Sosyalistlerin -ve sosyalist olmayan solcuların da çoğunun- kendi anladıkları şekliyle ‘’kapitalizm’’e ve ‘’tarihsel kapitalizm’’e niçin karşı olduklarını anlayabiliyorum. Buna karşılık, günümüzdeki ahbap-çavuş kapitalizmini (crony-capitalism) -ki buna devletçi kapitalizm de denebilir- kapitalizm hakkındaki Marksist teoriyi doğruladığını düşündükleri için olsa gerek, dert edindiklerini sanmıyorum.
Bunlarda ilginç olan bir şey yok. Fakat bana asıl ilginç ve anlaşılmaz gelen, çoğu solcunun ‘’piyasa’’ veya ‘’piyasa ekonomisi’’ sözünü duyunca da şiddetli tepki vermesi, bu konularda zaten asgari düzeyde olan soğukkanlılıklarını tamamen yitirip nefret diline geçiş yapmaları. Tahmin edilebileceği gibi, serbest piyasa taraftarlığını da hemen o malum günah keçisinin (‘’neoliberalizm’’in) eksi hanesine yazarlar.
‘’Piyasa’’ kelimesinin kimi solcularda liberalizme yönelik bir husumet sağanağını harekete geçirmesi bana hakikaten anlaşılmaz geliyor!
Oysa piyasa, solcuların genellikle sandıkları gibi, insanlığa karşı hainane emeller besleyen ‘’neoliberaller’’in bir komplosu değil, ‘’insanlık durumu’’nun olağan bir tezahürüdür. Piyasa her şeye gücü yeten tanımlanabilir bir muayyen öznenin yarattığı şeytanî bir şey değil, insanlar arası gönüllü etkileşim ve iletişimlerden kendiliğinden bir şekilde doğmuş olan bir formasyon veya toplumsal kurumdur.
Piyasa ekonomisinin en büyük refah üreticisi olduğu tartışılmaz gerçeği karşısında bu husumetin saçma olduğu açıktır. Ama bu düşmanlığın saçmalığının başka nedenleri de var. Şimdi onları ortalama zekâlı birinin anlayabileceği şekilde madde madde açıklamak istiyorum:
1) Piyasa bireylerin içine girdikleri gönüllü mübadele süreçlerinin kurumsallaşmış halidir. Bireyler arasında mal, fikir ve bilgi mübadele veya teatisi medeniyetin yaratılmasını sağlayan en temel insanî etkinliktir.
2) Piyasaya karşı olmak insanlar arası gönüllü etkileşim ve iletişime karşı olmaktır. Nobel ödüllü refah iktisatçısı Amartya Sen’in ifadesiyle: ‘’Piyasalara sırf piyasa oldukları için karşı olmak insanlar arasındaki iletişimlere sırf iletişim oldukları için karşı olmak kadar tuhaf olurdu. Sözlü iletişim veya hediye teatisi yahut mal mübadelesi özgürlükleri (…) insanların toplum halinde yaşamalarının ve regülasyonla veya emirle engellenmediği sürece birbirleriyle etkileşimde bulunmalarının olağan bir parçasıdır.’’
3) Solcuların sandığının aksine, piyasa genel sosyal yaşam süreçlerinden ayrı ve insanlığa karşı olarak var olan bir kurum değil, insanî varoluş ve yaşamdan soyutlanması imkânsız olan bir insanî etkileşim alanıdır. Piyasa sadece mal arz ve talebiyle sınırlı olmayan ve insani değerlerle şekillenen bir yapı içindeki insanî etkileşim faaliyetini kapsar.
4) Piyasa merkezî bir otoritenin bireysel aktörlere talimatlar yağdırmasına gerek olmadan, onların eylemlerini insanların ihtiyaçlarını karşılayacak mal ve hizmetlerin üretilmesini sağlayacak şekilde koordine eden bir mekanizmadır. Piyasa milyonlarca insanın dağınık haldeki bilgi ve becerisini ortak bir amaç için koordine etmeyi mümkün kılan bir sistemdir.
5) Piyasa süreci doğrudan-demokratik bir süreçtir. Her bir bireyin tercih ettiği mal ve hizmetler listesine paraları ile oy verdikleri çoğulcu bir demokrasi olarak işler. Piyasa ayrıca dinamik bir demokratik süreçtir, piyasa aktörleri ne istedikleri hakkındaki düşüncelerini her gün değiştirebilirler.
6) Piyasa bireysel özgürlüğün iktisadî alandaki ifadesidir. Başka bir deyişle, ekonomik özgürlük mahiyeti bakımından diğer (sivil) özgürlüklerden farklı ve onlara karşıt bir grup ayrıcalığı değil, aksine onlar gibi bireysel özgürlüğün doğal bir uzantısı ve türevidir.
7) İktisadî özgürlük (veya piyasa özgürlüğü) bireyin özerkliğini destekler ve diğer özgürlüklerin kullanılmasının da zeminini oluşturur. Piyasa özgürlüğünün değeri bireylerin kendi hayatlarının gidişatı üzerinde kontrole sahip olmalarında yatar. Bu bakımdan serbest bir piyasa insanî varoluş için ‘’olmasa da olur’’ türünden arızî bir şey değil; değerli bir hayat için, bireylerin hayat projelerini gerçekleştirebilmeleri için vazgeçilmez bir kurumdur. (Diyalog, 23 Kasım 2025)




