Vergilendirme, insanlık tarihi boyunca değişen ve dönüşen bir tema olmuş, hem devrimler için bir katalizör hem de toplumsal yapılarda tartışmalı bir alan olarak karşılık bulmuştur. İngiliz sömürge vergilerine karşı Amerikan Devrimi’nden Fransız Devrimi’nin aristokratik vergi muafiyetlerine karşı tepkisine kadar, aşırı vergilendirme sıklıkla siyasi ayaklanmaların itici gücü olarak gösterilmiştir. Modern çağda vergilendirme tartışması, refah devletinin yükselişi ve hükümetin sosyal ve ekonomik meselelere müdahalesinin genişlemesiyle birlikte gelişmiştir. Liberal bir perspektiften bakıldığında vergilendirme, temel kamu hizmetlerinin finansmanı ile bireysel özgürlüklerin ve ekonomik özgürlüklerin korunması arasında hassas bir dengede konumlanmaktadır. Bu yazıda, devrimler ve aşırı vergilendirme arasındaki bağ irdelenmiş ve refah devleti içindeki vergi yükününün siyasi bağlamına odaklanılmıştır.

  1. Fransız Devrimi’nin Bir Tetikleyicisi Olarak Vergilendirme

Fransız Devrimi ile vergilendirme arasındaki bağlantıyı, özellikle 18. yüzyıl sonunda karşımıza çıkan aşırı, verimsiz ve adaletsiz vergilendirme sisteminde görmek mümkündür. Vergi yükünün adaletsiz dağılımı devrimci hareketin tetiklenmesinde önemli bir faktör olduğu için Fransız Devrimi’nin önemli bir nedeni olarak kabul edilmektedir. Fransa halkı bir dizi doğrudan vergiye (kraliyet hükümetine ödenecek) ve özel mültezimler tarafından toplanan dolaylı vergilere tabi olmuşlardır. Ödemeye en az gücü yeten sıradan halk, ülkenin vergi yükünün çoğuyla mükellefken, ayrıcalıklı aileler çok sayıda muafiyetten ve indirimden yararlanmıştır.

Fransız Devrimi, vergi sisteminin üretimin ve gelir kaynaklarının özelliklerine uyarlanacak şekilde dönüştürülmesine yol açtığı için vergilendirme tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Bu dönüşüm, vergi sistemlerinin yapısının ve vergi toplama organizasyonunun dönüştürülmesi, vergi tabanlarının genişletilmesi ve vergilendirmeyle edinilen faydaların azaltılması olarak yansımıştır. Devrim öncesinde gerçekleşen Yedi Yıl Savaşları’nın mali ihtiyaçları da verginin ayrıca yeniden yapılandırılmasına yol açmıştır. Ancak ayrıcalıklı sınıfların kazandığı tüm muafiyetler ve indirimlerle birlikte yeni vergiler bir kez daha halk tarafından karşılanmış, Fransız Devrimi’ne giden süreçte devam eden bu çarpık vergilendirme sistemi kitlesel reaksiyonlara yol açmıştır.

  • Amerikan Devrimi ve Vergilendirme Sorunsalı

Amerikan Devrimi ile vergilendirme arasındaki bağlantının izini Amerika’daki İngiliz kolonilerinin aşırı vergilendirilmesi döneminden sürmek mümkündür.  Pul Yasası (Stamp Act) ve Townshend Vergileri, İngiliz hükümetinin koloniler üzerindeki otoritesini gösterme ve kendi amaçları doğrultusunda gelir elde etme girişimleri olarak görüldüğü için tartışmalı bir sosyal durum olarak karşılık bulmuştur. Kolonicilerin bu vergilere karşı çıkması bir dizi protesto ve boykota yol açmış ve Amerikan Devrimi’nin başat bir sebebi olmasa da tetikleyici sebeplerinden birisi olarak değerlendirilmiştir. Kolonicilerin temel şikâyeti vergilerin yüksek olması değil, keyfi olarak toplanması, sistemsiz olması, cezalandırıcı olması ve en önemlisi de kolonicilerin rızası olmadan uygulanması olmuştur.

  • Sanayi Devrimi ve Modern Vergi Sisteminin Oluşumu

Sanayi Devrimi, vergilendirme tarihinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Sanayi ve ticaretin büyümesi yeni servet ve gelir kaynaklarını oluşturduğu için modern vergi sistemlerinin ortaya çıkışı bu döneme kadar geri götürülebilir. Sanayi Devrimi aynı zamanda modern sanayi ekonomisinde de değişikliklere yol açmış, bu da vergi sisteminin üretimin ve gelir kaynaklarının özelliklerine uyum sağlayacak şekilde dönüştürülmesini gerektirmiştir. Sanayi Devrimi, devletin savunma harcamalarının artmasına neden olan savaş dönemleriyle aynı zamana denk gelmiştir. Bu durum yeni vergilendirme stratejilerinin geliştirilmesini ve devletin vergilendirme kapasitesinin genişletilmesini gerektirmiştir. Örneğin, arazi vergisi 1798 yılında fiilen kaldırılmış ve yerine gelir vergisi getirilmiştir. On sekizinci yüzyılda vergilendirme, pazarın büyümesini sınırlandırarak ve endüstrilere ek maliyetler yükleyerek Sanayi Devrimi’ni geciktirme etkisine sahip olmuş olabileceği yönünde iddialar da mevcuttur.

Modern vergi sistemlerinin ortaya çıkışı, erken modern İngiltere ve Fransa’da vergi idaresinin bürokratikleşmesinden de etkilenmiştir. Sanayi ve ticaretin büyümesi vergilendirme gerektiren yeni zenginlik ve gelir kaynakları yarattığından, vergi idaresinin bürokratikleşmesi etkin vergi toplamanın bir yolu olarak görülmüştür.

  • Refah Devleti ve Vergilendirme

Refah devletinin yükselişi ve aşamalı vergilendirme birbiriyle yakından bağlantılıdır, çünkü refah devleti programlarını ve hizmetlerini finanse etmek için aşamalı vergilendirmeye dayanmaktadır. Artan oranlı vergilendirme, vergilendirilebilir gelir arttıkça vergi oranının da arttığı bir sistemdir; yani daha yüksek gelire sahip olanlar, daha düşük gelire sahip olanlara göre gelirlerinin daha yüksek bir yüzdesini vergi olarak öderler. Refah devleti 20. yüzyılda yoksulluk, işsizlik ve eşitsizlik gibi dönemin sosyal ve ekonomik sorunlarına bir yanıt olarak ortaya çıkmıştır. Refah devleti, vatandaşları için bir güvenlik ağı oluşturarak sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik gibi temel ihtiyaçlara erişimlerini sağlamayı amaçlar. Bu noktada aşamalı vergilendirme refah devletini finanse etmek için bir araç olarak kullanılmaktadır.

Fakat refah devleti ve artan oranlı vergilendirmeye yönelik eleştiriler, ekonomik büyüme üzerindeki etkisi, bağımlılık kültürünün yaratılması ve kamu borcunun artması potansiyeli ile ilgili bir dizi sorunları da içermektedir. Bu noktada refah devletinin çalışma ve yatırım yapma teşviklerini azaltarak ekonomik büyümeyi engellemesi ve kendi kendine yeterliliği caydıran yardımlar sağlayarak bir bağımlılık kültürü yaratması söz konusudur. Ek olarak hizmetlerinin kamu borcunun artması pahasına sağlandığını ve siyasi oy odaklı politikacıların bunu yeniden seçilme şanslarını artırmak için bir araç olarak kullanabileceği eleştirileri de dikkat çekicidir. Artan oranlı vergilendirmeye yönelik bir diğer sorun ise daha yüksek gelire sahip olanların daha düşük gelire sahip olanlara göre gelirlerinin daha yüksek bir yüzdesini vergi olarak ödemelerini gerektirdiği için adaletsizlik sorunsalına konu olmasıdır. Ayrıca bu noktada vergi sisteminin karmaşıklığı, vergi kaçırma ve vergiden kaçınma potansiyeli konusunda da endişeler bulunmaktadır. Vergi sisteminin karmaşıklığı, bireylerin ve işletmelerin vergi kanunlarına uymasını zorlaştırabilmekte ve vergi kaçırma ve kaçınma için hukuk dışı yolları devreye sokabilmektedir. Artan oranlı vergilendirmeye yönelik temel sorun, bu noktada, girişimcilik ve ekonomik büyüme için önemli bir engel teşkil etmesidir. Adil olmayan bir şekilde uygulanan vergilendirme sistemini tüm toplumsal sınıflar için bir ceza mekanizması olarak da değerlendirmek mümkündür. Buna ek olarak, artan oranlı vergilendirmenin bir bağımlılık kültürü yarattığını, girişimcilik ve yenilikçiliği caydırdığını da iddia etmek mümkündür.

Bu vergilendirme sistemi, bireylerin kazançlarını adil bir şekilde dağıtmak yerine, ekonomik özgürlükleri ve bireysel inisiyatifi kısıtlayabilmekte ve vergi oranlarının artmasıyla birlikte, teşvik edici etkiler ile yatırım faaliyetleri azalabilmektedir. Ayrıca, vergi kaçırma ve vergi kaçakçılığı gibi sorunlar da modern devletlerde karşılaşılan sorunlar olarak sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Sonuç olarak modern vergilendirmenin karmaşıklığını incelerken, hem aşırı vergilendirmenin yol açtığı devrimlerin tarihsel derslerini hem de refah devletinin vergi yükünün yarattığı çağdaş zorlukları göz önünde bulundurmak zorunludur. Amerikan ve Fransız Devrimlerinden günümüze, vergilendirme, yönetişim ve sosyal adalet arasındaki ilişki, toplumun ihtiyaçlarını ekonomik özgürlük ve bireysel özerklik hakları ile dengelemeye çalışan liberaller için temel bir endişe kaynağı olmaya devam etmektedir.

Yazar: Merve Nur Yaşar

Önceki İçerikÖzgürlük Gündemi Sayı 55
Sonraki İçerik‘’TERÖRİZM’’ İSNADI ARTIK MASUM DEĞİLDİR