Freedom House, her yıl birçok ülkenin internet özgürlüğünü değerlendiren “Freedom on the Net” adlı raporlar yayınlamaktadır.  Bu değerlendirmeler; yerel ve uluslararası uzmanlar, gazeteciler, hukukçular ve akademisyenler tarafından elde edilen veriler doğrultusunda yapılır.

Raporlar, ülkelerdeki internet özgürlüğüne yönelik tehditleri ve kısıtlamaları tespit etmekte, ve dijital hak ihlallerini belgeleyerek küresel bir farkındalık yaratmaktadır. Hükümetler, sivil toplum örgütleri ve vatandaşlar için rehber niteliği taşıyan bu raporlar; uluslararası kamuoyunun dikkatini ihlallere çekmekte ve değişim taleplerine dayanak sağlamaktadır.

Bu yıl 72 ülkenin incelenmesi sonucu elde edilen verilere göre; küresel internet özgürlüğü, 27 ülkede koşulların kötüleşmiş olması ve 18 ülkede de iyileşmesiyle üst üste 14. yılında da gerilemiştir. Freedom House tarafından 16 Ekim 2024 tarihinde açıklanan rapora göre ise Türkiye özelinde de internet özgürlüğü tehdit altında kalmaya devam etmektedir.

*Mor renkle gösterilen ülkeler ‘’özgür olmayan’’ ülkeleri göstermektedir. (0-39 puan)

*Sarı renkle gösterilen ülkeler ‘’kısmen özgür’’ ülkeleri göstermektedir. (40 – 69 puan)

*Yeşil renkle gösterilen ülkeler ise ‘’özgür’’ ülkeleri göstermektedir. (70 – 100 puan)

Freedom On the Net raporuna göre, Türkiye “Özgür Değil” kategorisinde yer almaktadır. İnternet özgürlüğü alanında erişim engelleri, içerik üzerindeki sınırlamalar ve kullanıcı hakları ihlalleri gibi 21 göstergeye dayalı değerlendirmede Türkiye, 100 üzerinden 31 puan almıştır. Ayrıca, küresel özgürlük endeksinde de 33 puan alarak*, ülkedeki dijital haklar üzerindeki tehditlerin hala ciddi boyutta olduğunu ortaya koymuştur.

Hükümetin çevrimiçi içeriklere yönelik sıkı denetimleri, sosyal medya paylaşımları nedeniyle verilen hapis cezaları, ve internet erişimindeki engeller Türkiye’yi bu sıralamada geriye itmiştir. Özellikle sosyal medya platformlarına getirilen erişim engelleri, sanal özel ağların (VPN) yasaklanması ve dijital hakların ihlali gibi uygulamalar, Türkiye’nin internet özgürlüğü açısından “özgür olmayan” ülkeler arasında yer almasına neden olmuştur.

Rapor, son bir sene içerisinde Türkiye’de yaşanan önemli gelişmelere değinerek; sosyal ağ platformu X’e reklam yasağı getirilmesine, Anayasa Mahkemesi’nin içerik kaldırma kararlarına dayanak olan bir yasal maddeyi iptal etmesine rağmen engellemelerin devam etmesine, mahkeme kararı olmadan sanal özel ağ hizmetlerinin engellenmesinde ve HDP eski eş başkanları da dahil olmak üzere Kürt siyasetçilere sosyal medya paylaşımları nedeniyle verilen ağır hapis cezalarına yer vermiştir.

Ana başlıklar “Erişim Engelleri”, “İçeriğe Gelen Sınırlamalar”, “Kullanıcı Haklarının İhlalleri” olmak üzere üçe ayrılmış ve her başlığın altında çeşitli sorunlara yer verilerek puanlanlandırılmıştır.

Erişim engelleri kapmasında verilere göre Türkiye’de internet hızları artmış olsa da; doğal afetler, izinsiz hizmet kesintileri ve altyapı hırsızlığı gibi faktörler hizmetlerde aksamalara yol açmaktadır, özellikle kırsal bölgelerde bu sorunlar daha fazla görülmektedir. Mobil internet kullanımı %93,8 ile yüksek bir orana ulaşmıştır, ancak yüksek enflasyon internet erişimini zorlaştırmaktadır. Özellikle kırsal bölgelerde yaşayan kesim, interneti karşılamakta zorlanmakta ve düşük gelirli gruplar için internet erişimi önemli bir mali yük oluşturmaktadır. 2023 depremi gibi krizler sonrasında internet hizmetlerine zaman zaman kısıtlamalar getirildiğine yer verilmiş, ve internet erişimine getirilen kısıtlamalar bu dönemde daha az sıklıkla uygulanmış olsa da altyapının hala devlet kontrolünde ve merkezi bir yapıya sahip olduğu görülmüştür.

İçeriğe Getirilen Sınırlamalar açısından devletin, özellikle hükümet eleştirisi içeren haberler ve sosyal medya içeriklerini aktif olarak engellediği görülmektedir. 2023 yılına kadar 953.000’den fazla alan adının engellendiği gözlemlenmiştir. Sosyal medya platformları ise, özellikle siyasi açıdan hassas dönemlerde veya kriz zamanlarında erişim kısıtlamalarına maruz bırakılmıştır.

Hükümet, aynı zamanda sosyal medya şirketlerini içerik kaldırmaya zorlamak için idari yollar kullanmaktadır. Uyum sağlanamadığında ise para cezaları veya bant genişliği kısıtlamaları uygulayarak şirketler üzerinde baskı kurmaktadır. İçeriklerin kısıtlanmasında yürütülen bu süreç şeffaf bir yol izlenmeden yapılmaktadır, aynı zamanda içeriklere itiraz süreçleri etkisiz bulunmaktadır. Mahkemelerin bazı engellemeleri anayasaya aykırı bulmasına rağmen, bu engellemelerin büyük bir kısmı hala yürürlükte kalmaya devam etmektedir.

Kullanıcı haklarının ihlalleri ise yargı bağımsızlığı açısından tehlike altında olmaya devam etmektedir, özellikle 2016 darbe girişimi sonrasında büyük ölçüde zedelenmiş durumdadır. Türkiye anayasası ifade özgürlüğünü teorik olarak korusa da, Anti-Terör Yasası gibi yasalar bu korumaları zayıflatmaktadır. Dezenformasyon Yasası ve Anti-Terör Yasası, çevrimiçi faaliyetleri suç saymak için kullanılmaktadır, dolayısıyla bu yasalar, belirsiz tanımlamalar içermesinden ötürü uluslararası düzeyde eleştirilmektedir. Aynı zamanda hükümeti eleştiren sosyal medya paylaşımları nedeniyle hem tanınmış siyasetçiler hem de sıradan vatandaşlar hapis cezalarına çarptırılmaktadır.

Rapora göre bu yıl özellikle depremden etkilenen bölgelerde hala bağlantı sorunları yaşandığı gözlemlenmiş ve hükümetin zorlayıcı yasalarının uygulanmaya devam edildiği görülmüştür. Özellikle seçim dönemlerinde haber platformlarına gelen erişim engelleri, yapımı 1998 yılına kadar uzanan içeriklerin sansürlenmesi, LGBTİ+ karakterlerin temsil edildiği yayınlara yönelik cezalar, mahkeme kararı olmadan 17 VPN hizmetinin engellenmesi ve siyasetçilere sosyal medya paylaşımları nedeniyle verilen uzun hapis cezaları, bu dönemin önemli gelişmelerinden sadece birkaçıdır.

Sonuç olarak, 2024 İnternet Özgürlükleri Raporu’nda Türkiye yine “Özgür Değil” kategorisinde yer almıştır. Bu durumu değiştirebilmek için yasaların ve yönetmeliklerin mutlaka insan odaklı ve hak ve özgürlük temelli bir yapıya kavuşması gerekmektedir.

Shares:

Okumaya Devam Edin

Blog

PİYASA VE ÖZGÜRLÜK

(Aşağıda 21 yıl önce başka bir gazetede çıkmış olan ‘’Piyasa ve Özgürlük’’ başlıklı yazımı tekrar okuyucularımın dikkatine sunuyorum) Merkezî plancılığa dayanan “komuta ekonomisi”nin dramatik başarısızlığının tarihen sabit olmasından sonra, bir