Reporters Without Borders (RSF) bu yılki “Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi“ni yayımladı. 

180 ülke ve bölgedeki gazetecilik ortamını değerlendiren ve 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde yayımlanan rapora göre Türkiye bu yıl 180 ülke içerisinde 158. sırada yer aldı. 

Raporda; ülkelerdeki medyanın durumu, siyasi bağlam, hukuki çerçeve, ekonomik durum, sosyo-kültürel faktörler ve güvenlik gibi çeşitli indikatörler üzerinden ülkelerin medya özgürlüğü durumu değerlendiriyor ve ülkelerin sıralamaları belirleniyor. Bu indikatörler, her bir ülkenin medya özgürlüğü açısından karşı karşıya olduğu özel zorlukları ve güçlü yönleri ortaya koymak için kullanılıyor.

Geçen yıl 165. sırada yer bulan Türkiye’nin bu yedi sıralık tırmanışı ilk bakışta olumlu gibi görünse de, ne yazık ki medya özgürlüğü olarak ülkenin durumun iyiye gittiğinin bir işareti değil. 

158. Sıraya yükseliş, özellikle geçen yılın endeksinde Türkiye’nin önünde bulunan Hindistan, Azerbaycan, Rusya, Belarus ve Bangladeş gibi ülkelerin “politik” ve “güvenlik” açılarından daha büyük kayıplar yaşamasından ve sıralamada geriye düşmesinden kaynaklanıyor.

Bu yükseliş (!) Türkiye’yi, ne yazık ki medya özgürlüğü durumu itibarıyla “çok vahim” kategorisinde yer almaktan kurtarmaya yetmiyor.  Dahası, rapora göre seçim sürecindeki gelişmeler Türkiye’yi, medyaya yönelik “politik” faktörler bakımından da en çok gerileyen ülkelerden biri haline getirmiş görünüyor.

Endekse göre, Norveç ilk sıradaki konumunu korurken, onu Danimarka ve İsveç takip ediyor. Son sıraları ise Afganistan (178’inci), Suriye (179’uncu) ve Eritre (180’inci) paylaşıyor.

Raporda, Türkiye’nin durumu ile ilgili bölüm şu şekilde özetlenmiş: ‘’With authoritarianism gaining ground in Türkiye, media pluralism is being called into question. All possible means are used to undermine critics.’’ Yani otoriteryenleşen yönetimin medyadaki çoğulculuğun gerilemesine sebep olduğunu ve farklı sesleri bastırabilmek için mümkün olan tüm araçların kullanıldığından bahsediliyor. 

Ayrıca raporda, seçim sürecinde kamu yayıncılığının tarafgirliğinin, onlarca gazetecinin tutuklanmasının ve cezasızlık gibi gelişmelerin Türkiye’nin bu sıralamayı elde etmesinde rolünün çok yüksek olduğu vurgulanıyor. 

Raporda, Türkiye’de ulusal medyanın %90’ının hükümet kontrolünde olduğu belirtiyor. Halkın ise, son beş yılda ekonomik ve siyasi krizin ülke üzerindeki etkilerini öğrenebilmek amacıyla, farklı siyasi perspektife sahip bağımsız medya kuruluşlarına yöneldiğinin altı çiziliyor. Bunlar Fox TV, Halk TV, Tele1 ve Sözcü’nün yanı sıra BBC Türkçe, VOA Türkçe ve Deutsche Welle Türkçe gibi yerel ve uluslararası haber siteleri olarak sıralanabilir.

Ülkelerin medya durumunu ve basın özgürlüklerinin önündeki engelleri daha iyi anlayabilmek için belirlenen indikatörlere dair Türkiye ile ilgili düşülen notlara detaylı bakmak gerekirse; 

  1. Siyasi Bağlam

Türkiye’deki siyasi atmosferin basın özgürlüğü üzerindeki etkilerinden bahsedilen bu bölümde sistematik hale getirilen internet sansürlerinden ve eleştirel medya kuruluşlarına açılan keyfi davalara değiniliyor.

  1. Yasal Çerçeve

Bu bölümde muhalif gazetecilere ve medya kuruluşlarına karşı geliştirilen ayrımcı uygulamaların altı çiziliyor. (Muhalif gazetecilerin basın kartlarının alınması gibi) Hükümetin emrindeki yargıçların demokratik tartışmayı sınırladıklarından bahsediliyor.

  1. Ekonomik Bağlam

Hükümetin ve özel sektör şirketlerinin reklam verirken yandaş medya kanallarını tercih etmesi sebebiyle çoğulculuğun ortadan kalmasına sebebiyet verdiklerinin notu düşülüyor. Özellikle Basın İlan Kurumu’nun (BİK) muhalif gazeteler üzerinde mali baskı oluşturduğuna ve RTÜK’ün TV kanallarına astronomik para cezaları keserek kanalların kasıtlı olarak mali açıdan zayıflatılması hedeflendiğinden bahsediliyor. Hatta bu sebep ile bazı günlük gazetelerin artan gazete kağıdı fiyatları sebebiyle sayfa sayılarını azaltmaya gittiklerinin altı çiziliyor.  

  1. Sosyo-kültürel bağlam

Aile içi şiddet veya çeşitli istismar türlerine yapılan atıfların, özellikle kadın gazeteciler tarafından yapıldığında, hoş karşılanmadığı ve sosyal medyada nefret kampanyalarına yol açabildiğine işaret ediliyor.

  1. Güvenlik

Gazetecilere yönelik şiddet vakalarının 2019 seçimleri sırasında hafif cezalar ya da sonu gelmeyen davalarla sonuçlanarak ülkedeki cezasızlık kültürünün her geçen gün biraz daha köklendiğine değiniliyor.

Index’in tamamı: https://rsf.org/en/country-t%C3%BCrkiye

Önceki İçerikÖzgürlük Gündemi Sayı 60
Sonraki İçerik“VİCDANİ RED” VE ZORUNLU ASKERLİK