AnalizYayınlar

Çevrenin Korunmasında Piyasa Temelli Çözümler

Giriş

Hepimiz daha iyi bir yaşam umuduyla yaşıyoruz. Daha iyi bir yaşam için, bir yandan yaşam konforumuzu, refahımızı ve alternatiflerimizi artırmayı, bir yandan da temiz, dengeli, sağlıklı bir çevrede yaşamayı talep ediyoruz. Refahımızın artması, ekonomik üretim ile doğrudan ilgili ve çok basit bir gözlemle anlayabileceğimiz gibi ekonomik üretim çevresel hasarlara yol açıyor. Liberal, sosyalist, planlamacı fark etmeksizin tüm ekonomik modellerde bu hasar olacaktır. Üretim artıkça, bu hasarın da artacağını tahmin etmek zor değil.

Peki bu hasarı, kontrol altında tutmanın ya da azaltmanın yolu var mı, varsa nedir?

Aşırı kirliliği azaltmak hükümetin meşru bir amacıdır, ancak bu amacı gerçekleştirmede izlenecek politika, bunu mümkün olan en az hasarla ve en az sert şekilde yapmak olmalıdır. Çok uzun yıllardır çevre sorunları için geliştirilen çözüm önerilerindeki baskın anlayış, devletin sistematik, kurumsal, zorlayıcı ve baskıcı bir şekilde müdahale etmesi üzerine kuruludur. Peki bu çok hayati sorunun çözümünde alternatif bir bakış açısı ve çözüm mümkün mü?

Öyle ise önce sloganımız ile başlayalım: Çevre, sadece devletin inisiyatifine bırakılamayacak kadar mühim bir meseledir. 

Serbest piyasa çevreciliği, çevresel sorunların çözümünde serbest piyasa ekonomisinin ve bunun en biricik temeli olan özel mülkiyet haklarının, kısıtlayıcı, zorlayıcı, yasaklayıcı hükümet düzenlemelerinden daha etkin olabileceği argümanı üzerine kuruludur. Bu durumu birçok kişi, ironik ya da oksimoron olarak algılar, çünkü çevre sorunları sıklıkla bir tür piyasa başarısızlığı olarak görülür. Onlara göre serbest piyasa, açgözlü ve kişisel çıkar peşinde koşan insanları teşvik eder, kişisel çıkar toplumsal çıkarın karşısında yer alır ve nihayetinde kamusal iyiden uzaklaşılır. Kısaca, sorunun kaynağı olan bir sistemin, çözümün bir yolu olamayacağı düşünülür. Peki bu gerçekten böyle midir?

Bu kılavuzda, size yeni bir bakış açısı sunacak serbest piyasa çevreciliğine ve bunun uygulama alanları olan piyasa temelli mekanizmalara ve araçlara giriş yapıyoruz. Başlamadan bir hatırlatma yapalım. Elbette hiçbir ekonomik sistem dünyanın tüm sorunlarını çözerek bir cennet yaratamaz. Ne piyasa ekonomisinden ne kumanda ekonomisinden bunu beklemek hayalperestliktir. Kumanda ekonomisi ile ilgili yanılgı, devletin kapasitesi ile ilgili olumlu fikirlerdir. Bir sorunla karşılaşıldığında, akla ilk gelen fikir ve beklenti, devletin bu soruna bir çözüm üretmesidir. Devletin organizasyonel kapasitesi, kanun uygulatma ve de netleme gücü ile sorunların çözülebileceği varsayılır. Ancak bunu tek çözüm olarak görmek maalesef daha iyi çözümlerin denenmesini engellemektedir. 

Diğer taraftan iddialar doğrudur, devlet gibi piyasalar da çevre konusunda bir cennet vaadinde bulunmaz ancak Anderson’ın dediği gibi ““Piyasalar her şeyi çözemez. Kabul ediyorum, ama bu, piyasaların çözebileceği şeyleri çözmesini engellememiz gerektiği anlamına gelmiyor.” Piyasa ekonomisi ile ilgili yanılgı ise piyasanın sadece tüketimi desteklediği ve bir tüketim kültürünü, buna çevreyi tüketmek de dahil, yaygınlaştırdığıdır. Burada piyasa ekonomisinin çözüm üretme potansiyeli gözardı edilmektedir. Çevre sorunlarına karşı hassasiyet maalesef ilk olarak gelişmiş ülkelerdeki insanlarda gözlemlenmektedir. Yüksek refah standartlarına sahip zengin ülkelerde sağlıklı bir çevre için talep daha yüksektir. Kısaca piyasalar çevre so runlarını çözme gücü veren serveti de üretmektedir.

Dr. Seval Yaman’ınÇevrenin Korunmasında Piyasa Temelli Çözümler” analizinin tamamına aşağıdan ulaşabilirsiniz.


Shares:

Okumaya Devam Edin

Blog

DEVLETSİZ HUKUK III: HAYEK

‘’Devletsiz Hukuk’’ serisinin bu son yazısında 20. yüzyılın önde gelen klasik liberal düşünürü Friedrich A. Hayek’in (1899-1992) ‘’devletsiz hukuk’’la ilgili görüşlerini gözden geçireceğim. Hayek kariyerine iktisatçı olarak başlamış ve iktisatta