Freedom House’ın iş birliğinde gerçekleştirdiğimiz ve 2020-21 yıllarında Türkiye’de hukuk devleti, demokrasi, sivil ve ekonomik özgürlükler ve sivil toplumda alanlarında yaşanan en önemli olayları ele aldığımız Özgürlük Gündemi bültenlerinde yer alan çalışmaların derlendiği 2021 ALMANAK: Türkiye’de Hukuk Devleti, Demokrasi, Sivil ve Ekonomik Özgürlükler başlıklı raporumuz 2022 yılında yayınlandı. Bu blog yazısı, Türkiye’de ekonomik özgürlükler alanında yaşanan önemli olayların hem bir derlemesi hem de olaylara 2022 yılından bir bakışı sunacaktır.
Küresel ekonomi, 2020 yılında COVID-19 salgını nedeniyle zorunlu olarak uygulanan tedbirlerin de etkisiyle muazzam bir üretim kaybına uğradı. Türkiye hem bu küresel faktörlerden etkilenerek hem de kendi içinde yaşadığı yönetişim ve yaklaşım krizlerden dolayı ekonomide son yıllarda görülmemiş bir gerileme yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. Bunun yanında, hukuk, demokrasi, sivil toplum, sivil özgürlükler gibi derin etkiler yaratan uygulamalar eklenince, Türkiye’de ekonomik özgürlükler meselesi gündemin en önemli meselelerinden biri oldu. Tüm dünyada yaşanan bu krizle beraber 2020 yılının ilk yarısında bazı gelişmiş ülkelerde GSYH, %20’yi aşan oranlarda geriledi. Türkiye her ne kadar büyüme rakamlarında dönemin şart ve koşullarına bağlı olarak pozitif yönlü bir ivme yakalasa da faiz, kur, enflasyon, işsizlik, merkez bankasının yaşadığı krizler, hükümetin negatif anlamda ekonomi politikaları nedeniyle izleri kolay kolay silinmeyecek bir ekonomik krize sürüklendi.
Halkbank Davası, güçlü olarak görülen Türk bankacılık sisteminin son zamanlarda ne kadar yozlaştığının hem ulusal hem de uluslararası mecralarda ilanı oldu. Merkez Bankasının siyasi saikler çerçevesinde hareket etmesi ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi geldiğinden beri Merkez Bankası başkanlarının görev sürelerini tamamlamadan görevlerinden alınmış olması, durumu daha da zora soktu. TCMB’nin rezervlerinden eksilen 128 milyar doların akıbeti ise hala bilinmemektedir.
Son üç yıl boyunca üç farklı ismin Hazine ve Maliye Bakanlığının başına getirilmesi ve görevlerinden aflarını isteyerek istifa etmeleri ise siyasi literatürümüze yeni bir boyut kazandırdı. Bu süreçler boyunca Türk Lirası tam anlamıyla kara yılını yaşadı ve Türk Lirasının ani ve hızlı düşüşü durdurulamadı. 2021 yılı başında 7,35 TL civarında olan ABD doları sene sonunda 13,65 TL’den işlem gördü. Sadece 2021 yılında Türk lirası, Amerikan doları karşısında %30’dan fazla değer kaybetti. TL’nin kesintisiz bir şekilde değer kaybetmesi, kimi analistlerin Türkiye’nin bir kur krizi içinde olduğu yorumunu yapmasına neden oldu. Hatta son iki yıl düşünüldüğünde TL’nin kaybı %80’leri bulmaktadır. Öte taraftan işsizlik, enflasyon, hayat pahalılığı gibi toplumu doğrudan ilgilendiren faktörlerden dolayı Türkiye hem ekonomik değerlerde hem de demokrasi ve sivil özgürlükler konusunda yaşadığı mevzi kaybından sonra ekonomik özgürlükler konusunda ciddi sıkıntılar yaşamaya devam ediyor. TÜİK’in ise yıl boyunca enflasyon verilerinde manipülasyon yapması ve hükümetin faizin indirilmesi konusundaki ısrarı çok büyük bir refah kaybına yol açtı. Bütün bu durumlar gösterdi ki Türkiye ekonomisi politikaların yanlış uygulamasından ziyade istikrarlı bir politikasızlığın pençesindedir.
Yapılması gereken, hükûmetin ilk yıllarında uyguladığı üzere, teknokratik bir para politikasına geçmesi ve ülkenin finansal ve mali yapısını bir dizi ekonomik reforma tabi tutmasıdır. Bunun için, merkez bankası politik etkilerden arındırılarak tekrar bağımsızlaştırılmalı, ekonomi yönetimi uluslararası kuruluşlarla iş birliğini güçlendirmeli, ve düşük faiz politikasından vazgeçmelidir.