Batı Amerika bin yıldan daha fazladır had safada olan bir kuraklığın pençesinde; rezerv seviyeleri tüm zamanların en düşük seviyesine çakılmış haldedir. Yaşanan kıtlıklar özellikle 40 milyon kişiye su sağlayan ve 4 milyon dönümlük tarım arazisini sulayan Colorado Nehri Havzasında çok kritik bir seviyededir.

Batı’nın su krizi ile alakalı iç karartıcı bir çok manşet vardır. Ancak manşetlerin ötesinde az bilinen önemli bir hikaye bulunmaktadır: Bir kaç on yılda Batılı topluluklar hem ekonomik çıktı artarken hem de popülasyonun artmasına rağmen çok daha az su kullanımının yollarını keşfetmişlerdir. Bu insanlığın su kıtlığına yanıt verebilme maharetinin açıkça bir kanıtıdır ve ayrıca gelecekteki devam eden adaptasyon için daha nelerin gerekli olduğunu açıkça göstermektedir.

Las Vegas’ı düşünün. Şehir kişi başına su kullanımını kuraklık yirmi yıl önce başladığından itibaren yarı yarıya azalttı. Şehrin nüfusu 800.000 kişi artmasına karşılık toplam su kullanımı 2002’den bu yana 26 milyar galon düşmüştür. Ya da başka bir hızla büyüyen metropol bölgesi olan Phoenix’i ele alalım. 1980’den bu yana metropolün nüfusu iki kattan fazla arttığı halde toplam su kullanımı üçte bir oranında azalmıştır.

Bu, Batı Amerika’nın geneli için de bir gerçektir. 2000’den bu yana, Albuquerque’nin kişi başına su kullanımı yüzde 48 oranında düşmüştür. Kişi başına su kullanımı, Denver’da yüzde 38, Los Angeles’ta yüzde 29 oranında azalmıştır. San Diego’nun su kullanımı, 2007’de kişi başına günde yaklaşık 220 galondan kişi başına 140 galonun altına düşmüş haldedir. Şehirdeki toplam su kullanımı ise yüzde 40 oranında azalmıştır. 20 batı kentinde yakın zamanda yapılan bir araştırmada, 2000’den 2015’e kadar olan nüfus artışının ortalama yüzde 21 arttığını buna karşılık toplam su tüketiminin ortalama yüzde 19 azaldığını ortaya koymuştur.

Peki bu nasıl oldu? Yazar John Fleck, Water Is for Fighting Over: And Other Myths about Water in the West adlı kitabında, insanların ekonomik büyümeden ödün vermeden su kıtlığına uyum sağlama konusundaki etkileyici yeteneğini araştırmaktadır. Fleck, “insanlar daha az suya sahip oldukları zaman suyu daha verimli kullanmanın yollarını buluyorlar.” diye yazıyor. Bu ise genellikle yağmur suyu yakalama, atık su geri dönüşümü, akifer depolama, çim geri alım programları ve diğer yenilikler yoluyla olmaktadır.

Yetkililer, San Diego’da desalinasyon tesislerine, kanalizasyon geri dönüşümüne, barajları yükseltmeye ve diğer su tasarrufu tedbirlerine yatırım yaptı. Yeni bir atık su geri dönüşüm projesinin 2035 yılına kadar şehrin içme suyu ihtiyacının neredeyse yarısını karşılaması ön görülmektedir. Nevada’da su yöneticileri, çimleri kaldırıp onun yerine su verimli alternatifleriyle değiştiren işletmelere ve bölge sakinlerine indirimler sunan “çim karşılığı nakit” programlarını uygulamaya soktu. Güney Nevada Su Kurumu’na göre uygulamaya konan bu program kişi başı su tüketim miktarında önemli azalma sağladı.

Görünüşe göre modern şehirler, özellikle sulanan susuz çöl ekin arazileriyle karşılaştırıldığında oldukça su verimli. Arizona’da artan nüfusu barındırmak için evler inşa etmek, rasyonel olmayan bir şekilde de olsa, bölgede kayda değer bir seviyede su tasarrufu sağlamıştır. Bir tahmine göre, Arizona’da su kullanımını 100 dönümlük pamuk tarlalarını çeyrek dönümlük arazilere ve alt bölümlere dönüştürerek takriben üçte bir oranında azaltabiliriz.

Fiyatlar da bu konuda önemli rol oynamaktadır. San Diego’daki su fiyatları, tasarrufu ve su tasarrufu sağlayan yenilikleri teşvik eden 2007’de 620 dolardan geçen yıl dönüm başına 1.736 dolara ulaştı. Ancak Batı’nın diğer bölgelerinde su fiyatları, son zamanlardaki kuraklık şartlarına rağmen düşük kalmaya devam etmeyi sürdürüyor. Örnek vermek gerekirse Salt Lake City, büyük ABD şehirleri arasında en düşük su fiyatlarına sahip olmasına üstelik ABD’nin diğer çöl şehirlerinden daha fazla su tüketir.

Batı’daki tüm suyun yaklaşık yüzde 80’ini kullanan tarım sektörü aynı zamanda su tasarrufu da yapıyor. Örneğin Kaliforniya’da 2015 yılında çiftliklerde su kullanımı 1980 yılına göre yüzde 14 daha azken, çiftçilikten elde edilen ekonomik gelir yüzde 38 artmıştır. Bu büyük ölçüde artan mahsul veriminden kaynaklanmaktadır. Çiftçiler artık daha az su kullanarak daha az arazide daha fazla ürün yetiştirebiliyor ve bu da tasarruf ettikleri suyun bir kısmını şehirlere aktarmalarına veya bazı durumlarda balık ve yaban hayatı habitatı için çevresel akışları artırmalarına olanak sağlıyor.

Bu adaptasyon hikayesi kutlanması ve sürdürülmesi gereken bir hikayedir. Basında çıkan kıyamet haberlerinin aksine, batı toplumları su tüketimini ekonomik büyümeden ayırmıştır. Ancak son dönemde elde edilen bu başarılara rağmen, günümüzün uzun süreli kuraklık koşullarına yanıt olarak daha fazla su tasarrufuna ihtiyaç duyulmaktadır.

Su piyasalarından faydalanmak bunu yapmanın bir yoludur. Piyasalar, kullanıcıların suyu daha düşük değerli kullanımlardan daha yüksek değerli kullanımlara taşımasına olanak tanıyarak tasarrufu teşvik eder ve daha verimli kullanımı destekler. Ancak uygulamada, çeşitli yasal ve politik engeller kazan-kazan su ticaretinin gerçekleşmesini engelleyebilmektedi. Su piyasalarının önündeki engellerin azaltılması, batı eyaletlerinde kuraklığa daha fazla uyum sağlanabilmesi için hayati önem taşımaktadır.

Amerika’nın batısı su kıtlığına uyum sağlama konusunda dikkate değer bir yeteneğe sahiptir. Mevcut kuraklık koşulları kötü, ancak gelecekte daha da fazla su tasarrufu sağlayan yenilikleri ve politika reformlarını teşvik etmeleri muhtemel. Nihayetinde, bu maharet insanların su tasarrufu yapmasını sağlarken Batı’nın da gelişmeye devam etmesine olanak tanıyacaktır.

Yazının orijinali: https://www.perc.org/2022/09/22/saving-water-even-as-we-grow/

Yazar: Shawn Regan

Çeviren: Toprak Arı

Önceki İçerikBüyük Teknoloji Şirketleri İfade Özgürlüğünü Baltalıyor Mu?
Sonraki İçerikÖzgürlük Gündemi Sayı 32