RaporYayınlar

Türkiye’de Ekonomik Özgürlükler 2024

Her ekonomideki temel sorun kıt olan üretici kaynakların etkin dağılımının sağlanmasıdır. Kaynakların etkin dağıldığı bir ekonomide hem refahın belirli bir dönemde maksimum seviye ulaşması hem de zaman içinde istikrarlı biçimde artması mümkün olur. Bu nedenle, kaynakların etkin dağıtılmasının bir ekonominin temel sorunu olduğu söylenebilir. Her ekonomide kaynaklar iki temel mekanizma aracılığıyla dağıtılır: Piyasa mekanizması ve merkezi planlama.

Kaynakların piyasa mekanizması aracılığıyla dağıtıldığı ekonomilerde kaynakların hangi alanlarda kullanılacağı, piyasalarda alıcı ve satıcıların gönüllü alışverişleri sonucu oluşan fiyatlara göre belirlenir. Göreli fiyatlardaki değişim kaynakların alternatif kullanımlarına yönelmesine neden olur. Kaynakların merkezi planlama aracılığı ile dağıtıldığı ekonomilerde ise, kaynak dağılımı merkezi otorite tarafından vergiler, sübvansiyonlar, yasalar vb. araçlarla yapılır. Tüm ekonomilerde kaynak dağılımı karaları bu iki yöntemin bir kombinasyonu aracılığı ile verilir. Bazı ülkelerde piyasanın, bazı ülkelerde merkezi otoriteler tarafından verilen kararların ağırlığı daha fazladır. Bu durumda akla hangi sistemin daha iyi performans gösterdiği sorusu akla gelmektedir. İdari kararlar mı yoksa piyasa mekanizması mı daha etkin kaynak dağılımı sağlanmaktadır? Kuşkusuz, bu soruya en çarpıcı cevap 1990’larda -kaynak dağılımının neredeyse tamamının idari kararlarla yapıldığı- sosyalist sistemin dünyada büyük ölçüde sona ermesiyle

verilmiştir. Tabii sosyalist ülkeler bir uç durumu göstermektedir. Birçok ülkede, devlet sosyalist sistemlere göre daha sınırlı sayılabilecek müdahaleler yapmakta ve bu müdahalelerin seviyesi ülkeden ülkeye, hatta aynı ülkede yıldan yıla değişmektedir. Daha çok sayıda ülkeyi ve daha uzun zaman dilimlerini inceleyen çalışmalar da kaynakların daha büyük kısmının piyasa aracılığı ile dağıtıldığı ekonomilerde gelir ve büyüme hızının daha yüksek olduğu, daha az çatışma olduğu ve çevrenin daha iyi korunduğu sonucuna varmışlardır (Mitchell, 2024).

Bir ekonomideki kaynak dağılım mekanizması ile o ülkenin diğer ekonomik ve sosyal göstergelerin nasıl ilişkili olduğuna ilişkin tartışmalar, araştırmacıları savlarını destekleyecek ampirik kanıtlar bulmaya zorlamıştır. Bu da “bir ekonomide kaynakların ne kadarının piyasa aracılığıyla ya da idari kararlarla dağıtıldığını nasıl ölçebiliriz?” sorusunu beraberinde getirmiştir. Bu soruya cevap arayan araştırmacılar bu bağlamda çeşitli göstergeler geliştirmişlerdir. Bunlardan biri de James Gwartney ve Robert Lawson tarafından geliştirilen Ekonomik Özgürlükler Endeksidir (EÖE). “Ülkelerin politika ve kurumlarının insanların kendi ekonomik tercihlerini yapmalarına ne derece izin verdiğini” (Gwartney vd. 2024: 1) ölçen EÖE sonuçları her yıl Fraser Institute tarafından Dünyanın Ekonomik Özgürlüğü (Economic Freedom of the World) raporları içinde yayınlanmaktadır. İlk defa 1996 yılında yayınlanan bu indeks, 2000 yılından itibaren her yıl, yüzden fazla ülkenin Ekonomik Özgürlük Skorunu (EÖS) ölçmektedir ve günümüzde bu alanda çalışmalar yapan araştırmacılar tarafından en fazla kullanılan göstergelerden biridir.

Bir ülkenin endeks skoru (1) Devletin Ekonomik Büyüklüğü, (2) Hukukun Üstünlüğü ve Mülkiyet Hakları, (3) Sağlam Para, (4) Uluslararası Ticaret Özgürlüğü ve (5) Regülasyonlar alanlarındaki ekonomik özgürlük derecelerinin bir bileşimidir. Bu beş alanın her biri çeşitli bileşenlerden ve bunların çoğu da alt bileşenlerden oluşur. Alt bileşenler olduğunda, bileşen derecelendirmesini elde etmek için bunların ortalaması alınır. Daha sonra her bir alandaki bileşen derecelendirmelerinin ortalaması alınarak beş alanın her biri için derecelendirmeler elde edilir.

Son aşamada, beş alan derecelendirmesinin ortalaması alınarak her ülke için genel EÖS elde edilir. Bir ülkenin özgürlük skoru sıfırdan 10’a kadar değerler alır. Yüksek değerler daha fazla özgürlüğe -bir başka deyişle kaynakların daha büyük kısmının piyasa mekanizması aracılığı ile dağıtıldığına- işaret etmektedir (Mitchell, 2024).

Bu çalışmada, Türkiye’nin EÖE skorunun özellikle 2000’li yıllardaki gelişimi ve bu gelişimin temel belirleyicileri incelenmiştir. 2001 yılında 5,56 olan Türkiye’nin EÖS 2011 yılında 7,02’ye kadar yükselmiş, takip eden yıllarda ise sürekli düşmüştür. 2022 yılına gelindiğinde Türkiye “en az özgür ülke” kategorisinde ve 165 ülke içinde 138. sıradadır. Türkiye’nin skorundaki bu endişe veren düşüşün nedenlerini tespit edebilmek için, çalışmada EÖE’ni oluşturan beş alt kategori detaylı olarak incelenmiştir.

Editörlüğünü Murat Çokgezen’in yaptığı “Türkiye’de Ekonomik Özgürlükler 2024” raporunun tamamına aşağıdan ulaşabilirsiniz.

Shares:

Okumaya Devam Edin