Muhalefetin Anayasa değişikliği önerileri paketinde Temel Hak ve Hürriyetlerin hukukî rejimiyle ilgili iki önemli değişiklik öngörülüyor. Bunlardan biri ‘’insan onuru’’nun dokunulmazlığının vurgulanması ve ‘’anayasal düzenin temeli’’ haline getirilmesi, diğeri ise özgürlük karinesinin ‘’hürriyet esas sınırlama istisnadır’’ (m. 13) şeklinde anayasallaştırılmasıdır.  Bu kısımda bazı teknik sorunlar da vardır; nitekim, temel hak ve hürriyetlerin ‘’kötüye kullanılması’’nın yasaklanmasına ilişkin maddede düzeltme önerilmediği gibi, ‘’basın araçlarının korunması’’nı öngören maddenin hangi gerekçeyle kaldırılmak istendiği de belli değildir.

Temel haklar ve hürriyetlerle yakından ilgili olan olağanüstü hal rejimiyle ilgili olarak öngörülen, bu dönemlere özgü kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinin kaldırılmasının önerilmesi olumlu yönde bir değişikliktir. Bu arada, olağanüstü haller en fazla iki ay için ilân edilebilecek, uzatmalar da iki ayı geçmeyecek. Ayrıca, oağanüstü hal işlem ve eylemlerine karşı yargı yolunun kapatılması yasaklanıyor ve mahkemelerin ‘’yürütmenin durdurulması’’ kararı veremeyeceklerine ilişkin kural kaldırılıyor.

Yargıyla ilgili konulara gelince: Halihazırdaki ‘’Hakimler ve Savcılar Kurulu’’nun yerine iki ayrı kurul oluşturuyor: Hâkimler Kurulu ve Savcılar Kurulu.  Yeni Hâkimler Kurulu 15 üyeden oluşacak. Adalet Bakanı ve Müsteşarı üyelikten çıkarılıyor. Kurul başkanını kendisi seçecek.

Kurulun üyelerinden 2’si Yargıtay, 2’si Danıştay ve 1’i Barolar Birliği genel kurullarınca doğrudan doğruya seçilecek; Cumhurbaşkanı tarafından da biri hukuk profesörü, biri avukat olmak üzere 2’si seçilecek. Sekiz üyeyi de TBMM gösterilen adaylar arasından seçecek. TBMM önerilen adaylar arasından üçte iki çoğunlukla seçim yapacak, öngörülen çoğunluk ikinci turda da sağlanamazsa, bu turda en çok oy alan iki aday arasında kur’a çekilecek.

Yargıyla ilgili en önemli öneri avukatlığın anayasal statüye kavuşturulmasıdır. Nitekim, ‘’Avukatlık mesleği ve barolar’’ başlıklı 143. maddeye göre, ‘’Savunma bağımsızdır ve yargının kurucu unsurlarındandır. İddia ve savunma makamları eşittir. Avukatlık, kamu hizmeti niteliğinde bir serbest meslektir.’’

Bunun yanında, 140. madde hâkim ve savcıların 70 yaşına kadar görev yapacaklarını, hakimlik ve savcılık meslekleri arasında ilgililerin isteği olmadıkça geçiş yapılamayacağını, bu arada Cumhuriyet Başsavcılıklarına bağlı adlî kolluk kurulacağını ve birinci sınıf hâkimlere ‘’coğrafî teminat’’ getirilmesi de öneriliyor.

Anayasa Mahkemesi’nin kuruluşu ve üyeleri yeniden düzenleniyor. Buna göre, Mahkeme 20’si TBMM, 2’si Cumhurbaşkanı tarafından seçilen 22 üyeden oluşacak. Üyelerin TBMM tarafından seçilme yöntemi, onların siyasî iktidardan bağımsız harekete etmelerini kolaylaştırabilecek gibi görünmektedir. Ayrıca, avukatlıktan ve hukukçu öğretim üyeliğinden gelecek üyelerin sayısının artırılması da iyi olmuştur. Ancak, AYM’ye üye seçme yetkisinin neredeyse tamamının TBMM’ye verilmesinin isabeti kuşkuludur. Oysa, yeni sistemde cumhurbaşkanının partisiz, tarafsız ve sınırlı yetkili olması öngörüldüğüne göre, ona bu konuda daha fazla atama yetkisi verilmesi uygun olurdu. 

Bu arada, Mahkemenin Bölüm sayısı da 4’e çıkıyor ki bu ‘’bireysel başvurular’’ın daha kısa zamanda karara bağlanmasını sağlayacaktır. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuruda, bir temel hakkın ihlalinin kanun veya kanun hükmünde kararname hükümlerinden kaynaklandığı kanaatine varırsa, bu kanun ya da kanun hükmünde kararname hükmünün iptaline karar verilebilecek. Ayrıca, seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma haklarına ilişkin bireysel başvurular onbeş gün içinde sonuçlandırılacak.

Önemli bir yenilik de, anayasaya uygunluk denetiminde Mahkemenin kanunlar ve kanun hükmünde kararnamelerin Türkiye’nin taraf olduğu temel hak ve hürriyetlerle ilgili uluslararası antlaşmalara uygun olup olmadığını da dikkate alacak olması. Nihayet, Anayasa Mahkemesine yeni bir görev de veriliyor: yasama, yürütme ve yargı organları arasındaki görev ve yetki uyuşmazlıklarını çözmek.

Bu arada, Yüksek Seçim Kurulu Yargı bölümüne alınarak, 156. maddede yeniden düzenleniyor.  Kurulun üye sayısı 15’e çıkarılıyor ve iki daire halinde çalışması öngörülüyor. Dairelerden biri ‘’seçim işlerine’’ (idarî), diğeri ‘’seçim uyuşmazlıkları’’na (yargısal) bakacak. Üyelerin sekizi Yargıtay, yedisi Danıştay Genel Kurullarınca kendi üyeleri arasından üye tamsayılarının salt çoğunluğunun gizli oyu ile seçilecek. Üyelerin tekrar seçilmesi mümkün değil.

Bu anayasa değişikliği paketi hakkında son olarak birkaç noktaya daha işaret etmek isterim. İçişleri Bakanının mahallî idare organ ve üyelerini görevden uzaklaştırma yetkisinin Danıştay’a verilmesi ve uzaklaştırma tedbirinin uygulanmasının süreye bağlanması olumludur.

‘’Yükseköğretim kurumları’’ hakkındaki yeni 130. maddenin ideolojiden arındırılarak ve akademik meselelerle ilgili kararlara YÖK ve diğer makam ve organlarca müdahaleyi önleyecek şekilde yeniden düzenlenmesi takdire değer olmakla beraber, 131. maddenin YÖK’ün yerine Yükseköğretim Üst Kurulu’nu (YÜK) getirmesi bu tercihin olumlu etkisini azaltabilecektir. Bu arada, vakıf üniversitelerine devlet yardımının kaldırılmasıyla hangi olumlu sonucun elde edilmesinin umulduğu da anlaşılamıyor.

Öneriler arasında Kamu Denetçiliği Kurumunun hukuka uygunluk denetimi yapması da var (m. 74) . Oysa bu kurumun mahkemelerin yetki alanına müdahalesi anlamına gelen bu durum uygulamada yeni sorunlar yaratmaya adaydır. Kurumun re’sen denetim yetkisi için de aynısı söylenebilir.  

Son olarak, bu öneriler demetinde MGK’nın, RTÜK’ün ve Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’nun anayasal kurum olarak varlıklarını korumaları, Anayasanın Dibacesinde ve ilk maddelerindeki siyasi tercihlerle uyumludur. Anayasanın devletin tanımıyla ve göreviyle ilgili bu düzenlemelerinde yer alan resmî-ideolojik tercih ve önceliklere hiç dokunulmaması, işaret ettiğim iyi yöndeki değişikliklere rağmen, Altılı Masa’nın Türkiye’nin devletçi-milliyetçi statükosuyla herhangi bir sorunu olmadığını göstermektedir. Bunu belirtmekle böyle bir beklenti içinde olduğum sanılmasın, ben sadece bir durum tespiti yapıyorum. (Diyalog, 11 Aralık 2022)

Önceki İçerikMuhalefetin Anayasa Değişikliği Önerileri
Sonraki İçerikDevlet Hukuka ve Demokrasiye Saygı Göstermek Zorundadır
Mustafa Erdoğan
Mustafa Erdoğan lisans ve lisansüstü eğitimini Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladı; 1991’de Doçent, 1997’de Profesör oldu. İdarî yargıda (1983-85), Ankara Üniversitesi (1985-1990), Hacettepe Üniversitesi (1991-2010) ve İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde (2010-2016) öğretim üyesi olarak çalıştı. Çeşitli tarihlerde Prof. Erdoğan Amerika Birleşik Devletleri’ndeki muhtelif üniversiteler ve düşünce kuruluşlarında misafir araştırmacı olarak bulundu. Türkiye Bilimler Akademisi’nin aslî üyesi olan Prof. Erdoğan’ın başlıca eserleri şunlardır: Hukuk ve Adalet (2. b., 2022); Liberal Perspektif (2021), Türk Anayasa Hukuku (2. b., 2019), Anayasa Hukukuna Giriş (2. b., 2019), Özgürlük, Hukuk ve Demokrasi (2018), İnsan Hakları: Teorisi ve Hukuku (5. b., 2018), Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset (9. b., 2016), Anayasal Demokrasi (12. b., 2015); Aydınlanma, Modernlik ve Liberalizm (2006); Anayasa ve Özgürlük (2002); Demokrasi, Laiklik, Resmî İdeoloji. (2 b., 2000)