Blog

Almanak 2019

Türkiye’de ve dünyada sivil, siyasi ve ekonomik özgürlükler açısından ürkütücü tehditler ve umut verici gelişmelerin iç içe olduğu bir yıl oldu 2019.

Değerli Özgürlük Dostu, 

Ne yıldı ama!!! Türkiye’de ve dünyada sivil, siyasi ve ekonomik özgürlükler açısından ürkütücü tehditler ve umut verici gelişmelerin iç içe olduğu bir yıl oldu 2019.

2019, siyasi özgürlükler açısından Türkiye demokrasisinin Cumhuriyet tarihindeki en önemli sınavlarından birine sahne oldu. 31 Mart 2019 tarihinde düzenlenen yerel seçimlerin hem kampanya süreçleri hem seçim gecesi hem de seçimden sonra olanlar demokrasi kültürümüzde bunca yıldır “bir arpa boyu” yol gittiğimizin düşündürttü. Seçim öncesi kampanya döneminde çoğulcu bir demokrasiyle bağdaşmayacak şekilde adayların fiziksel özellikleri, etnik ve dini kökenleri üzerinden yapılan kara kampanyalar seçim vaatlerinden daha çok konuşuldu. Adayların adil bir yarışma içinde olmadığı seçimin gecesinde de oy sayımları sürerken yapılan erken zafer açıklamaları seçim sonuçlarının manipülasyonu olarak değerlendirildi. 

 

Seçim sonrasında AK Parti kanadından gelen itirazlar ile başlayan yasal süreç, Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) 6 Mayıs’ta verdiği İstanbul’daki büyükşehir belediye başkanlığı seçim sonuçlarının iptal edilmesi ve seçimin yenilenmesine dair kararı ile demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçti. “Hiçbir şey olmasa bile kesin bir şey oldu!” sözü bu aylara damgasını vurdu ve AK Parti’nin itirazlarını gerekçelendiremediği ve kararın tamamen siyasi sebeplere dayandığının ispatı oldu. Anadolu Ajansı’nın ve YSK’nın seçim gecesi ve sonrasında sonuçlara ilişkin verileri paylaşmaması ve ardından gelen İstanbul’da seçimlerin yenilenmesi kararı kurumların tamamen siyasileştiğini gösterdi.

23 Haziran’da yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri sonrasında netleşen tabloda AK Parti İstanbul, Ankara, Antalya, Adana, Mersin, Diyarbakır gibi büyükşehirlerde belediye başkanlıklarını yitirdi. Ancak iktidar kanadından muhalif belediye başkanlarına yönelik yapılan tehditvari açıklamalar ve Diyarbakır, Mardin ve Van belediye başkanlıklarına kayyum atamaları seçmen iradesine yönelik büyük bir darbe ve Türkiye’nin seçimli otoriter bir yapıya evrildiği anlamına geldi. Öte yandan, muhalefetin 23 Haziran İstanbul seçiminde demokrasi ve adalet paydasında bir araya gelebilmesi ve seçmenlerin bu kez ezici bir şekilde muhalefetin adayı Ekrem İmamoğlu’nu desteklemesi “aslında demokrasimiz o kadar da zayıf değilmiş” diyerek gelecek için ümitlenmemize sebep oldu.

  

2019 yılı temel özgürlük hakkının ihlal edildiği bir yıl oldu. Siyasi mülahazalarla tutuklanmış bulunan sivil toplum, medya ve siyaset temsilcilerinin tutuklulukları devam etti. Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin lehlerine vermiş olduğu karara rağmen halen özgürlüklerine kavuşamadılar. Gazeteci Nazlı Ilıcak ve Ahmet Altan’ın serbest kalmasının sevinci kısa bir süre sonra Ahmet Altan’ın ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilebilecek açıklamaları gerekçe gösterilerek tekrar tutuklanması ile  kursağımızda kaldı. 

 

2019 yılı özellikle kadın ve lgbti gibi kırılgan gruplara ait bireylerin yaşam haklarının tecavüze uğradığı bir yıl oldu. 2018 yılındaki şüpheli ölümü ile tüm ülkenin gündemi haline gelen Şule Çet’in sürmekte olan davasında nihayet bu yıl karar çıktı ve Çet’in cinayete kurban gittiği kesinleşmiş oldu. 2019 yılında Çet gibi 299 kadın daha eril şiddetin kurbanı oldu. Kadın cinayetlerine ilişkin davalarda mahkemelerin sık sık iyi hal indirimlerine, namusunu korumak isteyen erkek argümanına, kadını ikincilleştiren toplumsal cinsiyet rollerine başvurması karşısında kamuoyunun sık sık sosyal medya üzerinden örgütlenerek mahkemelere baskı yaptığına şahit olduk. Şule Çet ve Rabia Naz gibi şüpheli ölümlerde adalet arama çabalarının ancak örgütlü bir baskı ile mümkün olması ise hukuki mekanizmalara olan güvenin düştüğünü gösterdi. 

 

2019 Türkiye’nin dış politikasının açıkça askerileştiği bir yıl oldu. “Terör unsurlarını temizleyerek sınırlarımızı güvence altına almak ve mültecilerin güvenli bir şekilde dönüşünü sağlama” amaçları ile 9 Ekim’de Barış Pınarı Harekatı başlatıldı. Harekatın operasyonel zorlukları ve imkansızlıkları bir yana bu harekatın ülke kamuoyunda hiçbir şekilde tartışmaya açılmaması ve bu konuda fikir belirten herkesin ‘vatan haini’ olarak nitelendirilmesi en temelde ifade hürriyetinin ihlalidir. Tamamen kontrol altına alınan ana akım medyanın da gücü ile çok sesli bir kamuoyunun oluşması engellendi ve tüm muhalif sesler susturuldu. 

 

İfade hürriyetini yakından ilgilendiren bir diğer konu da ücretli abonelik yöntemi ile çalışan medya platformlarının sundukları içeriklere sansür uygulanmaya başlanmasıdır. Özel alanda tarafların rızası ile gerçekleştirilen bir sözleşmeye yapılan devlet müdahalesi yine  ifade hürriyetinin ve seçme özgürlüğünün ihlalidir. Sansür uygulanmasına sebep olan LGBT temalı içerikler başta olmak üzere, toplumdaki farklılıkların hedef alınması ve onların ahlaken sorunlu ve suç unsuru olarak gösterilmesi toplumsal kutuplaşmanın tırmanmasına sebep oldu. 

 

Bu zorlu yıl biterken Özgürlük Araştırmaları Derneği olarak altı yıldır özgür ve müreffeh bir Türkiye vizyonu için sürdürdüğümüz çalışmaların gerekliliği tekrar tekrar vurgulanmış oldu. 2019 yılında popülist siyasi söylemlere, piyasa müdahalelerine ve insan hakkı ihlallerine karşı mücadele ettik ve savunuculuk faaliyetleri gerçekleştirdik. Her alanda adil bir rekabeti, çoğulcu bir demokrasiyi, ifade hürriyetini, insan haklarını savunmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında etkinlikler düzenledik, yayınlar, çevrimiçi içerikler ürettik ve Türkiye’de Yapısal Reformlar ve Meclisin ve İfade Hürriyetinin Güçlendirilmesi projelerini başlattık. Yeni yılda ülkemizin içinden geçtiği ekonomik ve siyasi krizlere uzun dönemli çözüm olacak reform alanlarında yol gösterecek verileri üretecek ve insan hakları ihlalleri kaynaklı mevcut mağduriyetlerin giderilmesi için güçlü bir kamuoyu yaratmak için çalışmaya devam edeceğiz.

 

Yeni yılın özellikle siyasi gelişmeler ve değişimler açısından çokça hareketli geçeceği öngörülürken sizlerin derneğimize olan desteği her zamankinden daha önemli hale gelmektedir. Geçtiğimiz yıllarda derneğimize gösterdiğiniz desteğin ve ilginin büyüyerek devam etmesini temenni ediyor ve 2020 yılının ülkemize barış, refah ve esenlik getirmesini diliyorum.

 

Özgürlükle,

Shares:

Okumaya Devam Edin

Blog

PİYASA VE ÖZGÜRLÜK

(Aşağıda 21 yıl önce başka bir gazetede çıkmış olan ‘’Piyasa ve Özgürlük’’ başlıklı yazımı tekrar okuyucularımın dikkatine sunuyorum) Merkezî plancılığa dayanan “komuta ekonomisi”nin dramatik başarısızlığının tarihen sabit olmasından sonra, bir