Editör’den

Türkiye bir yandan 6 Şubat depreminin yaralarını sarmaya çalışırken, bir yandan da iyice yaklaşan cumhurbaşkanlığı ve yasama meclisi seçimleri arifesinde iktidar ve muhalefet arasındaki dengeleri etkileyen yeni siyasî gelişmelere sahne oldu. Bu arada, hükûmet deprem afetinin yol açtığı yıkıntılar ve acıların üstesinden gelme konusundaki ihmal ve kusurları yüzünden kendisine yöneltilen eleştirilere, aşağıda ayrıntıları açıklandığı gibi, zaten fazlasıyla kısıtlanmış olan ifade özgürlüğünün adeta son kalıntılarını da, yok etmeye dönük yeni yasaklama kararlarıyla karşılık vermeye devam ediyor.

Seçimler arifesinde siyasî dengeleri etkileyebilecek olan söz konusu gelişme, muhalefet ittifakının (‘’Altılı Masa’’) tam da cumhurbaşkanı adayını belirlediğini açıklamasının hemen ardından -ki bu adayın CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olduğuna kesin gözüyle bakılıyor- İYİ Parti lideri Meral Akşener’in altında kendisinin de imzası olan bu kararı ‘’dayatma’’ olarak niteleyip alenen eleştirmek suretiyle ittifakla yollarını ayırdıkları anlamına gelen açıklamalar yapmasıdır. Görünüşe göre Akşener bu yolla, geçilmesi vaat edilen parlamenter sistemde başbakan olma hedefini kolaylaştıracağı hesabıyla, Kılıçdaroğlu’nun değil de İstanbul veya Ankara Büyükşehir Belediye başkanlarından birinin muhalefetin cumhurbaşkanı adayı olmasını sağlamaya çalışmaktadır.

Yaptığı bu çıkıştan sonra Akşener’in bu amacını gerçekleştirme şansı artık kalmadığına göre, önümüzdeki haftalarda kendisini ve partisini avantajlı duruma getirecek yeni bir strateji arayışına girmesi gerekecektir. Yine de İYİ Parti’nin bu hamlesinin genel siyasî manzarayı ve bu arada iktidar-muhalefet dengesini nasıl etkileyeceği şimdilik tam olarak belli olmamakla beraber, Türkiye siyasetinin önümüzdeki günlerde yeni gelişmelere gebe olduğu tahmin edilebilir.

Bu arada, hükümetin başta değinilen ifade özgürlüğüne yönelik baskıları arasında yer alan bazı dinî yayınlara getirilen yasaklamalar Türkiye’de rejimin mahiyeti hakkında da yeni kuşkular doğmasına yol açmış bulunuyor. Nitekim, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın (DİB) talebi üzerine, bir ilâhiyatçının yazmış olduğu Kur’an mealinin islam dininin temel esaslarına aykırı olduğu gerekçesiyle mahkeme kararıyla dağıtımının engellenmesi ve toplatılması, ifade özgürlüğüne yönelik ağır bir baskı olmasının yanında, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal bir niteliği olan laiklik ilkesine de ter düşmektedir. Dahası, bu yasal düzenleme yürürlükte kaldığı sürece bu türden yasaklarla gelecekte de karşılaşmamız şaşırtıcı olmayacaktır.

Daha da vahim olarak, bu toplatma kararı dolayısıyla öğrenmiş olduk ki, AKP iktidarı 2018 yılında bir kanun hükmünde kararnameyle DİB’in kuruluş Kanununa bir ek yapmak suretiyle bu kuruma islam dininin ana referansı olan Kur’anın anlam ve yorumunu belirleme konusunda tekelci bir yetki vermiş bulunmaktadır. Bu durum bir yönüyle islamın neredeyse resmî din (established religion) haline getirilmesi, bir yönüyle de Diyanet İşleri Başkanlığı’na Kilise benzeri bir statü kazandırılması anlamına gelmektedir. 

Bütün bunlar olurken, Türkiye’nin öteden beri gelen ve AKP iktidarı tarafından eklenen yenileriyle birlikte daha da derinleşerek bir siyasî meşruluk krizine yol açan sorunlar yumağı da gündemdeki yerini korumaktadır. İktisadî krizin gitgide tam bir çöküntü manzarası göstermesi, hukuk, adalet ve temel özgürlüklerin yerlerde sürünmesi ve devletin -ve hükûmetin- Kürt sorununa güvenlikçi yaklaşımını devam ettirmesi bunlar arasında önemli bir yer tutmaktadır. Bütün bu sorunlar, DİB’e laikliğe ve insan haklarına aykırı olarak tanınan söz konusu yorum tekeliyle ve depremin yol açtığı yeniden yapılandırma ve kentsel dönüşümle ilgili olanlarıyla birlikte, seçimler sonrasında oluşacak olan yeni hükümeti ve parlamentoyu beklemektedir. 

Gelecek sayıda buluşmak üzere esen kalın.

* Prof. Dr. Mustafa Erdoğan 

İfade Özgürlüğü Saldırı Altında

6 Şubat’ta yaşanan ve on binlerce insanın hayatını kaybettiği depremin ardından özellikle ilk günlerde arama kurtarma çalışmalarında ve yardımların ulaştırılmasında yaşanan koordinasyon eksikliğine ilişkin eleştirilerin hükümeti rahatsız ettiği anlaşılmaktadır. Çeşitli hükümet üyelerinin “not ediyoruz” açıklamalarının ardından muhalif ve eleştirel sesleri susturmaya yönelik bir dizi önlemin alındığı görülmektedir.

İlk olarak, henüz depremin üçüncü gününde arama kurtarma çalışmaları devam ederken ve pek çok kişi enkaz altından Twitter mesajları yoluyla yardım çağrısında bulunurken Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), TikTok ve Twitter’ın bant genişliğini daralttı.[1] Hangi yasal düzenlemeye dayandığı anlaşılamayan bu tedbir kamuoyunun yoğun tepkisi üzerine uygulamadan kaldırıldı. Yetkililer, Twitter yönetimiyle yapıcı görüşmeler yapıldığını açıkladı.[2]

İkinci olarak, depremle ilgili paylaşım yapanlar ilk günlerden itibaren gözaltına alınmaya başladı. Bu kapsamda akademisyen ve gazeteci Özgün Emre Koç askerlerin arama kurtarma çalışmalarına geç katıldığına ilişkin paylaşımları nedeniyle 8 Şubat günü gözaltına alınarak bir gece gözaltında tutulduktan sonra ifadesinin ardından serbest bırakıldı.[3] Daha sonraki süreçte pek çok bilim insanı, gazeteci ve sıradan vatandaşın deprem paylaşımları nedeniyle gözaltına alındığına ilişkin haberler medyaya yansıdı.[4]

Üçüncü olarak, başta Ekşi Sözlük olmak üzere pek çok internet alan adı ve URL hakkında erişimin engellenmesi/içeriğin çıkarılması kararları verildi. Ekşi Sözlüğe erişimin Cumhurbaşkanlığının talebi üzerine 5651 sayılı Kanunun 8/A maddesi uyarınca BTK tarafından engellendiği belirtildi[5]. Bu karar Ankara 4. Sulh Ceza Hakimliğince onaylanırken platformun topyekûn erişime engellenmesine neden olan somut içeriğin ne olduğu açıklanmadı. Yine Emniyet Genel Müdürlüğü’nün talebi üzerine 300’den fazla URL adresinin yanı sıra Kürtçe kitaplar yayınlayan Avesta Kitap’ın internet sitesi ve Rudaw televizyonunun internet sitesi erişime engellendi. Daha sonra yapılan itirazlar üzerine Avesta ve Rudaw’a ilişkin erişim engellemelerinin kaldırıldığı bildirildi.[6]

Dördüncü olarak deprem yayınları dolayısıyla pek çok muhalif televizyon kanalına RTÜK tarafından ekran karartma ve para cezaları verildi. Halk TV ve Tele 1 televizyon kanallarına % 5 para cezası, 5 kez de program durdurma cezası verilirken Fox TV’ye Orta Sayfa programı, Halk TV’ye de Halk Meydanı programı nedeniyle %3’er para cezası verildiği belirtildi.[7] Bu cezalara neden olarak yapılan bazı yayınların halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği, ülkenin bölünmez bütünlüğüne aykırı olduğu ya da halkın tarafsız kanaat oluşturmasına engel olduğu gibi gerekçeler gösterildi.

Beşinci olarak bazı futbol maçlarında depreme müdahalede başarısız olduğu gerekçesiyle hükümeti istifaya davet eden sloganlar atılması dolayısıyla maçların seyircisiz oynanması teklif edildi.[8] Önce Fenerbahçe, daha sonra da Beşiktaş seyircisi tarafından hükümetin istifasını isteyen sloganlar atılması üzerine başta MHP lideri Bahçeli olmak üzere pek çok siyasetçi kulüp  üyeliklerinden istifa ettiklerini duyurdu.[9] Öte yandan, 4 Mart Cumartesi günü oynanacak Kayserispor-Fenerbahçe maçına Kayseri İl Güvenlik Kararı gereğince Fenerbahçe misafir takım seyircisinin alınmayacağı belirtildi.[10] Ayrıca, maçlarda “hükümet istifa” sloganı atan bazı kişiler hakkında 6222 sayılı Kanun’un 14. Maddesi gereğince “tehdit ve hakaret içeren tezahürat” yaptıkları gerekçesiyle müsabakaları seyirden men cezası verildiği öğrenildi.[11]

Son olarak bazı kitapların toplatılmasına ilişkin kararlar yayınlandı. Bu çerçevede ilk olarak, 1990’lı yıllardan beri Türkiye’de satışta olan “Vişnenin Cinsiyeti” adlı kitap hakkında “muzır yayın” kararı verildiği duyuruldu.[12] İkinci olarak ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık tarafından yazılan ‘Yaşayan Kur’an Türkçe Meal-Tesfir’ adlı kitap hakkında Diyanet İşleri Başkanlığının talebi üzerine ‘İslam Dini’nin temel nitelikleri açısından sakıncalı unsurlar içerdiği’ gerekçesiyle İstanbul Sulh Ceza Hakimliği kararıyla toplatma kararı verildiği açıklandı.[13]

Demokrasinin vazgeçilmez bir unsuru olan ifade özgürlüğü her türlü fikrin serbestçe ifade edilmesini, kamu otoritelerinin ağır eleştirilere tahammül etmelerini gerektirir. En basit eleştirilerin susturulmasına yönelik uygulamalar, insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti gibi temel anayasal ilke ve değerlere aykırıdır.

* Ali Rıza Çoban – Anayasa Hukukçusu

Yaklaşan Seçimler

6 Şubat’ta gerçekleşen Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremin ardından 14 Mayıs’ta yapılacağı duyurulan Cumhurbaşkanı Seçimi ve Milletvekilliği Genel Seçiminin ne zaman yapılması gerektiğine dair kaygı ile karışık tartışmalar başladı. Depremden kısa bir süre sonra AKP’nin kurmaylarından Bülent Arınç yaptığı açıklamada seçimlerin ivedilikle ertelenmesi gerektiğini söylemişti. Partide aktif rolü bulunmamasına rağmen Arınç’ın bu açıklaması seçimlerin ertelenmesi ile ilgili tartışmaları başlatmış oldu.

Erdoğan’ın da “bana bir yıl verin” söylemi bu tartışmayı alevlendirdi. Kamuoyunda, depremin yarattığı yıkımının etkisinin zaman içinde hafifletilmesiyle ertelenecek seçimlerde iktidarın görece daha güçlü bir pozisyonda olacağı varsayımından hareketle seçimlerin ertelenmesi hamlesinin iktidar partisi tarafından yapılacağına dair bir kaygı oluştu.

Ancak, seçimlerin öne çekilmesi başkanlık sistemlerinde nadir olsa da, özellikle parlamenter sistemlerde oldukça yaygın bir uygulama olarak karşımıza çıkmakla beraber, seçimlerin ertelenmesi demokratik sistemlerde olağanüstü istisnai durumlara ve zor koşullara bağlanmıştır. Anayasamızda da açık bir biçimde ülkenin savaş halinde olması koşulu belirtilmiştir. Her ne kadar bazı hukukçular Anayasa Mahkemesinin 15 Haziran 2012 yılında aldığı karardaki “savaş ya da başka bir nedenden kaynaklanan bir zaruret halinde seçimlerin fiilen yapılamaması durumunda herhangi bir erteleme kararı olmasa da süresi biten cumhurbaşkanı görev yapmaya devam edecektir” ifadesi doğrultusunda depremin de zaruret olduğu yorumunda bulunsalar da bu geniş yorumun demokratik kurumları sekteye uğratacağını söyleyebiliriz.

Nitekim muhalefet partileri de, haklı olarak, anayasanın sadece savaş halinde seçimlerin bir yıla kadar ertelenebileceğini öngören hükmü gereğince, iktidarın bu yönde bir kararının anayasaya aykırı olacağını ve bunun darbe benzeri anti-anayasal ve antidemokratik bir sapma teşkil edeceğini dile getirdiler. Esasen, deprem afetinin yol açtığı sorunlarla baş etmeyi kolaylaştırmak için bölgede olağanüstü halin ilan edilmiş olması deprem bölgesinde kısa zamanda olağan duruma dönülmesini sağlama amacına yönelik olduğundan, seçimlerin ertelenmesine zaten ihtiyaç olmayacaktır. Neyse ki Cumhurbaşkanı Erdoğan da 28 Şubat Salı günü partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada “inşallah bu millet 14 Mayıs’ta gereğini yapacaktır” diyerek seçimlerin daha önce duyurduğu tarihte yapılacağını teyit etmiş oldu ve seçimlerin ertelenmesi ile ilgili kaygıları gidermiş oldu. Ancak, seçim tarihinin 14 Mayıs olarak netleşmesi durumunda Cumhurbaşkanı’nın en geç 10 Mart’ta erken seçim kararı alması gerekmektedir.

Son yıllarda bu iktidar tarafından birçok demokratik kurum ve pratiğin bertaraf edildiğine ya da zayıflatıldığına şahit olmamıza rağmen, seçimlerin ertelenmesi ile ilgili herhangi bir tartışma yaşamamıştık.  Deprem sonrası bu tartışmaların çıkması kamuoyunu ve muhalefet partilerini kaygılandırmış olsa da günün sonunda seçimlerin ertelenmeyeceğine dair siyasi konsensüsün oluşmasını olumlu karşıladığımızı belirtmek isteriz.

* Ömer Faruk Şen – Ph.D. – Missouri Üniversitesi


Kaynakça:

1 https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/son-dakika-erdogan-yine-not-etti-kursude-14-mayis-mesaji-verdi-2056508

2 https://t24.com.tr/yazarlar/fusun-sarp-nebil/twitter-ve-tik-tok-un-bant-genisligi-nasil-ve-neden-daraltildi,38624

3 https://www.sondakika.com/haber/haber-turkiye-twitter-a-sorumluluklarini-hatirlatti-15619380/

4 https://www.indyturk.com/node/608331/haber/siyaset-bilimci-%C3%B6zg%C3%BCn-emre-ko%C3%A7-g%C3%B6zalt%C4%B1na-al%C4%B1nd%C4%B1

5 https://www.gazeteduvar.com.tr/deprem-bilimci-prof-dr-ovgun-ahmet-ercan-gozaltina-alindi-haber-1606062 ; https://artigercek.com/guncel/gazeteci-gokhan-ozbek-hakkinda-gozalti-karari-241022h

6 https://www.bbc.com/turkce/articles/cx79e19g5pqo

7 https://t24.com.tr/haber/rudaw-ve-avesta-yayinlari-nin-web-sitelerine-erisim-engeli-getirildi,1093958

8 https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/son-dakika-rtukten-depremzedenin-sesi-olan-halk-tv-tele-1-ve-foxa-ceza-2054307

9 https://www.yenicaggazetesi.com.tr/hukumet-istifa-sloganlari-bahceliyi-kizdirdi-634795h.htm

10 https://www.sozcu.com.tr/2023/gundem/bahceli-bjk-uyeliginden-istifa-etti-7604157/

11 https://t24.com.tr/haber/kayserispor-fenerbahce-macina-sari-lacivertli-taraftar-stada-alinmayacak,1095066

12 https://twitter.com/KeremALTIPARMAK/status/1630974361644433418

13 https://www.resmigazete.gov.tr/ilanlar/eskiilanlar/2023/02/20230221-4-6.pdf ; https://susma24.com/visnenin-cinsiyeti-kitabina-muzir-yayin-karari/

14  https://twitter.com/rihsaneliacik/status/1628080428916650002

Önceki İçerikHem Ekonomik Büyüme Hem De Su Tasarrufu
Sonraki İçerikSiyaset ve Ahlâk