Heartland Enstitüsü’nde çalışan H. Sterling Burnett, “Enerji her ekonominin can damarıdır,” diye yazıyor. “Karbon vergisi enerji fiyatlarını yükselterek istihdamı azaltacak, böylece ABD’li şirketlerin yabancı rakipleriyle rekabet etmesini zorlaştıracak ve yoksulları cezalandıracaktır.”
Manhattan Enstitüsü’nden Robert Bryce da aynı fikirde. National Review için yazdığı bir makalede, karbon vergisinin “düşük gelirli tüketicilere orantısız bir şekilde olumsuz etki edeceğini”, özellikle de “kırsal bölgelerde yaşayan ve iş yerlerine gidip gelmek için uzun mesafeler kat etmek zorunda olanlara” zarar vereceğini söylüyor.
Amerikan Enerji İttifakı, karbon vergilerine karşı çıkmak için 10 neden listesinde “yoksullara zarar verecek” argümanını üçüncü sıraya yerleştirerek bu düşünceyi yinelemektedir:
“Karbon vergisi doğası gereği gerici bir uygulamadır, çünkü benzin, elektrik ve diğer ürünlerin fiyatlarını, gelirlerine bakılmaksızın tüm tüketiciler için aynı dolar tutarında artıracaktır. Bu durum yoksulları orantısız bir şekilde etkileyecektir, çünkü enerji maliyetleri genel bütçelerinin daha büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. Dolayısıyla bir karbon vergisi, düşük gelirli ailelere ve yaşlılara, orta ve üst sınıf hane halklarına göre daha fazla zarar verecektir.”
Daha sonra göreceğimiz gibi, yoksul hanelerin gelirlerinin büyük bir bölümünü enerjiye ayırdıkları doğrudur, ancak hikâye bundan daha da fazlasını içermektedir. Karbon fiyatlandırmasının etkilerini doğru bir şekilde ölçer ve politika alternatiflerinin tamamına bakarsak, yoksullara yönelik kaygıların çevreyi korumaya yönelik politikaları engellemesi için hiçbir neden yoktur.
Yoksullara yardım etmenin yanlış yolu
Düşük gelirli hanelerin, gelirlerinin nispeten yüksek bir kısmını enerjiye ayırdıkları için karbon vergisinden orantısız bir şekilde etkileneceğini savunan yaygın görüşle başlayalım. Örneğin, Corbett A. Grainger ve Charles D. Kolstad tarafından 2009 yılında yapılan bir çalışmada, aşağıdaki grafikte mavi çubuklarla gösterildiği gibi böyle bir model bulunmuştur:
Nüfus, en düşükten en yükseğe doğru beş gelir dilimine ayrılmıştır. Mavi çubuklar her bir beşte birlik dilimin gelir başına kaç kilogram karbon saldığını göstermektedir; bu oran en düşük beşte birlik dilimde en yüksek dilime göre çok daha yüksektir, bu da yoksulların bütçelerinin daha büyük bir kısmını enerjiye harcadıklarını göstermektedir. Ancak kırmızı renkli karolar, her bir beşte birlik dilim tarafından salınan ulusal karbon emisyonlarının oranını göstermektedir ve ters yönde hareket etmektedirler. Başka bir deyişle, gelir merdiveninde yukarı çıktıkça bütçenizin daha küçük bir kısmı enerjiye gitmekte, ancak yine de daha fazla salım yapmaktasınız. Sonuç olarak, en üst gelir dilimi toplam emisyonların neredeyse yüzde 35’inden sorumluyken, bu oran en düşük gelir dilimi için yüzde 10’un biraz altındadır.
Bu rakamları olduğu gibi kabul etsek bile, enerji fiyatlarını düşük tutmak için karbon vergisinden vazgeçmenin yoksullara yardım etmek için anlamsız derecede verimsiz bir yol olduğu açıktır. Ulusal emisyonlardaki paylarına göre, en üstteki iki gelir dilimi böyle bir politikanın faydalarının yüzde 58’ini elde ederken, en alttaki iki dilimde bu oran sadece yüzde 24’tür. En zengin haneler en yoksullara kıyasla üç buçuk kat daha fazla kazanç elde edecektir.
Ayrıca, sadece gelirlere ve enerji kullanımına bakmak, bir karbon vergisinin etkilerinin ne ölçüde yoksullar üzerinde yoğunlaşacağına dair yanıltıcı bir resim vermektedir. Julie Anne Cronin, Don Fullerton ve Steven E. Sexton tarafından yapılan daha yeni bir çalışmada farklı bir yaklaşım benimsenmiştir. Cronin ve arkadaşları, karbon vergisinin sadece hanehalkı enerji fiyatları üzerindeki doğrudan etkisini değil, aynı zamanda konut, gıda ve giyim gibi malların fiyatları üzerindeki dolaylı etkilerini de dikkate almıştır. Gelire ek olarak, karbon vergilerinin gelirlere kıyasla yıldan yıla daha istikrarlı olan hanehalkı tüketim harcamaları üzerindeki etkisine de bakmışlardır. Aynı zamanda, düşük gelirli hanelere yapılan transfer ödemelerinin ister genel enflasyon nedeniyle ister karbon vergisi gibi bir politika değişikliği nedeniyle olsun, fiyatlar arttığında otomatik olarak artacak şekilde endekslendiği gerçeğini de hesaba katmışlardır.
Tüm bu faktörler göz önünde bulundurulduğunda, Cronin ve diğerleri, karbon vergisinin etkisinin hane geliri ve tüketimine oranla geleneksel bilgeliğin varsaydığından daha eşit dağıldığını bulmuştur. Bir sonraki grafikte gösterildiği gibi, hane gelirinin yüzdesi olarak bir karbon vergisinin yükü, en yoksul gelir dilimi için gelirin yüzde 0,54’ünden en zengin dilim için gelirin yüzde 0,46’sına kadar çok az değişiklik göstermektedir. Hesaplama gelir yüzdesi yerine tüketim yüzdesi olarak yapılırsa, karbon vergisinin varlıklı haneler üzerindeki etkisi aslında yoksul hanelere göre oransal olarak daha fazladır.
Daha önceki Grainger yöntemi yerine Cronin yöntemine göre değerlendirme yaparsak, karbon fiyatlarını düşük tutarak yoksullara yardım etme fikri daha da şüpheli hale gelmektedir. Cronin verilerine göre, en üst iki gelir dilimi karbon vergisinden vazgeçmenin faydasının yüzde 77’sini elde edecektir, eski verilere göre elde edecekleri yüzde 58 yerine. Bu arada, en yoksul iki gelir dilimi, eski verilere göre elde edecekleri yüzde 24’lük fayda yerine, düşük fiyat politikasının faydasının yalnızca yüzde 10’unu alacaktır.
Ancak yine de etkisi geleneksel bilgeliğin öne sürdüğü kadar geriletici olmasa bile, bir karbon vergisinin yoksullar üzerinde bazı olumsuz etkileri olacaktır. Eğer karbon vergisinden vazgeçmek yoksullara yardım etmek için yanlış bir yolsa, doğru yol nedir?
Yoksullara ve gezegene nasıl yardım edilir?
Düşük gelirli ailelere yardım etmenin doğru yolu, karbon vergisinin getireceği yüksek fiyatları ödemeleri için onlara ekstra gelir sağlamak olacaktır. Gördüğüm her ciddi karbon fiyatlandırma önerisi bu tür bir telafi planı içeriyor.
Örneğin, karbon vergisinin önde gelen destekçilerinden biri olan Yurttaşların İklim Lobisi (Citizens’ Climate Lobby), vergi gelirinin tüm nüfusa eşit olarak dağıtılmasını ve bunun bir “vatandaş kar payı” olarak verilmesini öneriyor. Önde gelen 45 ekonomistten oluşan bir grup kısa süre önce aynı yaklaşımı benimseyen bir karbon vergisini destekleyen açık bir mektup yazdı.
Alternatif olarak, bazıları karbon vergisi gelirlerini diğer vergilerin oranlarını düşürerek dengeleyecek gelir açısından nötr bir vergi değişikliğini tercih etmektedir. Eğer oran indirimleri, düşük ücretli hane halkları için orantısız bir şekilde külfetli olan bordro vergilerine veya diğer vergilere odaklanırsa, gelir-nötr bir vergi değişikliğinin net etkileri, gelire göre nötr veya hatta orta derecede artan oranlı hale getirilebilir. Yine diğer karbon vergisi destekçileri, tazminatın tamamının veya bir kısmının gıda pulları, Sosyal Güvenlik ve kazanılmış gelir vergisi kredisi gibi mevcut gelir destek programları için artan yardımlar şeklinde dağıtılmasını önermektedir.
Son olarak, bazı destekçiler karbon vergisi gelirlerinin, örneğin temiz enerji altyapısına veya adaptasyona yatırım yaparak iklim değişikliğini doğrudan ele almak için harcanmasını tercih etmektedir. İklim değişikliğini yavaşlatmanın faydalarından gelirden bağımsız olarak herkes eşit şekilde yararlanıyorsa, böyle bir politikanın dağılımsal etkileri vergi ve kâr payı planınınkilere benzer olacaktır. Bazen iddia edildiği gibi, iklim değişikliği yoksullara orantısız bir şekilde zarar veriyorsa, karbon vergisi gelirinin iklim değişikliğinin azaltılması için kullanılması, bir vatandaş kâr payından bile daha ilerici olabilir.
Bunlar ya-ya da seçenekleri değildir. Karbon vergisi geliri bir şekilde hepsi arasında paylaştırılabilir. Brookings Enstitüsü için hazırlanan bir raporda Aparna Mathur ve Adele Morris, düşük gelirli hane halklarının karbon vergisinin etkilerini telafi etmenin vergi gelirlerinin yüzde 11’i kadar az bir kısmını alabileceğini hesaplamıştır. Columbia Üniversitesi ve Rice Üniversitesi’nden araştırmacılar, 2018 Piyasa Tercihi Yasası’na ilişkin bir analizde, karbon vergisi gelirinin yüzde 10’unun en düşük gelire sahip yüzde 20’lik kesime yapılacak transferlere ayrılmasının hane halkı refahını artırdığını ve özellikle genç işçilere fayda sağladığını tespit etmiştir.
Ancak, Cronin ve diğerleri büyük bir uyarıda bulunmaktadır. Belirli bir gelir dilimindeki tüm ailelerin eşit derecede etkilenmediğine dikkat çekiyorlar. Ilıman iklimlerde yaşayanlar, daha sert iklimlerde yaşayanlara göre ısıtma ve soğutma için daha az enerji kullanmaktadır. İşe gidip gelen insanlar, eşit gelire sahip emeklilere göre daha fazla enerji kullanmaktadır ve bu böyle devam etmektedir. Bir gelir dilimindeki aileden aileye değişen etkiler, verginin gelir dilimleri arasındaki ortalama etkisinden daha fazla farklılık gösterebilir. Bunun anlamı, en yoksul beşte birlik kesimin zarar görmediğinden emin olmak için, tazminata Mathur ve Morris’in yüzde 11’inden daha fazla harcama yapmak veya tazminatı yüksek karbon tüketimi olan bölgelere veya faaliyetlere hedeflemek gerekeceğidir.
Telafi ile ilgili son bir nokta: Karbon fiyatlandırmasının temel amacı, enerji tasarrufunu, düşük karbon teknolojisine yatırımları ve emisyonları azaltan diğer davranışları teşvik etmektir. Tazminat ve teşvikler arasında bir denge vardır. Tazminatı daha etkili hale getirmek için, faydalanıcıların özel durumlarına göre uyarlamak mantıklıdır, böylece daha azı eksik veya fazla tazmin edilir. Öte yandan, tazminat planının kendisinin teşvikleri baltalamasına izin vermemek önemlidir.
Örneğin, işlerine gitmek için uzun bir yol kat etmek zorunda olan düşük ücretli çalışanlar, toplu taşıma araçlarına erişimi olan veya evden çalışabilenlere kıyasla karbon vergisinden daha fazla etkilenecektir. Bununla birlikte, kat edilen mesafeyle orantılı olarak otomatik olarak ekstra tazminat teklif etmek veya vergi öncesi fiyatlardan benzin satın alınmasına olanak tanıyan kuponlar sağlamak hata olacaktır. Bu tür tazminatlar, işe daha yakın bir yere taşınma, toplu taşıma kullanma ya da daha verimli bir araba satın alma yönündeki teşvikleri ortadan kaldıracaktır. Benzer şekilde, sıcak veya soğuk iklimlerde yaşayan insanların evlerini ısıtmak için yaptıkları ekstra masrafların tamamen karşılanması, evlerini daha enerji verimli hale getirme ve hatta daha ılıman bölgelere taşınma yönündeki teşvikleri ortadan kaldırabilir.
Sonuç olarak
Hem verimlilik hem de adalet göz önünde bulundurulduğunda, “Yoksulları mağdur verecek” ifadesinin “Çevre için iyi” ifadesinin önüne geçmesi gerekmez. Herhangi bir demokratik siyasi sistemde, dağıtımsal eşitlik ve çevrenin korunmasının göreceli öncelikleri konusunda görüş ayrılıkları olacaktır, ancak diğerinin peşinden gitmek için bir hedeften vazgeçmemiz gerektiğini söylemek basitçe yanlıştır. Çevreyi korumak ve aynı zamanda düşük gelirli tüketicileri bu durumun olumsuz etkilerinden korumak mümkündür.
Yazar: Ed Dolan
Çeviri: Pelinsu Carti
Metnin orijinali: https://www.niskanencenter.org/when-does-it-will-hurt-the-poor-outweigh-its-good-for-the-environment/