Anayasa Mahkemeleri çağdaş liberal-demokratik sistemlerin vazgeçilmez unsurlarındandır. Sahici demokrasiler için bu mahkemeler başlıca iki nedenle vazgeçilmezdirler. İlk olarak, anayasa mahkemeleri yasama ve yürütmeyi kendi anayasal sınırları içinde tutmaya hizmet etmek
Mustafa Erdoğan
Mustafa Erdoğan lisans ve lisansüstü eğitimini Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi’nde tamamladı; 1991’de Doçent, 1997’de Profesör oldu. İdarî yargıda
(1983-85), Ankara Üniversitesi (1985-1990), Hacettepe Üniversitesi (1991-2010) ve
İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde (2010-2016) öğretim üyesi olarak çalıştı. Çeşitli
tarihlerde Prof. Erdoğan Amerika Birleşik Devletleri’ndeki muhtelif üniversiteler ve
düşünce kuruluşlarında misafir araştırmacı olarak bulundu.
Türkiye Bilimler Akademisi’nin aslî üyesi olan Prof. Erdoğan’ın başlıca eserleri
şunlardır:
Hukuk ve Adalet (2. b., 2022); Liberal Perspektif (2021), Türk Anayasa Hukuku (2. b.,
2019), Anayasa Hukukuna Giriş (2. b., 2019), Özgürlük, Hukuk ve Demokrasi (2018),
İnsan Hakları: Teorisi ve Hukuku (5. b., 2018), Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset (9.
b., 2016), Anayasal Demokrasi (12. b., 2015); Aydınlanma, Modernlik ve
Liberalizm (2006); Anayasa ve Özgürlük (2002); Demokrasi, Laiklik, Resmî
İdeoloji. (2 b., 2000)
Geçen haftaki yazımda, bağımsız bir hukuk geleneğinin var olmadığı ve dolayısıyla hukukun esas olarak devlet tarafından üretildiği toplumlarda ‘’hukukun üstünlüğü’’nün gerçekleşmesinin, orada yasa yapımına ve uygulamasına ‘’doğal hukuk’’çu yaklaşımın ve/veya
Genel olarak hukukla ilgili en önemli kavramlardan biri adalet, diğeri ise hukukun üstünlüğüdür. ‘’Hukukun üstünlüğü’’ (rule of law) ideali, görünüşe göre, bugün bütün liberal-demokratik devletler tarafından benimsenmiştir. Ancak, liberal-demokratik anayasalara
Hür ve medenî bir toplum için hukukla demokrasi vazgeçilmez iki değerdir. Başka bir deyişle, aynı anda hem doğru anlamda hukuku hem de demokrasiyi yerleşik ve istikrarlı hale kavuşturamamış olan bir
Yirminci yüzyılın önde gelen filozoflarından Bertrand Russell (1872-1970) ‘’Hür Düşüncenin Değeri’’ başlıklı denemesinde 1944 yılında şöyle yazmış: ‘’Kızgın bir Tanrı’dan korkmayı erdem sanan insan çok geçmeden yeryüzü tiranlarına boyun eğmeyi
Hatırlanacağı gibi "Yeni Türkiye" Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidara geldikten bir süre sonra benimsediği gözde sloganlardan biriydi. AKP’nin fırsatçılık veya kurnazlığının bir eseri olarak, Cumhuriyet’in kuruluşunun 100. yılına denk getirilen
‘’Çoğulcu demokrasi’’ kavramındaki ‘’çoğulcu’’ kelimesinin biri tasvirî-analitik, diğeri normatif olmak üzere iki farklı anlamı vardır. Tasvirî-analitik bir kavram olarak çoğulculukla, birbiriyle yarış içindeki grup ve toplulukların varlığının bütün modern karmaşık
Son günlerde yaşadığımız iki olayın Türkiye’deki rejimin mahiyeti bakımından bazı sembolik anlamlar taşıdığını düşünüyorum. Bunlardan biri adlî yargının Anayasa Mahkemesi’nin milletvekili Can Atalay hakkındaki bağlayıcı kararına uymamakta direnmesi, diğeri ise
Devlet okullarında dinsel etkinin ‘’dayatma’’ denebilecek derecede yoğunluk kazanması son haftalar, hatta ayların öne çıkan gündem maddelerinden biri haline geldi. Esasen, epey bir süredir AKP iktidarında genel olarak okulların ‘’İmam-hatipleştirildiği’’ne
Son PISA araştırmasının Türkiye’yle ilgili olarak ortaya koyduğu ürkütücü veriler, her defasında olduğu gibi bu sefer de neredeyse bütün ülkede yaygın bir alarm psikolojisine neden oldu. PISA, biliyorsunuz, Ekonomik İşbirliği