BlogYayınlar

SOL VARLIĞINI NASIL SÜRDÜRÜYOR?

Biyologlar organizmaların kendi fizikî çevrelerine nasıl intibak ettiklerini açıklarlar ama ideologlar da kendi sosyal çevrelerine intibak ederler. Siyasî solun fikirleri hakkındaki en temel gerçek bunların işe yaramaz olduklarıdır; bu yüzden solcuların, fikirlerin varlıklarını sürdürmek için işe yaramak zorunda olmadıkları kurumlarda toplandıklarını görünce şaşırmamalıyız.

Fen bilimleri, matematik, mühendislik ve tıp gibi kesin testlerin var olduğu alanlar hariç, akademik dünya olgunlaşmamış fikirlerin doğal yetişme ortamıdır. Her birinde farklı şekillerde olmak üzere, bütün bu alanlarda ya kendi katkınızı yapmanız ya da sesinizi kesmeniz gerektiği bir zaman gelir. Bu alanların hepsinin solun ülke çapındaki tam hakimiyetinin kayda değer istisnaları olduğu şaşırtıcı olmamalıdır.  

Meselâ beşerî bilimlerde de yapıçözüm (deconstruction) testi onun herhangi bir elle tutulur sonuç üretip üretmediği değil de halâ moda olup olmadığıdır. O moda olduğu sürece, lafazanlıkta yetenekli olan profesörler yüksek ücretler almaya devam etmeyi umabilirler.

Siz Doğu Avrupa’da komünizmin çökmesinin Marksizm için kesin bir başarısızlık olarak görülmesi gerektiğini düşünebilirsiniz, ama Amerika’daki Marksist üniversite hocaları bundan yılmazlar. Onların çekleri ve kadro güvenceleri bundan etkilenmez.  Marksist teoriler sınıflarda sergilenmeye ve dergileri kütüphane raflarını doldurmaya devam eder.

Sosyalizm genel olarak öylesine aşikâr bir başarısızlık rekoruna sahiptir ki, onu sadece bir entelektüel görmezlikten gelebilir. Bir zamanlar komşularından daha müreffeh olan ülkeler bile sosyalist politikalar bir nesil uygulandıktan sonra komşularından çok daha yoksul hale geldiklerini görmüşlerdir. Bu komşu ülkeler ister Gana ve Fildişi Sahili, isterse Burma ve Tayland olsun, bütün dünyada olan aynı hikâyeydi. En kötüsü de ekonomik fiyasko değil. Stalin, Mao ve Pol Pot tarafından siyasî nedenlerle boğazlanan milyonlar daha da korkunç bir gerçekliktir.

Yapılan işte asgarî bir başarı eşiğinin, bir atletik skor tabelasının, ölüm-kalım meselesi olan bir muharebe alanının veya bir ameliyatın söz konusu olduğu bir dünyada yaşayan ve çalışan insanlar, bu tür bir dünya ile yegâne belirleyici testin meslektaşlarınızın söylediğiniz şeyi beğenip beğenmediği olduğu bir dünya [akademi] arasındaki farkı tam olarak değerlendiremeyebilirler.

Akademi tamamen sübjektif kriterlerin geçerli olduğu yerlerden sadece biridir ve orada solcular hâkimdir. Vakıflar ve müzeler gibi donatılmış kurumlar, aynı fikirde olan insanların ‘’heyecan verici’’ bulmalarından ve bu kurumları yönetenlerin ‘’bir fark yaratmakta’’ oldukları duygusunu yaşamalarına imkân vermesinden başka bir testle pek karşılaşmazlar. Aynısı vergi mükellefleri tarafından kendi iradeleri dışında desteklenen Smithsonian Enstitüsü veya Sanat ve Beşerî Bilimler Ulusal Vakfı gibi kültürel kurumlar için de doğrudur.

Dünyanın her yerinde vergilerle desteklenen ‘’kamusal’’ radyo ve televizyonlar da aynı şekilde gerçeklikten kopuktur ve solun hakimiyetindedir. İhraç edecek gıda fazlasına sahip olan ülkelerdeki milyonlara açlık getirmiş olan solun bütün kocakarı ilaçları, milyonların kendi doğdukları toprakları terk etmelerine neden olan tatlı sözler ve çirkin gerçeklerin hepsi, bütün bunlar devlet televizyonlarında yaşarlar.

Solcu karşı-kültürün yegâne kaleleri çok kere Amerikan toplumunun ve Batı uygarlığının değerlerine küçümseme ve saygısızlıkla dolu olan bu bağışlara-dayalı ve yalıtılmış kurumlar değildir. Hollywood ve Broadway de öyledir. Oyunculuk sektörü finansal nedenlerle izleyici bulmak zorunda olmakla beraber, gerçekte onların sergiledikleri şey bu zorunlulukla pek uyuşmaz. Eğer onu sersemletici ve seksî yapabilirlerse, o zaman filmin tarihsel gerçeklere uymadığından ve ideolojik tarafgirlikten şikâyet edenler bilgiçlik taslayan münasebetsizler olarak yaftalanıp etkisizleştirilebilirler.

Solcular başka tür insanları bu yerlerden niçin dışlayabiliyorlar?… Çünkü kendilerini gerçekliğin testine tabi tutmaya istekli olanların, piyasada bir iş insanı veya ameliyathanede bir cerrah olarak çalışıp yaşayacak başka pek çok yerleri var. Onların içinde saklanmak ve kendi değerli fikir ve kavramlarını alkışlamak için korunaklı özel yerlere ihtiyaçları yoktur.

Çevreye Darwinci intibak sadece doğada değil, toplumda da geçerlidir. Tıpkı okyanusta kartallara rastlayamamanız veya dağların tepelerinde balık avlayamamanız gibi, fikirlerin performans testine dayanmak zorunda olduğu yerlerde de solcuların toplandıklarına rastlayamazsınız.

Çeviri: Prof. Dr. Mustafa Erdoğan

(Thomas Sowell, ‘’The Survival of the Left’’, Forbes, September 08, 1997;  https://www.forbes.com/forbes/1997/0908/6005128a.html)

Shares:

Okumaya Devam Edin