RaporYayınlar

Anayasa Mahkemesi

Günümüzde anayasa yargısı hukuk devletinin temel unsurlarından biri olarak kabul edilmektedir. Anayasa yargısına atfedilen bu önem, onun kuvvetler ayrılığı prensibini somutlaştıran bir kurum olduğu, başta yasama organı olmak üzere diğer devlet kuvvetlerini denetleyen bir denge unsuru ve temel hakların koruyucusu olarak işlev göreceği varsayımına dayanmaktadır. Elbette anayasa yargısına atfedilen bu faziletler, kurumun bizatihi varlığı ile otomatik olarak gerçekleşecek değildir. Dünyanın pek çok ülkesinde anayasa yargısı çeşitli şekillerde vardır; ancak sözü edilen işlevleri görmekten çok uzaktır.

Anayasa yargısının bireysel temel hak ve özgürlüklerin güvencesi ve keyfi yönetimin karşısında bir fren ve denge mekanizması işlevi görebilmesi, bir yazarın deyimiyle “iktidara karşı hukuku etkili bir şekilde söyleyebilmesi” için, yapısının ve yetkilerinin bu amaca uygun olarak tasarlanması gerekir. Bu çerçevede anayasallık denetimini yapacak organın tarafsızlığının, bağımsızlığının, yetkinliğinin ve hesap verebilirliğinin güvence altına alınmış olması hayati bir öneme sahiptir.

Bu raporun amacı Türkiye’de anayasallık denetiminin gerçekten hukuk devletinin, demokrasinin ve insan haklarının güvencesi haline getirilebilmesi için Anayasa Mahkemesinin yapısının ve yetkilerinin yeniden düzenlenmesinde dikkate alınması gereken hususları ortaya koymaktır.

Türk Anayasa Mahkemesi 2024 yılında 62. Kuruluş yıldönümünü kutlamıştır. 60 yılı aşan bu süreçte Mahkeme yaptıkları ve yapmadıklarıyla her zaman siyasi tartışmanın merkezinde yer almıştır. Mahkemenin hukuk devletinin kurumsallaşması, demokrasinin yerleşmesi ve insan haklarının korunmasına ne ölçüde katkıda bulunduğu etraflı bir şekilde incelenmelidir. Ayrıca bu kararların evrensel hukuk ilkeleri ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmelerine ve sözleşme organlarının içtihatlarına ne derece uyum sağladığı da ciddi bir tartışma konusudur.

Anayasa Mahkemeleri genellikle anayasaya hâkim olan politik tercihlerin koruyucusu olarak tasarlanmaktadır. Eğer anayasa, insan haklarını güvence altına almak, devlet kurumlarını hukukla sınırlandırmak ve demokratik işleyişi sağlamak üzere tasarlanmışsa, Anayasa Mahkemesinin de bu değerleri koruyacak bir kurum olarak dizayn edilmesi, yapısının ve yetkilerinin buna göre tasarlanması doğaldır. Anayasa yapımına katılan elitlerin çıkarları, anayasanın içeriği kadar Anayasa Mahkemesinin dizaynı konusunda da belirleyici olmaktadır.

Anayasa yapıcı organın nasıl tespit edildiğine bağlı olarak, anayasayı yapan elitler (genellikle siyasi partilerin temsilcileri), anayasa yürürlüğe girdikten sonra sürekli iktidarda kalacaklarını öngörüyorlarsa, tarafsız ve bağımsız, güçlü bir mahkeme isteyeceklerini düşünmek zordur. Ancak bu elitler, yapılacak seçimlerde iktidar olamayacaklarını hesaplıyor ya da iktidarlarını kaybedeceklerini öngörüyorsa daha bağımsız ve güçlü bir mahkemeye taraftar olabilirler. Türk Anayasa Mahkemesinin siyasal sistemde oynadığı rol de anayasayı yapan dolayısıyla mahkemeyi tasarlayan elitlerin çıkarından bağımsız değildir. Bu nedenle anayasaların hangi koşullarda, kimler tarafından ve nasıl yapıldığı, Anayasaya Mahkemelerinin yapısını ve yetkilerini de etkilemektedir. Anayasaların yapıldığı koşullar dikkate alındığında Mahkemeye biçilen rol de anlaşılır hale gelmektedir. Türk Anayasa Mahkemesinin geçmiş tecrübesi, Mahkemeyi tasarlayan elitlerin çıkarları ile Mahkemenin tutumu arasında ne derece ilişki olduğunu göstermektedir. Elbette değişen siyasi koşullar ve güç dengelerinin Mahkemeye yansımaları da olmaktadır.

Yeni bir anayasa yapımının konuşulduğu bu günlerde, anayasanın yapım koşulları kadar, yapılacak yeni anayasada Anayasa Mahkemesinin ne şekilde düzenlenmesi gerektiğini de tartışmak ve hukukun üstünlüğüne ve insan haklarına dayalı demokratik bir rejim kurmak için Anayasa Mahkemesinin yapısının ve yetkilerinin ne şekilde reforma tabi tutulması gerektiğini ortaya koymak gerekmektedir.

Özgürlük Araştırmaları Derneğinin yürüttüğü “Yapısal Reformlar” projesinin amacı da Türkiye’nin özgür ve müreffeh bir ülke haline gelmesi, ülkede hukuki öngörülebilirliğin ve hukuk güvenliğinin sağlanması için gerekli kurumsal reformlarla ilgili kamusal tartışmaya katılmak ve her alanın uzmanlarının tartışmalarıyla oluşturduğu raporları kamuoyuna ve karar alıcılara sunmaktır. Bu raporun oluşturulmasında da online bir oturum düzenlenmiş ve alanda çalışan akademisyenlerin ve hukuk uygulayıcılarının görüşleri alınmıştır. Bu raporun oluşturulmasında büyük ölçüde söz konusu toplantıda dile getirilen görüşlerden de yararlanılmıştır.

Doç. Dr. Ali Rıza Çoban’ınAnayasa Mahkemesi” raporunun tamamına aşağıdan ulaşabilirsiniz.

Shares:

Okumaya Devam Edin

Blog

KAPİTALİZM VE AYDINLAR

Bizim gençliğimizde, kabaca 70’li yıllarda yani, milliyetçi-muhafazakâr kesimlerin siyasî hedeflerinin ve sloganlarının merkezinde ‘’antikomünizm’’ yer alıyordu. Bir kişi veya grubu ‘’komünist’’ olarak yaftaladınız mı bütün sağcılar başkaca bir kanıt aramaksızın