Blog

Tüketimi Azaltmak İçin Alkole Yüklenen Vergiler Beklenilen Sonucu Vermeyebilir

“2008’den bu yana alkolden alınan vergilerdeki artış, hükümet ve ılımlılık çıkarları arasındaki ittifaktan kaynaklanıyor.”

Avustralya Adelaide Üniversitesi Ekonomi ve Avustralya Ulusal Üniversitesi Crawford Kamu Politikası okullarından Kym Anderson durumu böyle ifade ediyor. Anderson, bu iddiayı, yakın zamanda Journal of Wine Economics, Cilt 15, Sayı 1, 2020’de yayınlanan “Alkolle İlgili Tüketici Vergileri:  Zaman İçerisinde Uluslararası Bir Karşılaştırma” adlı araştırma özetinin sonuç bölümünde ortaya koymaktadır.

Özetle,  birçok ülkede sağlık lobicilerinin, “… alkollü içkinin bireysel tüketicilerin sağlığı ve sosyal davranışları üzerindeki olumsuz etkilerinin hanelerine ve topluma daha genel olarak dayatabilecek dışsallıkların, diğer düzenlemelere ek olarak alkol tüketiminde yüksek vergiler gerektirdiğini savunuyor.”

 Anderson’ın araştırması temel olarak şuna dayanıyor, “Neredeyse tüm ülkeler, tamamını olmasa da, bazı alkollü içeceklerin ülke içindeki tüketimini vergilendirmektedir. Bununla birlikte, vergilendirme oranları ve kullanılan vergi araçlarının türleri ülkeler arasında büyük farklılıklar göstermektedir.” Ayrıca vergilerin her ülkede farklılık gösterdiğine ve bunların içecekler arasında ve “…genellikle her içeceğin nitelikleri ve tarzları arasında” farklılık gösterdiğine dikkat çekiyor.

Söz konusu proje, yüksek ve orta gelirli 42 ülkede alkollü içecek vergisi verilerini hesaplamış ve vergi oranlarındaki geniş değişimleri ve uygulanan vergi araçlarındaki farklılıkları ortaya çıkarmıştır.  Anderson diyor ki, “… sağlık ve refah lobicilerinin ve endüstri gruplarının hükümetin karar verme sürecini etkilemedeki ayrışan güçlü yanlarını gösteriyor.”

Alkollü içkilerden alınan vergiler, içecek türleri ve içme/yeme alışkanlıklarının yanı sıra ülkeler arasında da farklılık gösterdiğinden, Anderson bu vergilerin farklı hane türleri üzerindeki etkisinin eşit olmadığını iddia ediyor.

Net şarap ithalatçısı ülkeler, yerli üreticiler için bir sübvansiyonun yanı sıra tüketim vergisine eşdeğer olan tarifeleri uygulayabilir ve sıklıkla uygularlar. Elbette, alkollü içeceklere tüketim veya satış vergilerine tabi olmadan önce bir tarife uygulanır. Anderson, “Bir ulusun ikliminin yerli şarap üretimini teşvik etme olasılığını dışladığı durumlarda, tarife, bir şarap tüketim vergisi veya satış vergisinin tam olarak yerine geçebilir ” diyor. Artan tarifelerin amacı genel olarak alkol tüketimini caydırmaksa, muhtemelen bu konuda yanlış bir yoldur, çünkü Anderson’ın belirttiği gibi, “…ithalat tarifesi gibi ticari araçların kullanılmasının aşırı yerli üretimi teşvik etmesi muhtemeldir… ”

Anderson, devam ediyor “…endüstrideki karşı lobi faaliyetleri düzensizdir ve şarap tüketiminin genellikle diğer alkol tüketiminden daha az zararlı olduğu olgusunu ortaya koymada başarılı olmuştur, çünkü vergiler genellikle şarapta; biradan ve hatta yüksek alkollü içkilerden daha düşüktür. ”

Bu çalışmadaki 42 ülkede, 2008’den 2018’e kadar ağırlıksız ortalama Alkollü İçki Tüketim Vergisi şarap için litre başına 11,40 ABD doları iken, bira için litre başına yaklaşık 14 ABD doları ve yüksek alkollü içkiler için 25 ABD dolarıydı. Vergi öncesi toptan satış fiyatının bir yüzdesi olarak, şarap vergileri ortalama %22, bira vergileri %29 ve yüksek alkollü içkiler %75 idi. İthalat vergilerine tüketim vergileri ve birçok ülke tarafından uygulanan Katma Değer Vergisi eklendiğinde , “…birleşik vergiler 2008’de şarap ve bira için ortalama %50 ve 2018’de %60 ve alkollü içecekler için bunun yaklaşık iki katıydı.”

2008’den bu yana artan şarap vergisi oranları esas olarak şarap üreticisi olmayan ülkelerdeydi.

Anderson, “Kuzeybatı Avrupa ülkeleri alkol tüketiminde en yüksek genel vergi oranlarına sahipken, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, İtalya ve Japonya en düşük vergilere sahip ülkeler arasındadır. Alkollü İçki Tüketim Vergisi uygulama yelpazesi %20’nin aşağısında ile %120’nin üstünde olmak üzere oldukça geniştir. Geçtiğimiz on yıldaki değişiklikler, bir avuç ülkedeki küçük düşüşlerden İskandinav ülkelerindeki büyük artışlara kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor.”

Belki bu verilerden Anderson bize hangi ülkelerin sağlık veya başka nedenlerle alkol tüketimini azaltmak için daha fazla veya daha az çaba sarf ettiğini söyleyebilir, ancak bunu yapmıyor. Bunun yerine, “Genel olarak, şarap en az vergilendirilir (Avrupa’nın şarap üreten ülkelerinde neredeyse sıfır ve Arjantin’de hiç yok) ve yüksek alkollü içecekler (vodka, tekila, cin) en fazla vergilendirilir.” Demekle yetiniyor.

Anderson, sonuç olarak, “Alkol tüketiminin en kötü olumsuz etkilerini engellemek için en uygun politikaları tasarlamanın açıkça basit olmaktan uzak olduğunu ifade ediyor. Ancak, bir ürünün algılanan değerine (ad valorem) göre uygulanan vergilendirmenin ilk-en iyi vergi aracı olma ihtimalinin olmadığı da aynı derecede açıktır. Artan sağlık lobiciliğinin ne zaman ve nerede alkol tüketimine yönelik ad valorem vergilendirmeden özel vergilendirmeye bir değişiklik getirebileceğini görmek ilginç olacak.” diye belirtiyor.

Tüketimi Azaltmak İçin Alkole Yüklenen Vergiler Beklenilen Sonucu Vermeyebilir

“2008’den bu yana alkolden alınan vergilerdeki artış, hükümet ve ılımlılık çıkarları arasındaki ittifaktan kaynaklanıyor.”

Avustralya Adelaide Üniversitesi Ekonomi ve Avustralya Ulusal Üniversitesi Crawford Kamu Politikası okullarından Kym Anderson durumu böyle ifade ediyor. Anderson, bu iddiayı, yakın zamanda Journal of Wine Economics, Cilt 15, Sayı 1, 2020’de yayınlanan “Alkolle İlgili Tüketici Vergileri:  Zaman İçerisinde Uluslararası Bir Karşılaştırma” adlı araştırma özetinin sonuç bölümünde ortaya koymaktadır.

Özetle,  birçok ülkede sağlık lobicilerinin, “… alkollü içkinin bireysel tüketicilerin sağlığı ve sosyal davranışları üzerindeki olumsuz etkilerinin hanelerine ve topluma daha genel olarak dayatabilecek dışsallıkların, diğer düzenlemelere ek olarak alkol tüketiminde yüksek vergiler gerektirdiğini savunuyor.”

 Anderson’ın araştırması temel olarak şuna dayanıyor, “Neredeyse tüm ülkeler, tamamını olmasa da, bazı alkollü içeceklerin ülke içindeki tüketimini vergilendirmektedir. Bununla birlikte, vergilendirme oranları ve kullanılan vergi araçlarının türleri ülkeler arasında büyük farklılıklar göstermektedir.” Ayrıca vergilerin her ülkede farklılık gösterdiğine ve bunların içecekler arasında ve “…genellikle her içeceğin nitelikleri ve tarzları arasında” farklılık gösterdiğine dikkat çekiyor.

Söz konusu proje, yüksek ve orta gelirli 42 ülkede alkollü içecek vergisi verilerini hesaplamış ve vergi oranlarındaki geniş değişimleri ve uygulanan vergi araçlarındaki farklılıkları ortaya çıkarmıştır.  Anderson diyor ki, “… sağlık ve refah lobicilerinin ve endüstri gruplarının hükümetin karar verme sürecini etkilemedeki ayrışan güçlü yanlarını gösteriyor.”

Alkollü içkilerden alınan vergiler, içecek türleri ve içme/yeme alışkanlıklarının yanı sıra ülkeler arasında da farklılık gösterdiğinden, Anderson bu vergilerin farklı hane türleri üzerindeki etkisinin eşit olmadığını iddia ediyor.

Net şarap ithalatçısı ülkeler, yerli üreticiler için bir sübvansiyonun yanı sıra tüketim vergisine eşdeğer olan tarifeleri uygulayabilir ve sıklıkla uygularlar. Elbette, alkollü içeceklere tüketim veya satış vergilerine tabi olmadan önce bir tarife uygulanır. Anderson, “Bir ulusun ikliminin yerli şarap üretimini teşvik etme olasılığını dışladığı durumlarda, tarife, bir şarap tüketim vergisi veya satış vergisinin tam olarak yerine geçebilir ” diyor. Artan tarifelerin amacı genel olarak alkol tüketimini caydırmaksa, muhtemelen bu konuda yanlış bir yoldur, çünkü Anderson’ın belirttiği gibi, “…ithalat tarifesi gibi ticari araçların kullanılmasının aşırı yerli üretimi teşvik etmesi muhtemeldir… ”

Anderson, devam ediyor “…endüstrideki karşı lobi faaliyetleri düzensizdir ve şarap tüketiminin genellikle diğer alkol tüketiminden daha az zararlı olduğu olgusunu ortaya koymada başarılı olmuştur, çünkü vergiler genellikle şarapta; biradan ve hatta yüksek alkollü içkilerden daha düşüktür. ”

Bu çalışmadaki 42 ülkede, 2008’den 2018’e kadar ağırlıksız ortalama Alkollü İçki Tüketim Vergisi şarap için litre başına 11,40 ABD doları iken, bira için litre başına yaklaşık 14 ABD doları ve yüksek alkollü içkiler için 25 ABD dolarıydı. Vergi öncesi toptan satış fiyatının bir yüzdesi olarak, şarap vergileri ortalama %22, bira vergileri %29 ve yüksek alkollü içkiler %75 idi. İthalat vergilerine tüketim vergileri ve birçok ülke tarafından uygulanan Katma Değer Vergisi eklendiğinde , “…birleşik vergiler 2008’de şarap ve bira için ortalama %50 ve 2018’de %60 ve alkollü içecekler için bunun yaklaşık iki katıydı.”

2008’den bu yana artan şarap vergisi oranları esas olarak şarap üreticisi olmayan ülkelerdeydi.

Anderson, “Kuzeybatı Avrupa ülkeleri alkol tüketiminde en yüksek genel vergi oranlarına sahipken, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, İtalya ve Japonya en düşük vergilere sahip ülkeler arasındadır. Alkollü İçki Tüketim Vergisi uygulama yelpazesi %20’nin aşağısında ile %120’nin üstünde olmak üzere oldukça geniştir. Geçtiğimiz on yıldaki değişiklikler, bir avuç ülkedeki küçük düşüşlerden İskandinav ülkelerindeki büyük artışlara kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor.”

Belki bu verilerden Anderson bize hangi ülkelerin sağlık veya başka nedenlerle alkol tüketimini azaltmak için daha fazla veya daha az çaba sarf ettiğini söyleyebilir, ancak bunu yapmıyor. Bunun yerine, “Genel olarak, şarap en az vergilendirilir (Avrupa’nın şarap üreten ülkelerinde neredeyse sıfır ve Arjantin’de hiç yok) ve yüksek alkollü içecekler (vodka, tekila, cin) en fazla vergilendirilir.” Demekle yetiniyor.

Anderson, sonuç olarak, “Alkol tüketiminin en kötü olumsuz etkilerini engellemek için en uygun politikaları tasarlamanın açıkça basit olmaktan uzak olduğunu ifade ediyor. Ancak, bir ürünün algılanan değerine (ad valorem) göre uygulanan vergilendirmenin ilk-en iyi vergi aracı olma ihtimalinin olmadığı da aynı derecede açıktır. Artan sağlık lobiciliğinin ne zaman ve nerede alkol tüketimine yönelik ad valorem vergilendirmeden özel vergilendirmeye bir değişiklik getirebileceğini görmek ilginç olacak.” diye belirtiyor.

Tüketimi Azaltmak İçin Alkole Yüklenen Vergiler Beklenilen Sonucu Vermeyebilir

“2008’den bu yana alkolden alınan vergilerdeki artış, hükümet ve ılımlılık çıkarları arasındaki ittifaktan kaynaklanıyor.”

Avustralya Adelaide Üniversitesi Ekonomi ve Avustralya Ulusal Üniversitesi Crawford Kamu Politikası okullarından Kym Anderson durumu böyle ifade ediyor. Anderson, bu iddiayı, yakın zamanda Journal of Wine Economics, Cilt 15, Sayı 1, 2020’de yayınlanan “Alkolle İlgili Tüketici Vergileri:  Zaman İçerisinde Uluslararası Bir Karşılaştırma” adlı araştırma özetinin sonuç bölümünde ortaya koymaktadır.

Özetle,  birçok ülkede sağlık lobicilerinin, “… alkollü içkinin bireysel tüketicilerin sağlığı ve sosyal davranışları üzerindeki olumsuz etkilerinin hanelerine ve topluma daha genel olarak dayatabilecek dışsallıkların, diğer düzenlemelere ek olarak alkol tüketiminde yüksek vergiler gerektirdiğini savunuyor.”

 Anderson’ın araştırması temel olarak şuna dayanıyor, “Neredeyse tüm ülkeler, tamamını olmasa da, bazı alkollü içeceklerin ülke içindeki tüketimini vergilendirmektedir. Bununla birlikte, vergilendirme oranları ve kullanılan vergi araçlarının türleri ülkeler arasında büyük farklılıklar göstermektedir.” Ayrıca vergilerin her ülkede farklılık gösterdiğine ve bunların içecekler arasında ve “…genellikle her içeceğin nitelikleri ve tarzları arasında” farklılık gösterdiğine dikkat çekiyor.

Söz konusu proje, yüksek ve orta gelirli 42 ülkede alkollü içecek vergisi verilerini hesaplamış ve vergi oranlarındaki geniş değişimleri ve uygulanan vergi araçlarındaki farklılıkları ortaya çıkarmıştır.  Anderson diyor ki, “… sağlık ve refah lobicilerinin ve endüstri gruplarının hükümetin karar verme sürecini etkilemedeki ayrışan güçlü yanlarını gösteriyor.”

Alkollü içkilerden alınan vergiler, içecek türleri ve içme/yeme alışkanlıklarının yanı sıra ülkeler arasında da farklılık gösterdiğinden, Anderson bu vergilerin farklı hane türleri üzerindeki etkisinin eşit olmadığını iddia ediyor.

Net şarap ithalatçısı ülkeler, yerli üreticiler için bir sübvansiyonun yanı sıra tüketim vergisine eşdeğer olan tarifeleri uygulayabilir ve sıklıkla uygularlar. Elbette, alkollü içeceklere tüketim veya satış vergilerine tabi olmadan önce bir tarife uygulanır. Anderson, “Bir ulusun ikliminin yerli şarap üretimini teşvik etme olasılığını dışladığı durumlarda, tarife, bir şarap tüketim vergisi veya satış vergisinin tam olarak yerine geçebilir ” diyor. Artan tarifelerin amacı genel olarak alkol tüketimini caydırmaksa, muhtemelen bu konuda yanlış bir yoldur, çünkü Anderson’ın belirttiği gibi, “…ithalat tarifesi gibi ticari araçların kullanılmasının aşırı yerli üretimi teşvik etmesi muhtemeldir… ”

Anderson, devam ediyor “…endüstrideki karşı lobi faaliyetleri düzensizdir ve şarap tüketiminin genellikle diğer alkol tüketiminden daha az zararlı olduğu olgusunu ortaya koymada başarılı olmuştur, çünkü vergiler genellikle şarapta; biradan ve hatta yüksek alkollü içkilerden daha düşüktür. ”

Bu çalışmadaki 42 ülkede, 2008’den 2018’e kadar ağırlıksız ortalama Alkollü İçki Tüketim Vergisi şarap için litre başına 11,40 ABD doları iken, bira için litre başına yaklaşık 14 ABD doları ve yüksek alkollü içkiler için 25 ABD dolarıydı. Vergi öncesi toptan satış fiyatının bir yüzdesi olarak, şarap vergileri ortalama %22, bira vergileri %29 ve yüksek alkollü içkiler %75 idi. İthalat vergilerine tüketim vergileri ve birçok ülke tarafından uygulanan Katma Değer Vergisi eklendiğinde , “…birleşik vergiler 2008’de şarap ve bira için ortalama %50 ve 2018’de %60 ve alkollü içecekler için bunun yaklaşık iki katıydı.”

2008’den bu yana artan şarap vergisi oranları esas olarak şarap üreticisi olmayan ülkelerdeydi.

Anderson, “Kuzeybatı Avrupa ülkeleri alkol tüketiminde en yüksek genel vergi oranlarına sahipken, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, İtalya ve Japonya en düşük vergilere sahip ülkeler arasındadır. Alkollü İçki Tüketim Vergisi uygulama yelpazesi %20’nin aşağısında ile %120’nin üstünde olmak üzere oldukça geniştir. Geçtiğimiz on yıldaki değişiklikler, bir avuç ülkedeki küçük düşüşlerden İskandinav ülkelerindeki büyük artışlara kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor.”

Belki bu verilerden Anderson bize hangi ülkelerin sağlık veya başka nedenlerle alkol tüketimini azaltmak için daha fazla veya daha az çaba sarf ettiğini söyleyebilir, ancak bunu yapmıyor. Bunun yerine, “Genel olarak, şarap en az vergilendirilir (Avrupa’nın şarap üreten ülkelerinde neredeyse sıfır ve Arjantin’de hiç yok) ve yüksek alkollü içecekler (vodka, tekila, cin) en fazla vergilendirilir.” Demekle yetiniyor.

Anderson, sonuç olarak, “Alkol tüketiminin en kötü olumsuz etkilerini engellemek için en uygun politikaları tasarlamanın açıkça basit olmaktan uzak olduğunu ifade ediyor. Ancak, bir ürünün algılanan değerine (ad valorem) göre uygulanan vergilendirmenin ilk-en iyi vergi aracı olma ihtimalinin olmadığı da aynı derecede açıktır. Artan sağlık lobiciliğinin ne zaman ve nerede alkol tüketimine yönelik ad valorem vergilendirmeden özel vergilendirmeye bir değişiklik getirebileceğini görmek ilginç olacak.” diye belirtiyor.

Anderson, sonuç olarak, “Alkol tüketiminin en kötü olumsuz etkilerini engellemek için en uygun politikaları tasarlamanın açıkça basit olmaktan uzak olduğunu ifade ediyor. Ancak, bir ürünün algılanan değerine (ad valorem) göre uygulanan vergilendirmenin ilk-en iyi vergi aracı olma ihtimalinin olmadığı da aynı derecede açıktır. Artan sağlık lobiciliğinin ne zaman ve nerede alkol tüketimine yönelik ad valorem vergilendirmeden özel vergilendirmeye bir değişiklik getirebileceğini görmek ilginç olacak.” diye belirtiyor.

Çeviren: Burge Ok

Orijinal Metin: https://www.forbes.com/sites/thomaspellechia/2020/06/14/alcohol-taxes-to-reduce-consumption-may-not-produce-the-intended-result/?sh=3d4f15dd7787

Shares:

Okumaya Devam Edin