Liberal ekonominin insanlığa sağladığı katkılardan belki de en büyüğü tahmin edilebilen ve ve istikrarlı büyüme gösteren piyasaların varlığıdır. Ekonomik büyüme rakamlarının öngörülmesi tamamıyla ekonomiyle ilgili çalışma alanlarının geleceğinin incelenmesiyle gerçekleşmektedir. Örneğin her bir sektörün gelecekte beklenen arz/talep durumu incelenir, ortaya çıkan sonuçlar hacim öncelikli olarak derlenir ve önümüzdeki yıllarda nasıl mali tablolara sahip olacağımız aşağı yukarı belli olur. Her ne kadar ekonomik tabloların çoğu değişkeni insanlardan kaynaklandığı için beşeri metotlarla anlaşılsa da bu tahmin edilebilirlik, iklim ve çevre için tam anlamıyla geçerli değildir.

Küresel iklim değişikliğini ve çevrenin korunmasına dair verileri inceleyen ve yorumlayan, bu verilere istinaden geleceğin bir resmini çizen belki de binlerce araştırmacı olmuştur. Bu araştırmacıların ortak amacı dünyanın gelecekte nasıl olacağına dair realist çözümler sunabilmektir.

Küresel düzeyde genel ve yerel araştırmaların en kapsamlısını geliştiren organizasyon, kısaltması IPCC olan Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Panelidir. Bu panelin ana kuruluşları Dünya Meteoroloji Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çevre Programıdır. IPCC, küresel iklim değişikliğiyle ilgili genel bir değerlendirme ve sorunlara çözüm yolları içeren “değerlendirme raporları” yayınlamaktadır.

İlk IPCC değerlendirme raporu, atmosferdeki sera gazlarının artışının ve küresel sıcaklıkta beklenen artışın nedenlerini değerlendirmektedir. 1990 tarihli raporda, küresel iklim değişikliğinde insan etkisinin önemli olduğu ve küresel ısınmanın potansiyel olarak ciddi sonuçlara yol açabileceği konusunda güçlü bir bilimsel görüş ifade edilmiştir.

1995 tarihli ikinci rapor (AR2), ikinci bir değerlendirme yaparak, atmosferdeki sera gazları ve diğer insan kaynaklı etkilerin iklim değişikliği üzerindeki etkilerini daha ayrıntılı bir şekilde incelemiştir. Küresel ısınmanın doğal faktörlerle ilişkilendirilemeyecek ölçüde arttığı ve bu artışın büyük olasılıkla insan faaliyetlerinden kaynaklandığını belirten rapor, küresel bir dönüşümün başlangıcı sayılmaktadır.

2001 yılında tarafından yayınlanan Üçüncü Değerlendirme Raporu’na göre ise son 50 yıl boyunca gözlenen küresel ısınmanın büyük oranda insan aktivitelerinden kaynaklandığına dair “yeni ve güçlü kanıtlar” bulunduğu öne sürülmektedir. Aynı raporda küresel iklime dair tahribatın en önemli sebebinin CO2 olduğu kesinleştirilmiş, iklim değişikliğine dair muhtemel önlemler ele alınmıştır. Yani 2001 tarihli raporun ana amacı öncüllerine ek olarak sorunların kaynağını detaylandırmaya ve sorunları engellemeye yöneliktir.

IPCC’ye ait değerlendirme raporları 2023 itibarıyla sayısını altıya kadar çıkarmış olsa da iklim senaryolarını irdelemek için incelememiz gereken rapor AR5 koduyla 2014 yılında yayınlanan Beşinci Değerlendirme Raporudur. Geçmişte olduğu gibi, AR5’in taslağı, ilgili tüm disiplinlerden iklim değişikliği uzmanlarının ve IPCC raporlarının kullanıcılarının, özellikle de hükümet temsilcilerinin dahil olduğu bir kapsam belirleme süreci yoluyla geliştirilmiştir. Dördüncü Raporda yer alan hükümet ve kuruluşlardan, panel tarafından analiz edilen görüşlerle birlikte yorum ve gözlemlerini yazılı olarak sunmaları istenmiş, buna istinaden Beşinci Raporun hazırlanmasına başlanmıştır. AR5’teki tahminler, “Temsili Konsantrasyon Yollarına” (RCP’lere) dayanmaktadır. RCP’lerin gelecekteki “antropojenik” yani insan kaynaklı sera gazı emisyonlarındaki geniş yelpazedeki olası değişikliklerle tutarlı olduğu iddia edilmektedir. Küresel ortalama yüzey sıcaklığı ve deniz seviyesinde öngörülen değişiklikler Beşinci Raporun RCP maddesinde verilmektedir. (Wikipedia contributors, 2023)

Peki, nedir bu RCP’ler?

Orijinal olarak RCP 2.6, RCP 4.5, RCP 6 ve RCP 8.5 olarak adlandırılan RCP’ler, 2100 yılındaki olası ışınımsal zorlama değer aralığına göre isimlendirilmiştir. Işınımsal zorlama veya radiative forcing, metrekare başına watt cinsinden ölçülen, iklim değişikliğinin doğal veya antropojenik faktörlerinin neden olduğu atmosferdeki enerji akışındaki değişikliğe verilen addır. Işınımsal zorlamanın yükselmesi, basit bir biçimde kötüdür. Yukarıda bahsedilen RCP modellerinin isimlendirmeleri de en iyi, dolayısıyla en katı senaryolardan en kötü duruma yani en az katı olan senaryoya kadar uzanır. 

2014’teki orijinal RCP’lere, 2015’de imzalanan Paris İklim Anlaşması’nın muhtemel sonuçlarına dayanan RCP 1.9 da eklenmiştir. RCP 1.9, Paris Anlaşması’nın arzu edilen hedefi olan küresel ısınmayı 1,5 °C’nin altında sınırlandıran bir yoldur. Ana RCP’lere baktığımızda incelenmesi en önemli olan iki maddeyi incelemekte yarar vardır. Birincisi RCP 2.6’dır. RCP 2.6 “çok katı” bir yoldur. IPCC’ye göre RCP 2.6, CO2 emisyonlarının 2020 itibarıyla azalmaya başlamasını ve 2100 itibarıyla sıfıra inmesini gerektiriyor. (Harrisson, 2021)

Panel tarafından en katı metotlar kullanılarak ulaşılması beklenen hedef dahi Paris İklim Anlaşmasının öngördüğü 2050 yılından daha da uzak bir zamana, 2100’e odaklanmaktadır. Yine de diğer yollar ve senaryolarla kıyaslandığında RCP 2.6 gibi bir sonucun dünya için en iyi sonuçlardan biri olduğu ifade edilmiştir.

Karbon azaltma hedeflerinden ve modellerinden belki de en distopik olanı RCP 8.5 olarak adlandırılan RCP’dir. RCP 8.5’te emisyonların 21. yüzyıl boyunca artmaya devam etmesi beklenmektedir. AR5’ten bu yana bunun pek olası olmadığı düşünülüyordu, ancak kimi araştırmacıya göre AR5’teki geri bildirimler iyi anlaşılmadığından dolayı bu ihtimal hala mümkün. Genellikle en kötü iklim değişikliği senaryolarının temeli olarak alınan RCP8.5, öngörülen kömür çıktılarının olduğundan fazla tahmin edilmesine dayanmaktadır. Mevcut ve belirtilen politikalara dayalı olarak yüzyılın ortası (ve öncesi) emisyonlarını tahmin etmek için hâlâ kullanılmaktadır. (Meinshausen vd., 2011)

Aşağıdaki tablo, RCP’lere göre CO2 (ppm) yani her bir milyon hava molekülü içinde kaç tane CO2 molekülü olmasının beklendiğini belirten tahmini istatistiği içermektedir.

IPCC’nin bu metodolojisi her ne kadar bilimsel temelli görünse de incelenmesi gereken başka, bilimsellik dışı -hatta kimi zaman manipülasyon olarak değerlendirilebilecek bir seviyede bulunan- senaryolar da mevcuttur. Örneğin az önce değindiğimiz RCP 8.5, aşırı abartılı bir senaryo sayılmalıdır.

Nature dergisinde yayınlanan bir yorumda, Breakthrough Institute’den Zeke Hausfather ve Norveçli bilim organizasyonu CICERO’da enerji uzmanı olan Glen Peters, senaryonun bir kenara bırakılması gerektiğini savunuyor: 

“Ne mutlu ki RCP 8.5’te hayal edilen dünya, bizim görüşümüze göre, her geçen yıl giderek daha da mantıksız hale geliyor” diye yazıyorlar.

RCP 8.5 senaryosunun en belirgin ve bazı eleştirmenlere göre itiraz edilebilir yönlerinden biri, yakıldığında en yoğun karbon içeren fosil yakıt olan kömürün kullanımının yoğun şekilde artacağının varsayımıdır. Hausfather ve Peters, senaryoya göre kömür kullanımının beş kat artması gerektiğini yazıyor. Ancak bugün ABD dahil pek çok ülkede kömür kullanımı azalıyor ve yerini yenilenebilir enerji ve doğal gaz alıyor. (Mooney & Freedman, 2020)

Doğal olarak, tutarlılık açısından hemen hemen tamamen imkansızlaşan bu senaryonun yaratıcılarının diğer senaryoları ve öngörüleri de iyice incelenmeyi gerektirmektedir. RCP 8.5’ten -yani en kötüden- en iyiye doğru geri geri gittiğimizde RCP 7, 6, 4.5 ve 3.4’ü görmekteyiz. 3.4’te durmamızın sebebi, bilim insanları tarafından geniş bir kanıyla en akla yakın ve olası görüleni olmasıdır.

2021 tarihli bir makale, kümülatif CO2 emisyonlarına ilişkin en makul tahminlerin RCP 3,4’te bulunduğuna odaklanmaktadır. (Pielke, R. vd., 2021)

Sonuç olarak, küresel organizasyonlar, ellerinde bulundurdukları yaptırım güçlerini ve güvenilirliklerini iyi veya kötü niyetle kullanabilmektedirler. Bu tarz yaklaşımların amaçlarını tam olarak kestirmek mümkün değildir. Ancak, insanlığı ve küresel sermayeyi en kötüye hazırlamaya veya en kötüyü göstererek iklim ve çevre duyarlılığını artırmaya yönelik yaklaşımlar olduğunu düşünmek yanlış olmayacaktır.

Ekonominin veya farklı beşer merkezli bilim dallarının ve çalışma alanlarının aksine iklim, yalnızca antropojenik durumlardan etkilenmek zorunda değildir. Bu sebeple sorunların çözümlerini tamamıyla insanlıkta ve insanlığın üretim-tüketim süreçlerinde aramak ekonomik küçülmeye ve büyük istihdam kayıplarına yol açacaktır.

Küresel iklim değişikliğinin geleceğini tahmin etmek için duyarlı, ihtiyatlı ve insan merkezli yaklaşımlara başvurulması, gelecekte küresel iklim değişikliği nedeniyle oluşması beklenen krizler için proaktif bir yönetim olacaktır.

Yazar: Ekim Atay


Referanslar

Wikipedia contributors. (2023, November 8). IPCC Fifth Assessment report. Wikipedia. https://en.wikipedia.org/wiki/IPCC_Fifth_Assessment_Report

Harrisson, T. (2021, October 11). Explainer: How ‘Shared Socioeconomic Pathways’ explore future climate change. Carbon Brief. https://www.carbonbrief.org/explainer-how-shared-socioeconomic-pathways-explore-future-climate-change/

Meinshausen, M., Smith, S. J., Calvin, K., Daniel, J. S., Kainuma, M., Lamarque, J., Matsumoto, K., Montzka, S. A., Raper, S. C. B., Riahi, K., Thomson, A. M., Velders, G. J. M., & Van Vuuren, D. (2011). The RCP greenhouse gas concentrations and their extensions from 1765 to 2300. Climatic Change, 109(1–2), 213–241. https://doi.org/10.1007/s10584-011-0156-z

Hausfather, Z., & Peters, G. P. (2020). Emissions – the ‘business as usual’ story is misleading. Nature, 577(7792), 618–620. https://doi.org/10.1038/d41586-020-00177-3

Mooney, C., & Freedman, A. (2020, January 30). We may avoid the very worst climate scenario. But the next-worst is still pretty awful. Washington Post. https://www.washingtonpost.com/weather/2020/01/30/we-may-avoid-very-worst-climate-scenario-next-worst-is-still-pretty-awful/

Pielke, R., Jr, Burgess, M. G., & Ritchie, J. (2021, March 23). Most plausible 2005-2040 emissions scenarios project less than 2.5 degrees C of warming by 2100. https://doi.org/10.1088/1748-9326/ac4ebf

Önceki İçerikEĞİTİMDE ‘’DİN’’Lİ ZAMANLAR
Sonraki İçerikYeşil Teknolojiye Yatırım ve Çevreci Girişimcilik Ekosistemi; Kapitalizm Olmasaydı Ne Olurdu?