Merhum Mehmet Âkif kendisi için yazmıştı: ‘’Sessiz yaşadım, kim beni nerden bilecektir?’’

Bu sözün şairin kendisi için ne kadar doğru olduğunu bilemem ama, ben öyle bir dostumu kaybettim ki bu mısra neredeyse onun için yazılmış gibi.

Evet, geçen Perşembe günü akşamı bir dostumun, sevgili Veli Kondak’ın ölüm haberini aldım büyük bir üzüntüyle.

Böylece, rahmetli Kâzım Berzeg’in 7 Şubat 2016’da vefatından sonra özgürlük camiamızın ikinci kaybı oluyor Veli Kondak’ın ölümü.

Veli benim otuz yıllık bir dostum, arkadaşım, dert ortağım, sırdaşımdı.

Veliyle 1990’ların başında Liberal Düşünce Topluluğu’nun kuruluşu vesilesiyle tanışmıştık. Zamanla özgürlük davasıyla ve Türkiye’nin sorunlarıyla ilgili ortak kaygı ve teşhislerimiz bizi birbirimize daha da yaklaştırmış, dostluk ve işbirliğimizi daha da pekiştirmişti. Özgürlük Araştırmaları Derneği’nin kurulmasına da, rahmetli Kâzım Berzeg yanında, Bican Şahin, İhsan Dağı, Melih Yürüşen, Yusuf Ziya Kıvanç, Erdal Türkkan ve diğer arkadaşlarla birlikte bu hava içinde karar vermiştik.

Aşağı yukarı 2012’den itibaren Türkiye’nin hızla otoriter bir rejime doğru sürüklenmeye başlamasının sahici bir liberal muhalefete olan ihtiyacı artırdığı düşüncesiydi bizi harekete geçiren. Derneği resmen kurduğumuz 2014 Ağustos’una kadar geçen sürede Veli ve Bican’la düzenli olarak yaptığımız istişareleri hatırlıyorum. Veli aslında sadece benim, ailemin, yakın çevremin ve bütün bir özgürlük camiasının değil, kendisini tanımayan, ismini bile bilmeyen çok daha geniş bir çevredeki insanların hayatına bir şekilde dokunmuş biriydi. Mütevazi bir ‘’isimsiz kahraman’’dı o.

Evet, Veli bir anlamda sessiz yaşamıştı. ‘’Sessiz yaşaması’’ tevazusundandı; tevazusundan ama biraz da koşuşturmayla geçen zorlu hayatından… Tam da bu yüzden bir kahramandı o: Kendi özel ve aile hayatında boğuştuğu sorunlara rağmen, hiç yüksünmeyip darda olduğunu gördüğü herkesin derdine yetişmesinden…

Ama Veli çok daha geniş bir kesimin hayatına başka bir anlamda da dokunmuştur. Nitekim, mütevazi Orion Kitabevi’nin merkezinde yer aldığı ama hiç de mütevazi olmayan bir yayın ağı sayesinde bastığı kitaplar ve çıkardığı Demokrasi Platformu dergisi aracılığıyla, önce pek çok araştırmacı ve akademisyenin kariyerine destek vermiş, daha genel olarak ta yayınlarının Türkiye’de sosyal ve beşerî bilimlere yaptığı katkılarla yüzbinlerce okuyucunun ilgi ve bilgi hanesini genişletmişti.  Benim de yayıncımdı, en son ‘’Hukuk ve Adalet’’ kitabımı basmıştı.

Evet, Veli Kondak hepimizin hayatına dokunmuştu, onun için Veli’nin ölümüyle hepimiz eksildik, hem de çok eksildik. Sessiz yaşamış olsa da, biz onu hep bilecek ve hatırlayacağız.

Özgürlük davası bir neferini daha kaybetti. Hepimizin başı sağolsun.

Kendisini rahmet ve minnetle anıyorum, huzur içinde yatsın.   

Önceki İçerikMilliyetçiliğin Patolojisi
Sonraki İçerikİFADE ÖZGÜRLÜĞÜ VE KUTSALLIK
Mustafa Erdoğan
Mustafa Erdoğan lisans ve lisansüstü eğitimini Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladı; 1991’de Doçent, 1997’de Profesör oldu. İdarî yargıda (1983-85), Ankara Üniversitesi (1985-1990), Hacettepe Üniversitesi (1991-2010) ve İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde (2010-2016) öğretim üyesi olarak çalıştı. Çeşitli tarihlerde Prof. Erdoğan Amerika Birleşik Devletleri’ndeki muhtelif üniversiteler ve düşünce kuruluşlarında misafir araştırmacı olarak bulundu. Türkiye Bilimler Akademisi’nin aslî üyesi olan Prof. Erdoğan’ın başlıca eserleri şunlardır: Hukuk ve Adalet (2. b., 2022); Liberal Perspektif (2021), Türk Anayasa Hukuku (2. b., 2019), Anayasa Hukukuna Giriş (2. b., 2019), Özgürlük, Hukuk ve Demokrasi (2018), İnsan Hakları: Teorisi ve Hukuku (5. b., 2018), Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset (9. b., 2016), Anayasal Demokrasi (12. b., 2015); Aydınlanma, Modernlik ve Liberalizm (2006); Anayasa ve Özgürlük (2002); Demokrasi, Laiklik, Resmî İdeoloji. (2 b., 2000)