluşacak olan yavaşlama ve rehavet, dünyayı toptan bir felakete sürükleyebilirdi.

Kapitalizmin olmadığı bir dünya senaryosunda, bir merkezi planlama veya devlet kontrolü daha belirgin olacağından devletin ekonomik faaliyetlere müdahalesiyle, yeşil teknolojilere yönelik teşvikler ve yatırımlar yüksek ihtimalle kısıtlı kalırdı. 

Bir diğer yandan anti-kapitalist bir dünyada dünya vatandaşlarına iklim bilinci aşılamak da oldukça zor olurdu. Toplumsal olarak çevresel bilinçlendirmeye ağırlık veremeyecek kadar dertlerle boğuşan SSCB’den örnek vermek çok yerinde olurdu ancak kısıtlı bilgi akışından dolayı SSCB’de yaşayan insanların günlük endişelerini yansıtan bir istatistik bulmak dahi mümkün değil.

Belki de yeşil dönüşümün ve teknolojinin en önemli kilometre taşlarından birisi insan kaynaklarının düzgün yayılmasıdır. Özel sektöre teslim edildiğinde olabildiğinde düzgün ve verimli şekilde kullanılan (kullanılmak zorunda olunan) insan kaynakları, kamu kuruluşlarının kurumsal hiyerarşisine teslim olduğunda nelerin yaşanacağını tahmin etmek pek de zor sayılmaz.

Tüm bu ihtimallerin yanı sıra kapitalist ekonomiler birbiriyle iç içe olduğundan dolayı doğan uluslararası ilişkiler faktörünün var olmadığı bir sistemle karşılaşmak, tam anlamıyla bir kaos olurdu. Bugünün dünyasında dahi küresel çapta alınan iklimsel kuralları görmezden gelen ülkeler mevcutken, uluslararası ilişkilerin kısıtlı olduğu ve geçirgen ekonomi kavramının olmadığı bir dünyayı düşünmek işten bile değil.

Sonuç olarak, dünyanın geleceğini düşünen insanlar, ekipler ve bu ekiplere yardımcı olan, melek yatırımcı görevi üstlenen risk sermayesi (venture capital) şirketlerinin varlığı, dünyanın, iklim değişikliğiyle mücadelede başlıca silahıdır. Çünkü karbon emisyonunun artmasına sebep olan teknolojilere alternatif geliştirmek devletlerin değil, özel sermayelerin işidir.

Karbonsuzlaşma stratejileri, alanda alakadar teknolojilere yatırım yapılmasını sermaye için bir nevi zorunluluk haline getirmiştir. Şirketlerin hem müşterilerine hem de iç paydaşlarına, ne kadar temiz olduklarını kanıtlamak için başlıca yol, yeşil teknolojilerdir. Her sene artan yeşil teknolojilere yatırımın hacmi, önümüzdeki yıllarda hiç düşecek gibi durmuyor. Dünyanın geleceğinin korunmasında büyük önem taşıyan yeşil teknolojiler, kapitalizm olmasaydı kendi ekosistemini bu kadar geliştiremezdi.

Yazar: Ekim Atay


Kaynakça

Dutton, J. (2023, November 3). Drones can help fight climate change, says Abu Dhabi environment agency. Al-Monitor: Independent, Trusted Coverage of the Middle East. https://www.al-monitor.com/originals/2023/10/drones-can-help-fight-climate-change-says-abu-dhabi-environment-agency

Anselmo, F. (2022, October 24). Green Tech and Sustainability Statistics | ScaleFlex blog. Scaleflex Blog. https://blog.scaleflex.com/green-tech-and-sustainability-statistics/

Shares:

Okumaya Devam Edin

Blog

Savaşa Dair

Hükmet-i hükûmet açısından devletle ilgili temel sorun onun güvenlik ve bekâsının her ne pahasına olursa olsun garanti edilmesidir. Mesele şu ki, devletler doğaları gereği kendi güvenlik ve bekalarıyla ilgili olarak