Giriş

Atık yönetimi, çevresel sürdürülebilirlik ve halk sağlığı açısından kritik öneme sahiptir. Geleneksel yöntemler genellikle devlet kontrolünde gerçekleşirken, bu yöntemler pek çok sorun yaratmaktadır. Bu sorunlar genellikle verimlilik eksiklikleri, yüksek maliyetler ve teşviklerin yanlış yönlendirilmesi gibi unsurlardan kaynaklanır. Devlet tarafından yürütülen atık yönetimi programları, genellikle bürokratik engellerle ve siyasi baskılarla karşılaşır. Bu durum, kaynakların etkin kullanılmasını engelleyebilir ve çevresel hedeflerin gerçekleştirilmesini zorlaştırabilir .

Örneğin, Amerika New Jersey’deki zorunlu geri dönüşüm yasası, geri dönüşüm oranlarını artırma hedefiyle uygulanmasına rağmen, süreçte milyonlarca dolarlık kayıplara neden olmuştur. 1990 yılında geri dönüşüm fonundan 6.5 milyon dolar, 548 belediye ve 6 ilçeye dağıtılmıştır. Ayrıca, geri dönüşüm işletmelerine düşük faizli krediler ve vergi teşvikleri sağlanmıştır. Aynı yıl geri dönüşüm işletmelerine 5.6 milyon dolarlık düşük faizli kredi verilmiş ve 15.2 milyon dolarlık vergi teşviği sağlanmıştır​​. Sonuçta 4.8 milyon ton malzeme geri dönüştürülmüş ve istenildiği gibi bu miktar bir önceki yıla göre 1.3 milyon ton artış göstermiştir. Ancak New Jersey’nin geri dönüşüm programı, bürokratik yapıların ve yerel yönetimlerin rent-seeking davranışları nedeniyle, geri dönüşüm maliyetlerini artırmış ve faydaları kadar zarara sebebiyet vermiştir. Programın yürütülmesi sırasında, Mercer County Improvement Authority ve Princeton Borough gibi yerel yönetimler, geri dönüşüm faaliyetlerinden elde ettikleri gelirler sayesinde bütçelerini artırırken, geri dönüşüm ekipmanı satın alan şirketlere sağlanan vergi teşvikleri ve düşük faizli krediler, genel vergi mükelleflerinin sırtına ek bir yük binmiştir. Bu tür sübvansiyonlar, geri dönüşüm endüstrisinin doğal piyasa dinamikleri dışında, yapay olarak büyümesine neden olmuş ve kaynakların verimsiz kullanılmasına yol açmıştır.[1]

Bu sorunların yanı sıra, devlet kontrolündeki geri dönüşüm programları, atık ayrıştırma ve toplama süreçlerinde ölçüm ve denetim zorluklarıyla da karşı karşıyadır. New Jersey örneğinde, geri dönüşüm programlarının başarısını ölçmek için kullanılan veriler çoğunlukla belirsiz ve yetersizdir. Çeşitli teşviklerle bu sektöre girmiş olan özel şirketler ve onlarla yakın ilişki içinde olan bürokratlar teşviklerin ve dolayısıyla kendi çıkarlarının devamı için verilerle oynamış olabilirler, bu yüzden verilen rakamlar dikkatle incelenmelidir.

New Jersey örneğinde olduğu gibi devletin bu müdahaleleri, genellikle rasyonel olmayan kararların alınmasına yol açar. Politikacılar ve bürokratlar, halkın desteğini kazanmak amacıyla popüler ama maliyetli ve verimsiz çevre politikalarını destekleyebilirler. Bu durum, atık yönetimi politikalarında da böyle olmuş ve bu sektörün ekonomik rasyoneliteden uzaklaşmasına neden olmuş ve kaynakların israf edilmesiyle sonuçlanmıştır. Ayrıca, devletin atık yönetimindeki müdahaleleri, özel sektörün rekabetçi ve yenilikçi çözümler geliştirmesini de engellemektedir.

Sürdürülebilir bir çevre için yıllardır dile getirilen ve denenen çözümler yerine, serbest piyasa çevreciliği ile tamamen farklı bir bakış geliştirilmiştir.[2] Serbest piyasa çevreciliği, atık yönetiminde daha etkili ve sürdürülebilir yaklaşımlar sunma potansiyeline sahiptir. Serbest piyasa çevreciliği, bu anlamda, sorunların çözümünde bir paradigma değişikliğini temsil etmektedir.

Serbest Piyasa Çözümleri

Serbest piyasa çevreciliği, atık yönetiminde verimliliği artırmak için piyasa mekanizmalarını kullanmayı önerir.[3] Atık yönetiminde de hizmetlerin fiyatı arz ve talebe göre belirlenir, bu da hizmetlerin en verimli şekilde sunulmasını teşvik eder.[4] Örneğin, geri dönüşüm hizmetlerinin fiyatı, geri dönüştürülebilir malzemelerin değerine göre belirlenir ve bu durum, geri dönüşüm oranlarını artırır.

Özel şirketler, atık yönetim hizmetlerini daha etkin ve maliyet etkin bir şekilde sunabilirler. Almanya’da ve farklı Avrupa ülkelerinde uygulanan depozito sistemi, tüketicilerin içecek şişeleri ve kutularını iade ederek depozito ücretlerini geri almalarını sağlar. Bu sistem, geri dönüşüm oranlarını büyük ölçüde artırmış ve atık miktarını azaltmıştır. Almanya’nın depozito sistemi, tüketici davranışlarını değiştirerek geri dönüşümü teşvik etmiş ve doğal kaynakların korunmasına yardımcı olmuştur. Bu basit örnek, uzun vadede vatandaşların alışkanlıklarını değiştirmenin kalıcı bir çözüm olabileceğine iyi bir örnek teşkil eder. Özel sektörün vatandaşlara sağladığı küçük bir teşvik, onlara ekstra bir vergi yükü getirmez, onları davranışlarındaki değişim nedeniyle ödüllendirir ve zamanla tabandan bir değişim sağlar.[5]

Japonya’da ise özel şirketler, ileri teknolojiler kullanarak atıkların ayrıştırılması ve geri dönüştürülmesi süreçlerinde büyük ilerlemeler kaydetmiştir. Japonya’daki özel sektöre ait atık yönetim şirketleri, otomatik ayrıştırma tesisleri ve gelişmiş geri dönüşüm teknikleri sayesinde geri dönüştürülebilir malzemelerin kalitesini artırmış ve bu malzemelerin yeniden kullanımını kolaylaştırmıştır. Bu teknolojiler, geri dönüşüm oranlarını artırarak çevresel sürdürülebilirliği desteklemiştir. Japonya örneğinde dikkat edilmesi gereken konu, kar amacıyla hareket eden özel geri dönüşüm sektörünün karını maksimize etmek için yenilikten ve girişimcilikten yana aldığı tavrın sonuçlarıdır. Özel sektörün karını maksimize etmek için daha yeni ve gelişmiş tekniklerle mevcut kaynaklarını en verimli şekilde kullanma arzusu, daha fazla atığın daha fazla ve farklı şekillerde dönüştürülmesiyle hem atık kontrolünü sağlamış hem çevreyi korumuş hem karlarını artırmış hem de devletin geri dönüşüm endüstrisine sağladığı teşviklerin aksine vatandaşların omuzuna hiçbir ekstra yük getirmemiştir.

Özel şirketler, geri dönüşüm ve atık yönetimi hizmetlerinin yanı sıra, atık azaltma teknolojileri geliştirmede de önemli bir rol oynar. Örneğin, bazı firmalar biyolojik ayrıştırma ve enerji geri kazanımı gibi ileri teknolojiler kullanarak organik atıkları değerlendirir. Biyolojik ayrıştırma, organik maddelerin mikroorganizmalar tarafından parçalanarak kompost veya biyogaz gibi yararlı ürünlere dönüştürülmesini sağlar. Bu süreç, organik atık miktarını önemli ölçüde azaltır ve elde edilen kompost tarımsal alanlarda gübre olarak kullanılabilir.

Enerji geri kazanımı ise, atıkların enerji üretiminde kullanılmasını içerir. Organik atıklardan elde edilen biyogaz, elektrik ve ısı üretiminde kullanılabilir. Bu tür teknolojiler, sadece atık miktarını azaltmakla kalmaz, aynı zamanda yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını artırarak fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltır. Örneğin, atıklardan enerji üretimi yapan bir tesis, hem çevreye zararlı atıkların bertaraf edilmesini sağlar hem de elde edilen enerji ile yerel enerji ihtiyacını karşılar.

Bu teknolojiler, çevresel sürdürülebilirliği artırır ve döngüsel ekonomiye katkıda bulunur. Atıkların yeniden kullanımı ve enerji üretimi, doğal kaynakların korunmasına yardımcı olur ve karbon ayak izini azaltır. Ayrıca, özel sektörün yenilikçi yaklaşımları, atık yönetim maliyetlerini düşürür ve ekonomik olarak daha sürdürülebilir çözümler sunar.[6] Bu tür ileri teknolojilerin kullanımı, hem çevresel hem de ekonomik faydalar sağlayarak toplumun genel refahını artırır. Ayrıca atık yönetimi konusundaki serbest piyasa çözümleri, devlet müdahalesine kıyasla daha esnek ve hızlıdır. Piyasa dinamikleri, yenilikçi çözümlerin hızla benimsenmesini ve yaygınlaşmasını sağlar. Özel sektör rekabeti, hizmet kalitesini yükseltirken maliyetleri düşürür ve bu da toplumun genel faydasını artırır. Serbest piyasa çevreciliği, atık yönetiminde etkin ve sürdürülebilir çözümler sunarak hem ekonomik hem de çevresel hedeflere ulaşılmasına katkıda bulunur.[7]

Sonuç olarak, serbest piyasa çevreciliği, atık yönetiminde yenilikçi ve verimli çözümler sunma potansiyeline sahiptir. Bu potansiyel çözüm, sadece çevresel sürdürülebilirliği değil ekonomik verimliliği de içerir ve bu yönüyle klasik çevreci yaklaşımlardan farklılık arz eder. Sürdürülebilir çevre için bu fark üzerine düşünmeye değerdir.

Kaynakça

[1] Brink, L. (2020). “State Capacity: What Is It, How We Lost It, And How to Get It Back”. Policy Analysis.

[2] Pomerleau, S. (2022). “Emissions embedded in global trade”. Research Brief.

[3] Anderson, T. L., & Leal, D. R. (1998). Free Market Environmentalism: Hindsight and Foresight. Cornell Journal of Law and Public Policy.

[4] Coase, R. H. (1960). “The Problem of Social Cost”. Journal of Law and Economics.

[5] Hayek, F. A. (1960). The Constitution of Liberty. University of Chicago Press.

[6] Sowell, T. (2015). Basic Economics: A Common Sense Guide to the Economy. Basic Books.

[7] Dolan, E. (2021). The Conservative Case for a Carbon Tax. Niskanen Center.

Shares:

Okumaya Devam Edin

Blog

HUKUK NEDİR?

Türkiye toplumunda hukuk hakkındaki baskın düşünce, hukukun devlet tarafından vazedilen emirler ve yasaklardan ibaret olduğudur. Bu sokaktaki vatandaşlar arasında olduğu kadar, devlet ve siyaset adamları, bürokratlar ve  ‘’aydınlar’’ın çoğu arasında