Liberalizm iktisadî ve siyasî unsurlarıyla birlikte doktriner bir bütün teşkil etmektedir. Bundan dolayı, liberalizmin tanımı bakımından sivil ve siyasî özgürlükler ile ekonomik özgürlükler arasında ayrım yapan, her iki kanattan gelen yaklaşımları kuşkuyla karşılamak gerekir. Bu bağlamda, doktriner gündemini ve kamu politikalarını münhasıran piyasa ekonomisine kilitleyen bir akıma ‘liberal’ denemeyeceği gibi, ekonomik özgürlüklerin ve piyasa ekonomisinin özgür bir toplum için temel önemini gözardı eden bir öğretinin de bu adı hak ettiği son derece şüphelidir.
Liberal Adalet ve Ekonomik Özgürlük
Mülkiyet, girişim, sözleşme ve mübadele özgürlüklerine dayanan bir iktisadî hayat liberal bir toplumsal-siyasal tasavvurun temel taşlarından birini oluşturur. Gerçekte liberalizm iktisadî ve siyasî unsurlarıyla birlikte doktriner bir bütün teşkil etmektedir
Posted ByMustafa Erdoğan
Mustafa Erdoğan lisans ve lisansüstü eğitimini Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi’nde tamamladı; 1991’de Doçent, 1997’de Profesör oldu. İdarî yargıda
(1983-85), Ankara Üniversitesi (1985-1990), Hacettepe Üniversitesi (1991-2010) ve
İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde (2010-2016) öğretim üyesi olarak çalıştı. Çeşitli
tarihlerde Prof. Erdoğan Amerika Birleşik Devletleri’ndeki muhtelif üniversiteler ve
düşünce kuruluşlarında misafir araştırmacı olarak bulundu.
Türkiye Bilimler Akademisi’nin aslî üyesi olan Prof. Erdoğan’ın başlıca eserleri
şunlardır:
Hukuk ve Adalet (2. b., 2022); Liberal Perspektif (2021), Türk Anayasa Hukuku (2. b.,
2019), Anayasa Hukukuna Giriş (2. b., 2019), Özgürlük, Hukuk ve Demokrasi (2018),
İnsan Hakları: Teorisi ve Hukuku (5. b., 2018), Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset (9.
b., 2016), Anayasal Demokrasi (12. b., 2015); Aydınlanma, Modernlik ve
Liberalizm (2006); Anayasa ve Özgürlük (2002); Demokrasi, Laiklik, Resmî
İdeoloji. (2 b., 2000)
Okumaya Devam Edin
Fiziksel şiddet oranlarının 19 yıllık süreçteki durağan seyri, Türkiye’nin hem yasalarda yaptığı değişiklikleri uygulamaya koyma konusunda hem de İstanbul Sözleşmesi’nden kaynaklanan önleme yükümlülüğünün gereklerini yerine getirmedeki yetersizliğini ortaya koymaktadır.
Zarar azaltma, yaşam tarzı ekonomisi ve halk sağlığı bağlamında günümüzün en kritik konularından biri haline gelmiştir. Bu yaklaşım, beklenmedik kazalardan korunmak için alınan önlemlerden, madde kullanımının olumsuz etkilerini azaltmaya kadar
AB, ekonomik alanda olduğu gibi adaylık sürecinden başlayarak Türkiye’de gerçekleştirilen devrim niteliğindeki siyasi reformların da başlıca itici gücü olmuştur.