Ünlü Amerikalı liberteryen iktisatçı ve sosyal teorisyen Thomas Sowell bir keresinde şöyle yazmıştı: ‘’Özgürlük en nihayetinde başka insanların sizin onaylamadığınız şeyleri yapma hakkı demektir.’’ (Dismantling America and Other Essays, 2011,
Mustafa Erdoğan
Mustafa Erdoğan lisans ve lisansüstü eğitimini Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi’nde tamamladı; 1991’de Doçent, 1997’de Profesör oldu. İdarî yargıda
(1983-85), Ankara Üniversitesi (1985-1990), Hacettepe Üniversitesi (1991-2010) ve
İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde (2010-2016) öğretim üyesi olarak çalıştı. Çeşitli
tarihlerde Prof. Erdoğan Amerika Birleşik Devletleri’ndeki muhtelif üniversiteler ve
düşünce kuruluşlarında misafir araştırmacı olarak bulundu.
Türkiye Bilimler Akademisi’nin aslî üyesi olan Prof. Erdoğan’ın başlıca eserleri
şunlardır:
Hukuk ve Adalet (2. b., 2022); Liberal Perspektif (2021), Türk Anayasa Hukuku (2. b.,
2019), Anayasa Hukukuna Giriş (2. b., 2019), Özgürlük, Hukuk ve Demokrasi (2018),
İnsan Hakları: Teorisi ve Hukuku (5. b., 2018), Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset (9.
b., 2016), Anayasal Demokrasi (12. b., 2015); Aydınlanma, Modernlik ve
Liberalizm (2006); Anayasa ve Özgürlük (2002); Demokrasi, Laiklik, Resmî
İdeoloji. (2 b., 2000)
Geçen Mayıs’taki genel seçimleri kaybeden muhalefet ittifakının başını çekmiş olan CHP bir süredir bu başarısızlığın yol açtığı tartışmalarla kendi içinde çalkalanmaya devam ederken, ittifakın ikinci büyük ortağı olan İYİ Parti’nin
Hatırlanacağı gibi, Temmuz 2007’de yapılan genel seçimlerde Adalet ve Kalkınma Partisi oy oranını belirgin bir şekilde artırarak 2002’deki %34’ten %47’ye çıkarmış ve merkez sağdaki DP (DYP) ile Anavatan Partisi’ni adeta
Genel seçimlerden iki ay geçtikten sonra bile Türkiye uğursuz bir belirsizlik içinde sürüklenmeye devam ediyor. Oysa, 14 ve 28 Mayıs’ta yapılan seçimler sonucunda AKP-MHP ittifakı kıl payı farkla da olsa
Baskıcı ve keyfî yönetimin toplumsal ahlâk için dezavantaj teşkil ettiği bir sır olmadığı gibi, bunun nedenini anlamak ta zor değildir. Buna karşılık, çoğu insan paternalizmin, kötücül olanının değilse de ‘’hayırhah’’
Günümüzde ‘’insan hakları’’ devletlere yönelik en büyük ahlâk çağrısının kod adıdır. Bireylerden devletlere yöneltilen insan haklarına riayet talebi siyasî modernlikle zorunlu olarak bağlantılıdır. Gerçi siyasetin evrensel bir özelliği olan ‘’baskı’’ya
Geçen haftaki bir dış politika gelişmesi Türkiye’nin yeniden Avrupa Birliği’ne (AB) ve genel olarak Batı’ya yöneliş arayışı içinde olduğu izlenimi doğurdu. Hatırlanacağı gibi, Erdoğan yönetimi epey bir zamandır İsveç’in NATO’ya
Bir yıl kadar önce bu gazetede yayımlanan ‘’Anayasal Yenilenme İçin Zihniyet Değişimi’’ (24 Temmuz 2022) başlıklı yazımda, bu yönde samimi bir niyetin var olması şartıyla, ülkemizde liberal anayasacılığın başarı şansının,
Türkiye’nin siyasî rejiminin -özgürlük ve insan hakları, hukuk ve adalet, demokrasi, barış ve refah gibi- toplumsal-siyasal ideallerle ilişkisi son yıllarda neredeyse tamamen kopmuştur. Maalesef, son on yılda önce AKP sonra
Geçen haftaki yazımda, Osman Kavala’nın Eylül başına kadar serbest bırakılmaması halinde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Türkiye hakkında başlatmış olduğu ‘’ihlâl proseürü’’nün müeyyide uygulanmasıyla sonuçlanabileceğine ilişkin haberler üzerine şöyle yazmıştım: ‘’Türkiye