Özgürlük Gündemi

Özgürlük Gündemi Sayı 17

Editör’den,

Türkiye’nin hukuk ve adalet, insan hakları ve demokrasi idealleri konusundaki olumsuz sicilinde hiçbir iyileşme olmaması epey bir süredir maalesef olağanlaşmış durumda. Bülten’in bu 17. sayısının içeriği durumun bugün de pek değişmemiş olduğunu, hatta Türkiye’nin söz konusu evrensel standartları ihlâl kararlılığını çok ciddî bir yeni örnekle sürdürdüğünü gösteriyor.

Bu örnek, olağanüstü halde getirilmiş olan makul olmayan, ölçüsüz hak kısıtlamalarının bazılarının bir süre daha devam ettirilmesini sağlayacak bir kanun değişikliği girişiminin siyasî iktidara mensup milletvekilleri tarafından başlatılmış olması. Bunlar arasında terörle bağlantılı oldukları düşünülen şüphelilerin gözaltı sürelerinin uzatılması, kamu görevlilerinin keyfî ihracı ve kayyım atama uygulamasının 3 yıl daha devam ettirilmesi de yer almaktadır. Muhalefetten ve kamuoyundan gelen tepkiler üzerine bu sürenin bir yıla düşürüleceği söylenmektedir.

Bu arada, bu yılın başında Üniversite camiasının görüşlerini dikkate almadan Cumhurbaşkanı tarafından Boğaziçi Üniversitesi’ne bir tür kayyım olarak atanması tepki çekmiş olan malum rektör nihayet görevinden alındı. Ne var ki, hükümetin bu yeni hamlesi, kayyım-rektörün atanmasına aylardır kararlı bir şekilde direnmiş olan öğretim elemanları ve öğrencileriyle Üniversite camiasının iradesine saygı gösterildiği anlamına geldiği kuşkulu. Nitekim, azledilen rektörün yerine vekâleten bu göreve getirilen Rektör Yardımcısının yaptığı ilk işin protestocu bir öğretim üyesinin görevlendirmesini sonlandırmak ve hakkında soruşturma başlatmak suretiyle, selefinin tepki çeken uygulamalarına devam etmekte kararlı olduğunu ortaya koydu.

Geçen iki haftanın tek olumlu olayı, hukuka aykırı olarak milletvekilliği düşürülüp ardından hapishaneye gönderilmiş olan insan hakları aktivisti Ömer Faruk Gergerlioğlu’na yapılan haksızlığın Anayasa Mahkemesi tarafından tespit edilmesi üzerine, kendisinin nihayet mahkeme kararıyla serbest bırakılması ve milletvekilliği sıralarına geri dönmesi oldu.  

Ancak, önümüzdeki haftalar Gergerlioğlu’nun tahliyesinin yarattığı olumlu havayı değiştirecek olaylara gebe gibi görünüyor. Geçen sayımızda belirttiğimiz Afganistan’a muharip güç olarak asker sevkiyatı bunlar arasında yer alıyor. Ama daha yakında gerçekleşecek olan kaygı verici başka bir olay, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 20 Temmuz’da yapacağı KKTC ziyaretidir. Bu ziyaretin hem Kıbrıslı Türklerin hayatını daha da zorlaştıracak, hem de Türkiye’nin uluslararası ilişkilerine zarar verecek bazı gelişmeleri başlatması maalesef kuvvetle muhtemeldir.  

Bir sonraki Bülten’de daha iyimser haberlerle buluşmak ümidiyle.

OHAL Uygulamalarının Süresi Üç Yıl Uzatılıyor

09.07.2021 tarihinde bazı AKP milletvekilleri tarafından sunulan torba kanun teklifi ile 2018 yılında 7145 sayılı Kanunla getirilen ve OHAL yetkilerini OHAL dışında da kullanmaya olanak tanıyan bazı yetkilerin süresinin üç yıl daha uzatılması öngörülmektedir. (( Link: Teklifin metnine şuradan erişilebilir: https://www2.tbmm.gov.tr/d27/2/2-3740.pdf )) Bu çerçevede 3713 sayılı TMK’nın geçici 19. maddesinde yapılan değişiklikle gözaltı süresinin 12 güne kadar uzatılmasına ilişkin hükmün süresi üç yıl daha uzatılmaktadır. İkinci olarak 7145 sayılı Kanun’un geçici 1. Maddesinde yer alan ve TMSF’nin kayyum olarak atanmasını öngören hükümlerin de süresi uzatılmaktadır. Üçüncü olarak ile kamu görevlilerinin olağan disiplin süreçleri dışında kamu görevinden çıkarılmasına olanak tanıyan 375 sayılı KHK’nın geçici 35. maddesindeki hükümlerin süresi de üç yıl daha uzatılmaktadır. Böylece hükümet 2013 seçimlerine de OHAL yetkileri altında gitmeyi hedeflemektedir. Anayasa Mahkemesi ise 2018 yılında bu kuralların Anayasaya aykırılığı gerekçesiyle açılan davada kuralların süresi sona ermesine rağmen hala karar vermiş değildir.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bu “düzenlemenin terörle mücadele için önemli olduğunu” ilettiği aktarıldı. (( Link: https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/adalet-bakani-gulun-karsi-ciktigi-bazi-duzenlemeleri-iceren-torba-teklif-mecliste-1851289 )) Muhalefet partileri bu düzenlemenin hukukun üstünlüğü açısından sakıncalar içerdiğini belirtiyor. İYİ Parti Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu bu yasa değişikliğinin esas amacının “Türkiye’nin önümüzdeki seçime olağanüstü hâl şartlarında girmesini sağlamak” olduğunu ileri sürdü. (( Link: https://www.haberler.com/iyi-parti-tbmm-grup-baskani-tatlioglu-gundemi-14262296-haberi/ )) CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu ise AKP’nin makul bir gerekçe ortaya koymadığını, “terörle mücadele” gerekçesinin ise “genel siyasal hamasetin ötesine geçmediğini” belirtti. (( Link: https://bianet.org/bianet/siyaset/247157-akp-nin-ohal-i-uzatan-torba-yasasina-muhalefetten-tepki ))

OHAL uygulamalarının süresinin üç yıl daha uzatılması hukukun üstünlüğü ve insan hakları açısından ciddi sakıncalar doğurmaktadır. Türkiye’de gözaltı sürelerinin uzatılmasının birçok vakada keyfi olarak uygulandığı bilinmektedir. Gözaltı uygulamalarının bir cezalandırma aracına dönüşmesini önlemek açısından bu yasa değişikliğinin yürürlüğe girmemesi gerekmektedir.

Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Melih Bulu Görevden Alındı

Yaklaşık yedi ay önce Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanan Melih Bulu 15 Temmuz 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Kararıyla sürpriz bir biçimde kendisine haber verilmeden görevden alındı. Melih Bulu’nun rektör olarak atandığı günden itibaren bu karar başta öğrenciler ve öğretim üyeleri olmak üzere toplumun çeşitli kesimlerinden yoğun bir biçimde protesto edilmekte ve protestolar hemen her gün farklı şekillerde gerçekleşmeye devam etmekteydi. Güvenlik güçleri öğrencilere zaman zaman şiddet uygulamış, protestolarda birçok öğrenci gözaltına alınmış ve rektör atamasını eleştiren yarı-zamanlı ders veren hocaların görevleri sonlandırılmıştı. Bu bakımdan Bulu’nun görevden alınması öğrenci ve hocalar arasında sevinçle karşılandı.

Bulu’nun görevden alınmasının hangi saiklerle gerçekleştiğine dair kamuoyunda bazı ihtimaller konuşulmaktadır. Bir kesime göre, Bulu’nun görevden alınması bitmek bilmeyen protestoların sonucunda hükümetin geri adım atması olarak değerlendirilmektedir. Öte yandan bazıları, Bulu’nun gerektiği kadar sert bir yönetim anlayışı sergilemediği, hocalara ve öğrencilere “yumuşak” davrandığı ve üniversiteyi hükümetin istediği yörüngeye sokamadığı için Cumhurbaşkanı tarafından görevden alındığını ileri sürüyor. Bulu’nun hangi saikle görevden alındığını ancak yeni Boğaziçi Rektörü’nün ilk olarak kim tarafından (Üniversite vs. Cumhurbaşkanı) ve hangi usulle (seçim vs. atama) belirlendiğini gördüğümüzde anlayabileceğiz. Yine de belirtmek gerekir ki, her iki ihtimalde de Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin ve hocalarının direnişi Bulu’nun görevden alınmasından büyük bir etki yarattı.

Anayasa Mahkemesi Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında hak ihlali kararı verdi

2016 yılında T24 sitesinde yayınlanan bir haberin linkini kendi sosyal paylaşım sitesinde paylaştığı için iki yıl altı ay hapis cezasına çarptırılan ve milletvekilliği düşürülen HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun Anayasa Mahkemesine yaptığı bireysel başvuru hakkında AYM Genel Kurulu 1 Temmuz 2021 tarihinde karar vermiştir. (( Link: Ömer Faruk Gergerlioğlu [GK], B. No: 2019/10634, 1/7/2021, şuradan erişilebilir: https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2019/10634 )) Anayasa Mahkemesi, Gergerlioğlu’nun seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile ifade özgürlüğünün ihlal edildiği tespitini yaparken, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği ve devletin sınırlama yetkisini kötüye kullandığı iddiaları hakkında herhangi bir inceleme yapmamıştır.

Mahkeme öncelikle yargılama sırasında milletvekili seçilen başvurucunun, yasama dokunulmazlığından yararlandırılmamış olmasının öngörülebilir olup olmadığını incelemiştir. Bu çerçevede, Anayasanın 83. maddesinde dokunulmazlığın istisnası olarak öngörülen “seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14’üncü maddesindeki durumlar” ibaresinin öngörülebilir olmadığına karar vermiştir. Mahkeme 14. maddede somut bir suçun düzenlenmediğini, Yasama organının bu konuda herhangi bir kanuni düzenleme yapmadığını özellikle vurgulamıştır. Ayrıca yargı organlarının “14. Maddedeki durumların” neler olduğunu tespit ederken uyacakları kuralların belli olmadığını, bu süreçte herhangi bir usul güvencesinin de öngörülmediğini özellikle vurgulamıştır. Aynı suçlar için milletvekilliği sırasında soruşturma açılması halinde iddiaların ciddi olup olmadığının hem TBMM komisyonu hem de Genel Kurulca değerlendirilmesi öngörülmüş, ayrıca Anayasanın 85. Maddesinde AYM denetimi öngörülmüşken soruşturmanın milletvekili seçilmeden önce başlaması halinde bu güvencelerin hiçbirinin bulunmadığı belirtilmiştir. Böylece AYM, yasama dokunulmazlığının istisnası olarak öngörülen duruma ilişkin anayasal düzenlemenin yeterli açıklıkta olmadığını, bu konuda yasama organının da anayasada öngörülen kanuni düzenlemeyi yapmadığını belirterek yasama organının ihmal yoluyla anayasayı ihlal ettiğini ortaya koymuştur. Bu nedenle kararın bir nüshasının TBMM’ye gönderilmesine de karar vermiştir.

Mahkeme aynı zamanda salt bir barış çağrısına ilişkin haberin sosyal medyada paylaşılmasının terör örgütünün cebir ve şiddet içeren yöntemlerinin propagandasının yapılması şeklinde yorumlanmasının mümkün olmadığını belirterek, ceza mahkemelerinin başvurucu hakkında cezaya hükmetmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar vermiştir. Ancak AYM başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiaları hakkında herhangi bir inceleme yapılmasına gerek olmadığını belirtmiştir. Başvurucunun milletvekili olarak dile getirdiği hak ihlalleri dolayısıyla cezalandırıldığı, dolayısıyla devletin hakları sınırlama yetkisini kötüye kullandığı iddialarına ilişkin olarak ise kararda herhangi bir açıklama bulunmamaktadır.

AYM kararının verildiğinin medyadan duyurulması ve AYM’nin İnternet sayfasında başvuru sonucunun açıklanmasına rağmen, karar yerel mahkemeye gönderilmemiş ve Gergerlioğlu beş gün daha tutuklu kalmıştır. Gerekçeli karar ancak beş gün sonra yerel mahkemeye gönderilmiş ve Gergerlioğlu bundan sonra tahliye edilmiştir. (( Link: https://www.dw.com/tr/gergerlio%C4%9Flu-tahliye-edildi/a-58181316 ))

Şimdi yerel mahkemenin yeniden yargılama sürecini başlatarak yargılamanın durması kararı vermesi ve bu kararın TBMM’ye gönderilerek Gergerlioğlu’nun yeniden milletvekilliğine geri dönmesi gerekmektedir. Ancak ortaya çıkan sonuç, Yargıtay dahil ceza mahkemelerinin terör örgütü propagandası suçlarını AİHM ve AYM’nin açık içtihadına aykırı olarak çok geniş yorumlamaya devam ettiklerini ortaya koymaktadır.

Yeni Bir Kredi Genişlemesi İhtimali

8 Temmuz 2021 tarihinde Reuters, kamu yetkilerine dayandırdığı haberinde hükümetin yeni bir kredi genişlemesi için kamu bankalarına sermaye desteği yapma planlarını haberleştirdi. (( Link: https://www.reuters.com/business/finance/exclusive-turkeys-banks-set-capital-healing-after-pandemic-battle-sources-2021-07-08/ )) Geçtiğimiz sene pandemi tedbiri olarak kredi genişlemesi şeklinde verimsiz ve kısa vadeli bir yöntem kullanan hükümetin bu sefer ki kredi genişlemesini erken seçim öncesi piyasayı canlandırma adımı olarak kullanması bekleniyor. Geçen sene kamu bankaları eliyle negatif reel faizle kredi veren bankalara hükümet 21 milyar Türk lirası kaynak aktarımı yapmıştı. Karlılığı yüzde 90’lara varan oranda düşen kamu bankalarına yeniden bir kredi genişlemesi için öz kaynak takviyesi yapılması gerekiyor. Çünkü; bir banka öz kaynağı ne kadar güçlüyse o kadar fazla kredi verebilir. Türkiye’deki kamu bankalarının öz kaynak yeterlilikleri ise sektördeki özel bankalara göre oldukça düşük. Bu nedenle olası bir kredi genişlemesi için bu bankalara para aktarımı ihtimal dahilinde.

Öte yandan kamu bankalarının öz kaynak artım ihtiyacının bir nedeni daha var: Batık krediler. Türkiye, tüm Basel standartlarının aksine, pandemi nedeniyle sorunlu kredilerin takibe alınması süresi uzatıldı. Yani aslında batık olma ihtimali çok yüksek olan krediler banka bilançolarında henüz toksik varlık olarak görünmüyor. Bunların da bilançolara yansıması durumunda özkaynak yetersizliği iyice baş göstermiş olacak.

Peki, Türkiye yeni bir kredi genişlemesini kaldırabilir mi?

Tüm bu piyasayı canlandırma hareketleri seçimler öncesinde bir nebze rahatlama sağlansın diye yapılıyor. Ama bunların etkisi çok geçici oluyor. Çünkü yaratılan kredinin bir karşılığı olmuyor. Sürekli Türk lirası cinsinde genişleme dövizde yükselişi de beraberinde getiriyor. Ayrıca kredi dağıtım mekanizması da adaletli olmadığı için büyük birçok kredinin yeniden finanse edildiği (refinansman) fakat ücretli kesimin kullandığı kredilerin ise hiçbir şekilde yeniden değerlendirmeye vs. alınmadığı bir ortam ortaya çıkıyor.


Shares:

Okumaya Devam Edin