‘’Altılı Masa’’ olarak anılan muhalefet bloğunun, önümüzdeki cumhurbaşkanlığı ve yasama meclisi seçimlerini kazanarak Erdoğan rejimini ‘’tarihe gömeceği’’nden eminmiş gibi davranmasının hata olduğuna bu sıralar daha sık dikkat çekilmektedir. Ben de daha önceki bir yazımda, CHP’nin başını çektiği ittifakın bu seçimleri ‘’çantada keklik’’ olarak görmesinin yanlışlığına işaret etmiştim.

Yanlıştır, çünkü bu psikoloji muhalefet ittifakını rehavete sürüklemekte, adeta hiçbir şey yapmadan iktidarın kendilerine geçmesini beklemelerine yol açmaktadır. Oysa, gerçekte Altılı Masanın önünde üstesinden gelmesi gereken birden fazla zorluk bulunmaktadır. Bunların en önemlilerinden biri, AKP-MHP ittifakının ülkeyi içine sürüklediği devasa bir iktisadî krizden ülkeyi nasıl çekip çıkaracağı meselesidir.

Seçmen tercihleriyle ilgili olarak yeni yapılan bazı kamuoyu yoklamaları son haftalarda CHP’nin seçmen desteğinin düştüğünü, buna karşılık Erdoğan ve AKP’nin yeniden yükselişe geçtiğini göstermektedir. Bundan başka, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önümüzdeki aylarda, çılgın bir ‘’seçim ekonomisi’’ uygulamak başta olmak üzere, muhalefeti zora sokacak yeni hamlelerin hazırlığı içinde olduğunu gösteren işaretler vardır. Oysa, muhalefetin iktidarın muhtemel hamlelerini etkisizleştirecek ve seçimler arifesinde ibreyi kendisinden yana çevirebilecek bir hazırlığı ve programı olduğu şüphelidir.

Tecrübeler gösteriyor ki, Türkiye’de ‘’sokaktaki insan’’ın siyasî tercihini belirleyen etkenlerin başında, partilerin önerdikleri politikaların kendilerinin geçim şartlarını nasıl iyileştireceği ve refah düzeylerini nasıl artıracağı, kısaca ‘’ekonominin düzeltilmesi’’ gelmektedir. Oysa, Altılı Masa’nın söyleminde en fazla öne çıkan ve bütün diğer sorunların çözümünün anahtarıymış gibi gösterilen husus ‘’güçlendirilmiş parlamenter sistem’’e geçiştir.

Buna karşılık muhalefet bloğu halâ iktisadî krizin nasıl üstesinden geleceğini, devleti iktisadî ve malî iflâstan nasıl kurtaracağını ayrıntılarıyla gösteren net bir program ortaya koymuş değildir. Açıktır ki, Altılı Masa herkesin ama özellikle de orta ve alt sınıfların gündelik hayatını zora sokan iktisadî ve malî çöküşün gerçekten üstesinden gelebileceğine, enflasyonu düşürmek ve TL’nin astronomik değer kaybını en azından makul bir seviyeye indirmek suretiyle insanların gündelik hayatlarını kolaylaştırabileceğine halkı inandırmadığı sürece başarı şansı yoktur veya başarı bir mucizeye kalmıştır.

Altılı Masanın başka bir zorluğu, seçimleri kazanmaları halinde ittifakın kurucu unsurları olan partiler ve liderlerin yeni cumhurbaşkanıyla ilişkilerine dair bir modele ve kendi aralarında gerçekten işleyebilir bir görev dağılımı planına sahip olup olmadıklarıyla ilgilidir. Çünkü bu konudaki belirsizlik hem ortakların kendi aralarında hem de cumhurbaşkanıyla ortaklar arasında türlü gerilimlere ve politika tutarsızlıklarına yol açabilir.

Özellikle, izlenecek iktisat politikasının belirlenmesinde ve icrasında -elbette diğer ortakları ikna etmek şartıyla- asıl yetkinin kimde olacağının veya bu konuda kolejyal bir yapı mı oluşturulacağının şimdiden belli olması gerekmektedir. Aksi halde, siyasî ihtiraslar ve rant arayışları muhtemel bir ittifak hükümetini çıkmaza sokabilir. Bugüne kadarki gözlemlerimden edindiğim izlenime dayanarak söylüyorum, ‘’siyasî ihtiraslar’’ söz konusu olduğunda ilk aklımıza gelmesi gereken Meral Akşener ve partisidir. Korkarım, kimilerinin yeni merkez-sağ parti olmasını umdukları bu ‘’light MHP’’ ve lideri önümüzdeki aylarda muhalefet bloğu içindeki en ciddî sorun kaynağı olmaya adaydır. 

Muhalefetin zorlukları bahsinde son olarak işaret etmek istediğim husus Altılı Masa’yla HDP’nin ilişkileri meselesidir. Öyle görünüyor ki, Altılı Masanın özellikle cumhurbaşkanı seçimini kazanmayı garanti edebilmesi HDP’yle işbirliği yapmasına ve iki tarafın bu işbirliği için bir formül geliştirmelerine bağlıdır.  Bunun Altılı Masa için zor olmasının nedeni açıktır: Meral Akşener ve partisini bu işbirliğine ikna etmek kolay olmayacaktır. Öte yandan HDP’yi de İYİ Parti’nin ikinci önemli ortağı olduğu bir ittifakla işbirliğine ikna etmek te sanıldığı kadar kolay olmayabilir.

Ne var ki, eğer AKP-MHP ortaklığının içine soktuğu çıkmazdan ülkeyi sahiden kurtarmak istiyorsanız, bunun cumhurbaşkanlığı seçiminde bütün muhalefetin Erdoğan’ın karşısına tek bir ortak adayla çıkmasından başka yolu yok gibi görünmektedir. Belirtmek gerekir ki, bu durum sadece Altılı Masaya değil HDP’ye de sorumluluk yüklemektedir.

Sözün özü, Altılı Masanın zorlukları bir bakıma Türkiye’nin zorluklarıdır, bu zorlukları aşmak ise Türkiye’nin ufkunu açmanın anahtarıdır. (Diyalog, 23 Ekim 2022)

Önceki İçerikİklim Değişikliği ile Mücadelede Rıza Kavramını Yeniden Düşünmek
Sonraki İçerikİklim Değişikliğinin Liberteryen Özel Mülkiyet Teorisi ile İncelenmesi
Mustafa Erdoğan
Mustafa Erdoğan lisans ve lisansüstü eğitimini Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladı; 1991’de Doçent, 1997’de Profesör oldu. İdarî yargıda (1983-85), Ankara Üniversitesi (1985-1990), Hacettepe Üniversitesi (1991-2010) ve İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde (2010-2016) öğretim üyesi olarak çalıştı. Çeşitli tarihlerde Prof. Erdoğan Amerika Birleşik Devletleri’ndeki muhtelif üniversiteler ve düşünce kuruluşlarında misafir araştırmacı olarak bulundu. Türkiye Bilimler Akademisi’nin aslî üyesi olan Prof. Erdoğan’ın başlıca eserleri şunlardır: Hukuk ve Adalet (2. b., 2022); Liberal Perspektif (2021), Türk Anayasa Hukuku (2. b., 2019), Anayasa Hukukuna Giriş (2. b., 2019), Özgürlük, Hukuk ve Demokrasi (2018), İnsan Hakları: Teorisi ve Hukuku (5. b., 2018), Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset (9. b., 2016), Anayasal Demokrasi (12. b., 2015); Aydınlanma, Modernlik ve Liberalizm (2006); Anayasa ve Özgürlük (2002); Demokrasi, Laiklik, Resmî İdeoloji. (2 b., 2000)