Kurumun kökenleri tarihsel olarak İsveç’te kurulan parlamenter ombudsmanlığa dayandırıldığından İsveççe kökenli ombudsman sözcüğü küresel ölçekte belirli türde bir kuruma atfen kullanılır. İsveç’te ilk olarak 1713 yılında sürgünden dönen XII. Charles tarafından yokluğunda ortaya çıkan karmaşayı gidermek için yargıç ve kamu görevlilerinin denetlenmesi amacıyla kralın idaresinde olan ombudsmanlık (His Majesty’s Supreme Ombudsman) kurulmuştur. Çeşitli kaynaklarda XII. Charles’ın bu modeli Osmanlı İmparatorluğu’nda bulunan “Kâdı-’l-Kudâtlık” makamından esinlenerek kurduğu belirtilmektedir. “Kâdı-’l-Kudâtlık” makamının bu isimle kurulması Abbasilere kadar gitmekle birlikte, bu makamın esas olarak Sasani devletinde yer alan “mobed-i mobedân”ın Arapçası olduğu veya önemli ölçüde bu makama benzediği ileri sürülmektedir. Her ne kadar mobed-i mobedân dini ve adli görevlerle donatılmışsa da model Abbasilere geldiğinde “Kâdı-’l-Kudâtlık” önceleri doğrudan dini yetkilere sahip olmaksızın başkadılık ve halifenin hukuk danışmanlığı işlevini yerine getiren ve adalet teşkilatının yönetiminden sorumlu olan bir makam olarak kurulmuştur. Bununla birlikte, elbette İslam hukukunun uygulandığı devletler olmaları nedeniyle bu makamda da dini referansların baskın olduğunu da belirtmek gerekir.
Günümüz ombudsman modeline tarihsel olarak esas karşılık gelen yapı ise İsveç’te 1809 yılında yapılan reformla gündeme gelmiştir. Ülkenin 1719’da parlamenter sisteme geçmesi, 1772 ve 1789 yıllarında iki farklı yapıda anayasal monarşiyi takiben 1809 tarihli İsveç Anayasası’nın kabulüyle krallığın sembolik hale gelmesi ve temel hak ve özgürlükler konusundaki ilerleme gibi gelişmelerin ardından Kralın temsilcisi vasfına sahip bu makam dönüşerek Riksgadens Ombudsmän (Parlamenter ombudsman) haline gelmiştir. Bu yeni makam, bugünkü anlamına karşılık olacak şekilde halk adına bir denetim yapma işleviyle tanımlanan ve krala değil, halkın haklarına odaklanan ve halkı temsil eden bir yapı olarak kurulmuş; eski yapı ise Justitiekanslern olarak varlığını sürdürmüştür. İngilizceye “Chancellor of Justice” olarak çevrilen bu makam günümüzdeki ombudsmanlığa değil, Adalet Bakanı’na yakın bir statüdür.
Bu açıdan, yürütme ile yurttaşlar arasında köprü olma ve tavsiye verme gibi işlevlerle farklı dönemlerde farklı coğrafyalarda çeşitli yapılara rastlamak mümkünse de günümüzdeki anlamıyla ombudsmanlık; temel hak ve özgürlüklerin korunması ve gerçekleşmesine odaklanan, idarenin denetlenmesi işlevine ve halk adına denetim yapmasıyla demokratik temellere sahip olan bir kurum modeli olarak kabul edilmektedir. Elbette ombudsmanlığın da genel ya da özel amaçlı, dar ya da geniş yetki alanı olanlar, ulusal veya ulusalüstü düzeyde olanları bulunabilmektedir. Zaman içerisinde ombudsman sözcüğünün cinsiyetçi olması ve bir makam olmaktan öte, kurum haline gelmeleri nedeniyle günümüzde ombudsman yerine ombuds kurumları veya ombudsperson ifadeleri tercih edilmektedir. Çalışmada da bu nedenlerle ombuds kurumu ifadesi tercih edilmiştir.
Günümüzde belli türde bir yapıya işaret etse de sosyal, ekonomik, siyasi ve kültürel etkenler ile idari yapı ve ihtiyaçlara göre ombuds kurumlarının da farklı şekilde yapılandırılması ve yetkilendirilmesi mümkündür. Tüm bu olası farklara karşın bu kurumlar ayırt edici belli özellikler ve ortak paydalarla tanımlanır. Bunlardan biri, kendilerine yapılan başvurular hakkında alternatif bir uyuşmazlık çözme yöntemi olarak karar verirken extra-legem bir aktör olarak hareket etmeleri, yani sadece hukukilik denetimiyle sınırlı kalmayıp yerindelik/hakkaniyete uygunluk açısından da inceleme yapmalarıdır. Bu, aynı zamanda bu kurumların demokrasi ve insan hakları uygulamaları açısından da öğretici ve sosyalleştirici bir kaynak olmalarından kaynaklanır. Bunun dışında, bu kurumlar bağımsız ve tarafsız olmaları ve genellikle tavsiye kararı vermeleri gibi belli özellikleri de içerirler. Bu çalışmada, Türkiye’deki ombuds kurumu olarak kurulan Kamu Denetçiliği Kurumunun (KDK) yapısına ve bu yapının başta Paris ve Venedik İlkeleri olmak üzere uluslararası standartlara uygunluğuna odaklanılacaksa da bu koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin analizini yapabilmek için Kurumun bugüne kadarki performansına da gerektiği ölçüde yer verilmiştir.
Bu kapsamda, Kurumun yapısı ve inceleme yöntemi dışında Kuruma yapılan başvurular ve alınan kararlar ile istatistiklere yer verilmiştir. Elbette Kurum’un tüm kararlarının analizini yapmak mümkün değilse de daha yapısal gösterge olabilecek nitelikteki özel raporlar ele alınmış, bir de çocuk hakları alanındaki gündem açısından KDK Çocuk uygulaması da ayrı bir başlık altında incelenmiştir.
Doç. Dr. Dilşad Çiğdem Sever’in “Kamu Denetçiliği Kurumu” raporunun tamamına aşağıdan ulaşabilirsiniz.