BlogYayınlar

ÖZGÜRLÜĞÜN DEĞERİ

Benim gözümde en temel değer özgürlüktür. Şüphesiz adalet, eşitlik ve barış gibi değerli olan başka toplumsal-siyasal idealler de vardır ama onların hepsinin de varlığı en başta özgürlüğe bağlıdır. Denebilir ki özgürlük bizi en fazla “insan” yapan şeydir, o “insanlık durumu”nun özüdür.

Özgürlük, yeryüzünde insan olarak varoluşumuzu anlamlı hale getirmenin anahtarıdır.

Kendimizi ve çevremizi yenileyerek, her dem yeniden üreterek var olmamız her şeyden önce özgür olmamıza bağlıdır. İnsanoğlunu diğer canlılardan ayırt eden onun yapıp-ettikleri, başarılarıysa eğer, bunlara imkân veren, her şeyden önce özgürlüktür. Özgürlüğü reddetmek insanı reddetmektir.

Özgürlüğün değerini insanoğlunun başarılarıyla ilişkilendirmek aslında “başarılar”ı hayal kırıklıklarıyla bir arada düşünmeyi gerektirir. Başarıların anlamı bu türden kötü tecrübelerin de insanî birer durum olduğunun bilinmesiyle ortaya çıkar. İnsanoğlunun hüsranları, hayal kırıklıkları, başarısızlıkları olmasaydı, bir şeye “başarı” demenin ne anlamı olurdu ki!…

Özgürlük bize hayatımızı kendi seçtiğimiz değerler doğrultusunda kurma şansı verir ki bu belki de insanoğlu için yeryüzünde yaşamayı anlamlı kılan en önemli gerçektir. Kendimizi, kendi hayat projelerimizi gerçekleştirmemiz her şeyden önce özgürlükle mümkündür. Özgür değilsek eğer, bu demektir ki kendimizi kendimizce gerçekleştiremiyoruzdur ve başkalarının belirlemiş olduğu bir iyi hayat tasavvurunun mahkûmuyuz.

“Hayat” derken kastettiğim elbette sadece bireysel yaşantılarımız değildir, beşerî varoluşun bütün değerli etkinlik alanları buna dahildir. Açıkçası, “ortak iyi”nin gerçekleşme alanlarını, yani kamu hayatını ve siyaseti de kastediyorum. Toplum olarak, –eğer böyle bir şeyi sahiden istiyorsak- medenî bir siyasî birlik halinde varoluşumuzun hangi ortak amaçlara dayanacağına özgürce kendimiz karar verebilmeliyiz. Böylece hem bireysel hem de ortak varoluşumuzu gerçekten “kendimizin” kılmamız ve çevremizi her dem yeniden inşa etmemiz mümkün olur.

Özgürlük iyi olanı yapabilmenin ön şartıdır. İyilerin çeşitliliği de yine ancak özgürlük sayesinde varlık bulabilir. Ama bu, genellikle zannedildiğinin aksine, özgürlüğü değerli kılanın onun “iyi”ye aracılık etmesinden ibaret olduğu anlamına gelmez.  Özgürlüğün “iyi”ye aracılık etmesi elbette istenir bir şeydir, ama onun değeri bundan bağımsızdır. Kaldı ki, herkes için her durumda geçerli bir “iyi”nin olduğu da şüphelidir.

Özgürlük şüphesiz bir olanaklılık durumu, bir kapasite, bir potansiyel olmak itibariyle kendi başına değerlidir. Çünkü insanın fiilen “iyi”yi seçmesi kadar, iyiyi de kötüyü de seçebilme kapasitesine, kabiliyetine sahip olması da önemlidir. Özgür insan, sorumluluğu kendisine ait olmak üzere bu seçimi yapabilen insandır. “Ahlâk da, hukuk ve haklar da, siyaset de ancak özgürlükle var olur” dememizin nedeni budur.

Özgür olmayan insan için toplumsal ilişkilerinde “iyi” ve “kötü”den söz etmek de anlamsızdır. “İyi”yi değerli “kötü”yü ise değersiz kılan, büyük ölçüde, bunların özgür seçimin eseri olmasıdır. Eğer, söz gelişi, ülkeyi yönetmesi için belirli bir (tek) partiyi ‘’seçmek’’ zorundaysanız, bu partinin siyasette “iyi” bir pozisyonu temsil ediyor olması bile, kendi başına sizin bu eyleminizi değerli kılmaz. Objektif bir “iyi”nin var olup olmadığı bir yana, seçeneklerimizin mevcut olmaması kendi başına kötüdür zaten. “Özgürlük iyiden önce gelir” dememizin bir nedeni de budur.

Özgür toplum behemehal “iyi insanlar”ın toplumu demek değildir, ama “iyi toplum” da her halükârda özgür insanların varlığını şart koşar.

(Diyalog, 10 Ağustos 2025)

Shares:

Okumaya Devam Edin

Blog

‘’YENİ ANAYASA’’ MASALI

İktidardaki AKP-MHP koalisyonunun ‘’yeni anayasa’’ çağrıları hiç gündemden düşmüyor. Hatırlanacağı gibi, geçen sonbaharda Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın düzenlediği Anayasa Sempozyumu’nun da konusu buydu. Cumhurbaşkanı Erdoğan o toplantıda yaptığı konuşmada ‘’sivil, demokratik,