Editör’den,

Yaklaşık bir aylık bir ayrılıktan sonra yeniden merhaba.31 Mart’ta yapılan yerel seçimlerin, ardından uzun Bayram tatilinin yarattığı özel şartlar nedeniyle, Özgürlük Gündemi’ne uzunca bir süre ara vermek durumunda kaldık. 

Kampanyası aylardır süren 2024 yerel yönetimler seçimleri nihayet 31 Mart’ta yapıldı ve kısmen şaşırtıcı bir şekilde sonuçlandı. İlk olarak, belediye başkanlığı seçiminde aldıkları oylar bakımından muhalefetteki en büyük parti olan Cumhuriyet Halk Partisi % 38’e yaklaşan oyuyla ülke çapında birinciliğe yükselirken, iktidarın birinci ortağı ve 22 yıldır birinci parti konumda olan Adalet ve Kalkınma Partisi %35.5 oyla ikinciliğe geriledi.
 
Seçimlerin ikinci şaşırtıcı sonucu, Yeniden Refah Partisi’nin toplamda % 6 oyla üçüncü parti konumuna yükselmesi oldu. Sırasıyla soldaki ve sağdaki kilit partiler konumunda olan DEM Parti ve MHP %5 civarına inen oylarıyla başarısızlığa uğradılar. Gözünü yükseklere dikmiş ‘’lideri’’yle maruf İYİ Parti ise %3 küsürlük oyuyla 6. sıraya gerileyerek silinme noktasına geldi. Bu arada Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi ise pek bir varlık gösteremediler.
 
Seçim sonuçları, büyük şehirlerde ve diğer çoğu şehirde belediye başkanlığı kazanamayan iktidardaki AKP’nin gitgide bir kırsal kesim partisi haline gelmekte olduğunu gösterdi. CHP’nin birinciliğe yükselmesinin ise birkaç nedeni var. Birincisi, muhalefetin Mayıs 2023 genel seçimleri öncesinde kurduğu ‘’Millet İttifakı’’nın seçmen tabanında halâ bir ölçüde etkili olduğu ve bunun CHP genel başkanı Özgür Özel’in ‘’Türkiye İttifakı’’ adını verdiği gayrıresmî ittifakın temelini oluşturduğu tahmin edilebilir. CHP ayrıca DEM Parti, İYİ Parti ve hatta MHP tabanından da oy almış olmalıdır.
 
Başka bir neden, seçimlere katılma oranının %5 kadar azalmış olmasıdır ki, sandığa gitmeyen seçmenlerin çoğunun geleneksel AKP seçmeni olduğu anlaşılmaktadır. (Bu arada, bir kısım eski AKP seçmeni de bu seçimde Yeniden Refah Partisi’ne oy vermiş olsa gerektir.) Nihayet, Mayıs 2023 seçimlerinden bu yana seçmen yaşına giren 800 bin civarındaki yeni seçmenin de aşağı yukarı yarısının CHP’ye oy vermiş oldukları tahmin edilebilir. 
 
Belirtmek gerekir ki, CHP’nin yerel seçimlerde elde ettiği başarının normal olarak 2028’de yapılması gereken cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerini de kazanacağının garantisi değildir. Önümüzdeki dört yılda partiler arası dengeleri değiştiren birçok şey olabilir. Şimdilik şu söylenebilir: Yeni genel başkanının, bu seçimde öne çıkardığı ve aslında eski genel başkan Kılıçdaroğlu tarafından başlatılmış olan açılım siyaseti ile ‘’Millet İttifakı’’nın kısmî bir devamı olan ‘’Türkiye İttifakı’’nı sürdürmesi ve bunu özgürlükçü-demokratik bir programla desteklemesi şartıyla, o tarihte oy verme yaşına girecek olan 2 milyon civarındaki yeni seçmenin de katkısıyla, CHP 2028’de yasama ve yürütmede iktidar olmaya çok yaklaşabilir. Daha doğrusu, CHP merkezî yönetimde iktidar olmak istiyorsa, bu stratejiyi izlemekten başka bir şansı yok gibi görünmektedir.

Bu arada, partisini neredeyse hezimete uğratan seçimin sonuçları MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’yi de kendisinden duymaya alışkın olduğumuz türden yeni tuhaf açıklamalar yapmaya sevk etmiş görünüyor. Bahçeli seçimlerden sonra, üstelik te Bayram arifesinde, yerel seçimlerde elde ettikleri başarıya atfen ‘’cam tavanı kırdık’’ şeklinde açıklama yapan CHP genel başkanı Özel’e tepkisini şu sözlerle ifade etti: ‘’Cam tavanı kırdık diyenlerin Türk devletinin çatısını ve Türk milletinin varlığını dinamitlemesine asla fırsat verilmeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti sandıkta kurulmamıştır. Türk tarihi sandıkta yazılmamıştır. Herkes aklını başına almalı, rüzgar ektiği müddetçe fırtına biçeceğini unutmamalıdır.” Bahçeli aynı konuşmada, Van’da DEM Partili adaya belediye başkanlığı mazbatasının verilmesiyle ilgili olarak ta, “Bunun millet iradesine saygı olduğunu ileri sürmek ise ahmaklık ve aldatmadır. Çünkü Türk milletinin muazzez iradesi her türlü bölücüye, bölünmeye, teröre ve teröriste sonuna kadar karşıdır ve karşı duracaktır” dedi.

Bahçeli’nin ve partisinin malum ideolojik angajmanı yüzünden DEM Parti’yi bölücülük ve teröristlikle suçlaması hadi ‘’anlaşılabilirdir’’ diyelim. Ama Bahçeli’nin CHP’ye bile aynı galiz sözlerle saldırması hiçbir şekilde kabul edilemez. Liderinin, ana muhalefet partisinin seçim başarısına dayanan iktidar ümidini bile, hem devlet ve millet düşmanlığı olarak yaftalaması hem de onun kurulu düzende seçime dayalı demokratik değişim talebini ‘’Cumhuriyet’in sandıkta kurulmadığı’’ gibi demokrasi korkusunu dışa vuran sözlerle geri püskürtmeye cür’et etmesi karşısında, parti kapatmayı onaylıyor olsaydım, amacı ve eylemleri bakımından antidemokratik olduğu için MHP’nin Anayasa Mahkemesi tarafından hemen kapatılması gerektiğini söylerdim!

Öte yandan, seçimlerin sonuçlanmasından hemen sonra yaptıkları konuşmalar ve verdikleri demeçlere bakılırsa, iktidar partileri uğradıkları yenilgiye ragmen demokratik olgunluk göstererek sonuçlara saygılı olacaklardı. Ama gerçekte pek öyle olmadı. MHP başbuğunun az önce özetlediğim antidemokratik tepkisine ilâveten, AKP de Van’da kazanamadığı büyükşehir belediye başkanlığını başka yollardan ele geçirme girişiminde bulundu. Bir bakıma Van Belediye Başkanlığı’na ‘’kayyım’’ atamaya kalkıştı ama neyse ki bu girişim Yüksek Seçim Kurulu tarafından şimdilik akamete uğratıldı. Bu konunun ayrıntılarını aşağıda A. Rıza Çoban’ın kaleminden okuyabilirsiniz. Ö. Faruk Şen de yazısında İsrail’le ticaret tartışmasının seçimlere etkisini ve ifade özgürlüğüyle imalarını ele alıyor.   

Bu arada, Yargıtay’da bir türlü sonuçlanmayan ve artık ‘’yılan hikâyesi’’ne dönen yeni ‘’Birinci Başkan’’ seçimi süreci ümitsiz bir şekilde devam ederken, Anayasa Mahkemesi’nde ise başkan değişimi problemsiz bir şekilde gerçekleşti. Hatırlanacağı gibi, Anayasa Mahkemesi üyeliği sona eren Zühtü Arslan’dan boşalan başkanlık için daha önce seçim yapılmış ve Kadir Özkaya Mahkeme’nin yeni Başkanı seçilmişti. Eski Başkan Zühtü Arslan kendisi için 20 Nisan günü yapılan uğurlama toplantısının ardından Anayasa Mahkemesi üyeliğinden de fiilen ayrılmış oldu.  Oysa Yargıtay’da haftalardır sonuçlanmayan Başkan seçimi görünüşte ‘’yargısal’’ olan bir krize dönüşmüş bulunuyor. Ama ne yazık ki, yargısalmış gibi görünen bu krizin arkasında, ana aktörleri AKP ve MHP olduğu anlaşılan siyasî bir kriz saklıdır. Ama bu AKP-MHP devrinde Yargıtay kaynaklı krizlerin aslında siyasî birer kriz olabileceklerini, yakın geçmişte Osman Kavala davasında yaşanan malum talihsiz gelişmelerden sonra zaten biliyoruz. Şaşırmıyoruz yani.
 
Bir sonraki Özgürlük Gündemi’nde buluşmak dileğiyle, esen kalın.

* Prof. Dr. Mustafa Erdoğan


Hükümet Van’da Kayyum Provası Yaptı

31 Mart yerel seçimlerinden CHP’nin tarihî bir başarı ile çıkmasının ve iktidar partisi AKP’nin tarihinde ilk defa ikinci parti haline gelmesinin siyasî etkileri tartışılırken, Van İl Seçim Kurulu 2 Nisan 2024 tarihinde Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde oyların % 55.48’ini alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) adayı Abdullah Zeydan’ın seçilme yeterliği olmadığı gerekçesiyle mazbatanın oyların % 27.15’ini alan ikinci sıradaki AKP adayı Abdulahat Arvas’a verilmesine karar verdi. Tüm ülkede infial yaratan bu kararın gerekçesi olarak ise Abdullah Zeydan’ın memnu haklarının iadesine ilişkin kararın geri alınması gösterildi. Zeydan, 2023 yılı Mart ayında Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nden memnu hakların iadesine karar verilmesini istemiş ve mahkemece 4 Nisan 2023 tarihinde talep doğrultusunda karar verilmiş. Bu karar istinaf yoluna başvurulmadığı için kesinleşmiş ve kesinleşme şerhi karara işlenmiş. Zeydan bu karara dayanarak aday olmuş ve adaylığı yetkili makamlarca kesinleştirilmiş.

Ancak ne olduysa tam seçimden iki gün önce mesai saati bitiminde Adalet Bakanlığınca bu kararın Başsavcılığa tebliğ edilmediği iddiasıyla karara itiraz edilmiş, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesince de 29.03.2024 tarihinde memnu hakların iadesi kararının kaldırılmasına karar vermiştir. Bu karardan kimsenin haberi olmadan seçimler yapılmış ve Zeydan çok büyük bir oy farkıyla seçimi kazanmıştır.

Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararına dayanarak AKP adayı İl Seçim Kuruluna itirazda bulunmuş ve Kurul söz konusu infial yaratan kararı vermiştir.  Diyarbakır 5. ACM’nin memnu hakların iadesine ilişkin önceki kararını kaldırma kararının hiçbir hukukî dayanağı bulunmadığı ve yok hükmünde olduğu bütün hukukçularca ileri sürülmüştür. Hiçbir mahkeme dosyadan el çektikten sonra kendi kararının yanlış olduğu gerekçesiyle kararını geri alamaz ya da değiştiremez. Ancak ilgili kanun yollarına başvurularak, kanun yolu mercilerinin kararıyla bir karar kaldırılabilir ya da bozulabilir. Ayrıca Diyarbakır 5. ACM kararının Başsavcılığa tebliğ edilmediği iddiasının da doğru olmadığı, kararın UYAP’a yüklendiği, daha da önemlisi Başsavcılıkça bu kararla ilgili belge düzenlendiği sonradan anlaşılmıştır.

Van İl Seçim Kurulu’nun kararına karşı halktan, sivil toplumdan ve siyasî partilerden, özellikle de bazı AKP’li yetkililerden  tepkiler yükselmiş, başta Van olmak üzere pek çok yerde halk sokak gösterilerine başlamıştır. İktidar partisinin kendi içindeki kafa karışıklığı, iktidarın 31 Mart seçim sonuçlarından sonra yönünü tam olarak belirlemediğini göstermektedir. Saray çevresinden kendisini “Devlet komiseri” gibi gören bazı bürokratların Van İl Seçim Kurulu kararını eleştiren AKP’lilere yönelik sert tavrı, en azından şimdilik, YSK kararını etkilememiş ve YSK oy çokluğuyla mazbatanın Zeydan’a verilmesine karar vermiştir.

Karar gerekçesinde Diyarbakır 5. ACM’nin 29.03.2024 tarihli kaldırma kararının yok hükmünde olduğunu belirterek seçimin yapıldığı 31 Mart 2024 tarihinde şeklî olarak geçerli bir yasak hakların iadesi kararı bulunduğu ve Zeydan’ın seçilme yeterliliğine sahip olduğuna vurgu yapılmıştır. On altı sayfalık gerekçede Adalet Bakanlığı Adlî Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünce Diyarbakır 5. ACM’nin 4 Nisan 2023 tarihli kararının 10 Ağustos 2023’te incelendiği ve cezanın infazının tamamlanmasının üzerinden üç yıl geçmeden söz konusu kararın verildiği tespit edilerek Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına yasal gereğinin takdir ve ifası için gönderildiği, ancak Başsavcılıkça herhangi bir işlem yapılmadığı açıklanmıştır.

YSK’nın bu kararıyla akut kriz en azından şimdilik çözülmüş görünmektedir. Ancak yasak hakların iadesine ilişkin ilk kararın yasaya aykırı olduğu YSK kararında da yer almaktadır. Bu durumda olağanüstü kanun yoluna başvurulması halinde söz konusu kararın bozularak ortadan kaldırılması ihtimali bulunmaktadır. Böyle bir yola gidilirse Zeydan’ın başkanlığının tekrar düşürülmesi olasılığı mevcuttur. Ancak bu durumda başkan Büyükşehir Belediye Meclisince seçileceğinden yine DEM partili bir Meclis üyesinin seçilmesi söz konusu olacaktır.

Adalet Bakanlığı’nın girişimiyle başlayan mazbata iptali olayının bir kayyum denemesi olduğu açıktır. Ancak halktan, sivil toplumdan ve siyasi partilerden yükselen güçlü tepki en azından şimdilik hükümetin geri adım atmasını sağlamış görünmektedir. Demokratik ilkeleri hiçe sayan keyfi kayyum uygulamalarının tamamen sona erdirilmesi için toplumdan yükselen güçlü itirazın her teşebbüste tekrarlanmasının önemli olduğu görülmüştür.

 * Ali Rıza Çoban – Anayasa Hukukçusu


AYM sivil toplumu hedef alan Yasanın bazı hükümlerini iptal etti

Anayasa Mahkemesi 7262 sayılı Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun’un bazı kurallarının Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verdi.[1] Mali Eylem Görev Gücü’nün (FATF) Türkiye’yi gri listeye almasından sonra,  FATF’ın tavsiyelerine uymak ve söz konusu listeden çıkmak amacıyla çıkarıldığı söylenen 7262 sayılı Kanun, yolsuzlukların önlenmesi ve kara paranın aklanmasıyla ilgili hiçbir hüküm içermezken terörün finansmanını sivil toplum örgütleri sağlıyormuş gibi, derneklere ilişkin denetimleri sıkılaştıran ve yaptırımları ağırlaştıran bir dizi kural getirmişti.  

CHP milletvekillerince birçok kanunda değişiklik yapan bu Kanun aleyhine açılan iptal davasında, Kanunun pek çok hükmünün Anayasaya aykırı olduğu ileri sürülerek iptalleri talep edilmiştir. Mahkeme  bazı kuralların iptaline karar verdi. Mahkeme öncelikle 7262 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikle Denetim ve İşbirliği Komisyonunun bilgi ve belge talebinde bulunduğu kişi, kurum ve kuruluşların başka kanunlarda yer alan hükümlere dayanarak bilgi ve belge vermekten kaçınamayacaklarını öngören kuralı, kişisel verilerin toplanması, işlenmesi, saklanması ve paylaşılması konusunda hiçbir güvence öngörmediği ve Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etmiştir. Ancak aynı maddede yer alan ve terörün finansmanı konusunda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyince hazırlanan listeye eklenmek üzere kişi ve kuruluşlar ile deniz ulaşım araçlarının Cumhurbaşkanınca belirlenmesini öngören ancak bu konuda hiçbir ilke ve kural içermeyen hükmü Anayasaya aykırı bulmamıştır.  

İkinci olarak 2860 sayılı Yardım Toplama Kanununda değişiklik öngören pek çok kural iptal edilmiştir. Bu çerçevede internet üzerinden izinsiz yardım toplayanlara ilişkin erişim engelleme kararının sulh ceza hakimliğince 24 saat içinde verilmesini öngören kural Anayasanın 13. ve 26. maddelerine aykırı bulunmuştur.  Ayrıca Mahkeme yurt içi ve yurt dışında yapılacak yardımlara ilişkin ilke ve kuralların yönetmelikle düzenlenmesini öngören kuralı Anayasa’nın 7. maddesine aykırı bularak iptal etmiştir.  Diğer yandan yardım toplama faaliyetlerinin denetimi sırasında her türlü bilgi ve belgenin denetim organlarınca istenmesini öngören kural Anayasanın 13. ve 20. maddelerine aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Son olarak izinsiz toplanan mal ve paralara el konularak bunların mülkiyetinin kamuya geçirilmesini öngören hüküm izinsiz toplanan mal ve paraların bağışta bulunanlara iade edilmesi yerine mülkiyetin kamuya geçirilmesini hükme bağladığından ölçülülük ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmiştir. 

Üçüncü olarak 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nda yapılan bazı değişiklikler iptal edilmiştir.  Mahkeme bu çerçevede İçişleri Bakanlığı ve mülkî idare amirliklerine diğer bakanlık ve kuruluşlara talimat verme yetkisi tanıyan kuralı, bakanlıklar arasında hiyerarşi bulunmadığı gerekçesiyle Anayasanın 123. maddesine aykırı bulurak iptal etmiştir. Diğer taraftan, derneğin genel kurul dışındaki bir organında görevli olan kişiler veya ilgili personel hakkında dernek faaliyetindeki eylemleri çerçevesinde belli suçlardan dolayı kovuşturma başlatılması durumunda bu kişilerin veya görev yaptıkları dernek organlarının geçici bir tedbir olarak İçişleri Bakanınca görevden uzaklaştırılabileceğini öngören kural ölçüsüz olduğu gerekçesiyle iptal edilmiştir. Mahkeme tedbirin süresinin belli olmadığı, ayrıca dernek organlarında görevli bir kişi hakkında kovuşturma başlatılması hâlinde organın da görevden uzaklaştırılabileceğinin öngörüldüğü, ayrıca ceza davasının sonucuna göre yeniden değerlendirme yapılmasına imkân vermediği gerekçesiyle dernek kurma özgürlüğü yönünden orantısız bir sınırlamaya neden olduğunu belirtmiştir.

Aynı şekilde Mahkeme hakkında ceza yargılaması yapılan kişilerin görevden uzaklaştırılması hâlinde bunların yerine mahkeme kararıyla kayyım atanmasını öngören kuralı örgütlenme özgürlüğüne aykırı bularak iptal etmiştir. Diğer taraftan Mahkeme, tüzel kişiler lehine suç işlendiği gerekçesiyle kovuşturma açılması halinde derneklere 50 Milyon Türk Lirasına kadar idari para cezası verilmesini öngören kuralı da masumiyet karinesine aykırı bularak iptal etmiştir. Ancak, Mahkeme derneklerin her yıl denetlenmesini öngören ve muhalif dernekler üzerinde büyük bir baskı aracına dönüşen kuralı Anayasaya aykırı görmemiştir.  

Son olarak Mahkeme 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’da yapılan değişiklikle avukatlara başta şüpheli işlem bildirimi olmak üzere avukatlık mesleğinin icrası sırasında elde edilen meslekî sırların ve bilgilerin idareyle paylaşılması yönünde bir yükümlülük getiren kuralı, avukat ile müvekkil arasındaki mahremiyeti zedeleyeceği ve avukatlara orantısız bir külfet yüklediği gerekçesiyle Anayasanın 13. ve 20. maddelerine aykırı bularak iptal etmiştir.

Mahkemenin bu kararıyla sivil toplum kuruluşları üzerinde baskı oluşturan kuralların bir kısmı iptal edilmiş olmakla birlikte, dernekler hâlâ her yıl denetim baskısı altındadır.

 * Ali Rıza Çoban – Anayasa Hukukçusu


İsrail ile Ticaret ve Basın Özgürlüğü

31 Mart yerel seçimlerinde iktidarı sıkıştıran konulardan biri de İsrail ile var olan ticarî ilişkiler oldu. Başta Yeniden Refah Partisi olmak üzere siyasî partiler askerî nitelikte malzeme ve teçhizatın İsrail’e satıldığı ve bundan dolayı İsrail’in on binlerce sivili öldürdüğü savaşa iktidarın katkı sağladığı propagandası yaptı. Bu propagandanın AKP’nin tabanında karşılık bulduğu ve AKP seçmeninin sandığa gitmekten caydıran faktörlerden biri olduğu söylenebilir. Ayrıca, seçimden bir gün önce Erdoğan’ın Sultanbeyli mitinginde “İsrail’le ticareti kes” pankartı açtığı için bir kişi gözaltına alınmıştı.[2] Yine seçimden önce Ticaret Bakanı Ömer Bolat bu konuyu gündeme getirenlerin Mossad tarafından desteklendiğini dile getirmişti: “Hükümetin sürekli olarak İsrail ile ticaret vs. suçlamaları ile sıkıştırılmak istenmesi bazı marjinal siyasî unsurların ve sizin ifade ettiğiniz terör örgütlerinin fake hesaplarıyla yapılan sıkıştırma ve itibarsızlaştırma çalışmaları… Bunu İsrail istihbaratı da özellikle destekliyor.”

Gazeteci Metin Cihan’ın açık kaynaklardan elde ettiği verileri paylaşmasının ardından tartışma daha da alevlendi.[3] Erdoğan da bayram mesajında Gazze halkına sahip çıkmaya devam edeceklerini söyledi ve “yalan üzerinden kendi devletine iftira atanları akla, vicdana davet ediyorum” dedi.[4] İletişim Başkanlığı’na bağlı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi de iddialar arasında yer alan jet yakıtı satışına dair, “sadece Türkiye topraklarındaki havalimanlarında İsrail’e ait sivil uçaklar için satın alınan jet yakıtı olduğunu” savundu.[5] Bir süre sonra, ne var ki, Ticaret Bakanlığı İsrail’e yönelik ihracat kısıtlaması uygulama kararını kamuoyu ile paylaştı. Kısıtlama getirilen ürünler arasında daha önce ticareti reddedilen uçak yakıtı ve jet yakıtı dahil, inşaat malzemeleri, kimyasal ürünler, çelik ve alüminyum ürünleri gibi birçok ürün bulunuyor.[6] 

Bu konuyla ilgili tartışmalar ticaret kısıtlamasıyla bitmedi, tabii ki. Gazeteci Metin Cihan ile eski Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank arasında bir tartışma başladı. Cihan, Varank’ın İsrail’e av tüfeği yedek parça ve aksamı gönderen bir şirketi ziyaret ettiği fotoğrafları kamuoyu ile paylaştı.[7] Varank ise eski Sanayi Bakanı olarak bunun gibi birçok fabrikayı gezdiğini söyledi ve Cihan’ı “Türkiye’de yaşamaya bile cesareti olmayan, ahlaksız, yalancı bir müfteri” olmakla itham etti.[8] 

AKP hükümeti birçok konuda olduğu gibi İsrail ile ticaret konusunu da kamuoyundan gizlemeye çalışmış, bunu ortaya çıkaran gazetecileri ve siyasetçileri marjinalize ederek dış mihrakların unsurları olmakla itham etmiştir. Ne var ki, kamuoyuyla paylaşılan bilgiler ve çok daha yüksek ihtimalle yerel seçimde aldığı yenilgi AKP’nin bu konuda geri adım atmasına neden olmuştur.

Bu bağlamda basın özgürlüğünün önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Basın özgürlüğünün korunması, hükümetlerin denetlenmesinde hayatî önem taşımaktadır. Gazeteciler ve bağımsız medya organları, kamuoyunu aydınlatmak ve hükümetlerin hesap verilebilir olmasını sağlamak için önemli işlevler görür. Bu olayda da gördüğümüz gibi, gazetecileri tehditkâr ifadelerle korkutmak demokratik süreçleri zayıflatır ve halkın bilgi edinme hakkını engeller. Belirtmek gerekir ki özgür ve bağımsız bir basın olmaksızın, halkın gerçeklerden haberdar olması ve sağlıklı bir demokratik işleyiş mümkün değildir.

 * Ömer Faruk Şen – Ph.D. – Missouri Üniversitesi


1 AYM, E.2021/28, K.2024/11, 18/01/2024, karara şuradan erişilebilir: https://normkararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/ND/2024/11

2 https://medyascope.tv/2024/03/30/erdoganin-sultanbeyli-mitinginde-israille-ticareti-kes-pankarti-actigi-icin-gozaltina-alinan-genc-konustu-ikiyuzlulugu-ifsa-ediyoruz-dualar-filistine-ama-cepl/

3 https://www.youtube.com/watch?v=sitfU42GXbI

4 https://www.sozcu.com.tr/erdogan-dan-israil-le-ticaret-elestirilerine-sert-yanit-p38591

5 https://www.politikyol.com/iletisim-baskanligindan-israile-jet-yakiti-yalanlamasi-turkiyedeki-havalimanlarinda-israile-ait-sivil-ucaklara-satilan-yakittir/

6 https://twitter.com/ticaret/status/1777577177489305889?ref_src=twsrc%5Etfw%7Ctwcamp%5Etweetembed%7Ctwterm%5E1777577177489305889%7Ctwgr%5E6690d1712dbdfce9e6d7f08f98855fc0ec1d9887%7Ctwcon%5Es1_&ref_url=https%3A%2F%2Fwww.tr724.com%2Faciga-cikan-gercek-ve-akp-utanmazligi%2F

7 https://x.com/metcihan/status/1780477690400674130

8 https://twitter.com/varank/status/1780493093445177499?ref_src=twsrc%5Etfw%7Ctwcamp%5Etweetembed%7Ctwterm%5E1780493093445177499%7Ctwgr%5Eabd9ee6e0dad3a78189e17bc67f120fd5fe27fa1%7Ctwcon%5Es1_&ref_url=https%3A%2F%2Ftr.euronews.com%2F2024%2F04%2F17%2Fgazeteci-metin-cihan-ve-eski-bakan-varank-arasinda-israile-silah-satisi-tartismasi

Önceki İçerikTürkiye Ekonomi Modeli ve Enflasyon Sorunu
Sonraki İçerikMilletlerin Yoksulluktan Nasıl Kurtulabileceği Meselesine Bir Bakış