Sivil din (civil religion) 18. yüzyılda Jan Jack Rousseau’nun icat ettiği ve Amerikalı sosyolog Robert Bellah’ın 1960’lar ve 70’lerde yeniden yorumladığı siyasî ve sosyolojik bir terimdir. Sivil din modern devletin siyasî itaate toplumsal-kültürel temel kazandırmak, başka bir deyişle uyruklarını itaate alıştırmak ihtiyacından doğmuştur.

Sivil din terimiyle bildik anlamda din kastedilmemektedir; kastedilen, siyasî birliği desteklemeye yarayan ‘’sivil ethos’’ veya yerine göre ‘kamusal moralite’’dir, toplumun duygu ve değer dünyasıdır. Bu değer, duygu ve tutumlar manzumesi esas olarak kişilerin itaatkâr yurttaşlar olmalarını sağlamaya hizmet ettiği için bazan buna ‘’yurttaşlık dini’’ (civic religion) de denir. Bu, Rousseau’nun kendi ifadesiyle, ’iyi yurttaşlığı kolaylaştıran ve devletin temellerini pekiştirmeye yardım eden bir din’’dir.

Kavramın mucidi olan Rousseau moral-politik bir araç olarak sivil dinin devletin meşrulaştırılmasına hizmet eden yanını öne çıkarmışken, Robert Bellah daha ziyade kavramın sosyolojik düzeydeki karşılığını Amerikan örneğinde bilimsel olarak araştırmıştır. Günümüzde sivil din yerine sivik din terimini kullananlar kavramın daha ziyade bu siyasî işlevini vurgulamak istemektedirler. Rousseau da her ne kadar ‘’sivil din’’ terimini kullanmış ise de, işlevsel açıdan bakıldığında onun kastettiğinin de ‘’sivik’’ din olduğu söylenebilir. ‘’Sivik’’ din vurgusu, yurttaşlığa dayalı din-benzeri bir bağlılığın yaratılmak istenmesiyle, yurttaşlığın adeta dinselleştirilmesiyle ilgilidir.

Gerçi kavramın sivil-toplumsal temeli üstüne yoğunlaşan Robert Bellah ta sivil dinin siyasî (yani, rejimi meşrulaştırıcı) işlevini reddetmemektedir. Bellah incelediği ‘’Amerikan sivil din’’inde, Rousseau’dan farklı olarak, siyasî amaçlardan ziyade toplumsal ve kültürel bütünleşmeyi ön plana çıkarmaktadır. Burada kaynaştırıcı bir güçten, sosyal ve kültürel bütünleşmeyi hızlandıran yarı kutsal bir ortak değerler manzumesinden söz edilmektedir. Şöyle de denebilir: Rousseau cumhuriyetçi rejim için yukarıdan aşağıya kurgulanması gereken bir kamusal moraliteden söz ederken, Robert Bellah aşağıdan (toplumdan) yukarıya doğru etki eden sivil bir fenomeni, sivil ethosu öne çıkarmıştır.

Rousseau cumhuriyetçi bir rejim için sivil dinin şart olduğunu düşünüyordu. Bu anlayışa göre, Cumhuriyetçi özgürlük siyasette aktif olması ve ‘’özel’’ olan karşısında ‘’kamusal’’ olana öncelik vermesi gereken ‘’erdemli’’ yurttaşların varlığına bağlıdır. Oysa -Machiavelli’nin de daha önce dikkat çekmiş olduğu gibi- bireysel kurtuluşu öne çıkaran Hristiyanlığın bu tür bir siyaseten aktif yurttaşlığı desteklemesi beklenemezdi. Rousseau’ya göre, Hristiyanlık “yurttaşların kalbini devlete bağlamak şöyle dursun, onları bütün dünyevî şeylerden olduğu gibi Devletten de ayırır”dı. (Montesquieu ile De Tocqueville ise aksi kanaattedirler, onlar Hristiyan bir cumhuriyetçiliğinin pekâlâ mümkün olduğunu düşünüyorlardı).

Ayrıca, dinî vecibeleri ile siyasal ödevleri arasında kalan insanlar iyi yurttaş olamazlardı. Onun için yurttaşların kamusal ödevleri için gerekli olan dogmaları da kapsayan bir “sivil din”e ihtiyaç vardı. Ancak bu seküler din sadece kişinin kamusal inanç ve davranışlarını düzenleyecektir. Ayrıca, sivil dinin etkin olabilmesi için onun dogmalarının yurttaşların kabul etmekte zorlanacakları kadar çok olmaması ve sahici dinin gerekleriyle açıkça çatışmaması gerekiyordu.  

Modern devletin ve özellikle de cumhuriyetçiliğin sivil dine olan ihtiyacı ile kamusal eğitime verilen önem arasında yakın bir bağlantı vardır. Çünkü Cumhuriyetçi yönetimin başarısı, erdemli yönetici ve yurttaşların ortaya çıkmasını sağlamak üzere halkın karakterinin eğitim yoluyla şekillendirilmesine bağlıdır. Hükümetin görevi halkı şekillendirmek, onu yoğurmaktır. Askerlik ve izci gençlik organizasyonları ile bayraklar, marşlar, anıtlar ve anmalar gibi kamusal sembol ve seremoniler yanında, resmî eğitim de sivil dini oluşturmanın en etkili araçları arasında yer alır.

Bu arada, sivil din değilse de sivik din kavramı ilk bakışta ‘’siyasî din’’ kavramını akla getirmektedir. Siyasî din, kavramın mucidi olan David Apter’ın adlandırmasıyla ‘’kolektifin kutsallaştırılması’’na ve tasarlanan bir toplum kurgusuna dayanan vizyoner bir kavramdır. Siyasî din, tipik örneği olan eski Sovyetler Birliği’ndeki gibi, toplumun esas olarak totaliter bir ideoloji doğrultusunda dönüştürülmesini esas alır. Siyasî din seküler bir devlet dinini andırmaktadır. Robert Bellah’ın tanımladığı anlamda sivil dinin siyasî sonuçları olsa da, o esas olarak sosyolojik bir fenomene işaret etmesi bakımından siyasî din kavramından farklıdır.   

Sivik dinin ‘’siyasî din’’le ilişkisine gelince, siyasî işlevi nedeniyle sivik din siyasî dini çağrıştırmakla beraber, önemli bir bakımdan ondan farklıdır: Sivik din siyasî din gibi kapsayıcı bir ideoloji veya toplum projesi olmayıp, esas olarak yurttaşların rejime bağlılığını güçlendirmeyi sağlayacak değer ve duyguların çeşitli araçlarla yeşertilmesi ve/veya desteklenmesi amacıyla sınırlıdır. Bununla beraber, Cumhuriyet Türkiye’sinde olduğu gibi, yurttaşlığı pekiştirme amacını aşarak onlarda dinsel bağlılığı çağrıştıran bir sembolik adanmışlık duygusu yaratmaya çalışması ölçüsünde sivik dini resmî ideolojiden ayırmak zorlaşır.

(Diyalog, 19 Kasım 2023)

Shares:

Okumaya Devam Edin