Ülke bir süredir seçim havasına girmiş bulunuyor, ama öyle görünüyor ki, milletvekili genel seçimi ve Cumhurbaşkanlığı seçimi normal zamanında, yani 2023 yazında yapılacak. Seçim mevzuatındaki en son değişiklik geçen Nisan’da
Mustafa Erdoğan
Mustafa Erdoğan lisans ve lisansüstü eğitimini Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi’nde tamamladı; 1991’de Doçent, 1997’de Profesör oldu. İdarî yargıda
(1983-85), Ankara Üniversitesi (1985-1990), Hacettepe Üniversitesi (1991-2010) ve
İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde (2010-2016) öğretim üyesi olarak çalıştı. Çeşitli
tarihlerde Prof. Erdoğan Amerika Birleşik Devletleri’ndeki muhtelif üniversiteler ve
düşünce kuruluşlarında misafir araştırmacı olarak bulundu.
Türkiye Bilimler Akademisi’nin aslî üyesi olan Prof. Erdoğan’ın başlıca eserleri
şunlardır:
Hukuk ve Adalet (2. b., 2022); Liberal Perspektif (2021), Türk Anayasa Hukuku (2. b.,
2019), Anayasa Hukukuna Giriş (2. b., 2019), Özgürlük, Hukuk ve Demokrasi (2018),
İnsan Hakları: Teorisi ve Hukuku (5. b., 2018), Türkiye’de Anayasalar ve Siyaset (9.
b., 2016), Anayasal Demokrasi (12. b., 2015); Aydınlanma, Modernlik ve
Liberalizm (2006); Anayasa ve Özgürlük (2002); Demokrasi, Laiklik, Resmî
İdeoloji. (2 b., 2000)
Geçen yazıda en geç bir yıl içinde gerçekleşmesi muhtemel bir iktidar değişiminin gündeme getirebileceği yeni anayasa yapımında çoğulculuk ve kültürel çeşitliliğin gereklerinin dikkate alınması gerektiğini anlatmaya çalışmıştım. Bugün bu meseleyi
Önümüzdeki bir yıl içinde gerçekleşecek olan yasama ve yürütme organları seçimi aynı zamanda Türkiye’nin anayasal yenilenme sürecinin de başlangıcı olacaktır, olmak zorundadır. Hâlihazırda uygulanmakta olan otoriter Başkancı rejimden geri dönüş
Anayasa Mahkemesi öğrenci olan çocuğunun ‘’din kültürü ve ahlâk bilgisi’’ dersinden muaf tutulması talebi reddedilen bir yurttaşın yaptığı başvuruyu kabul ederek bu uygulamanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (AİHS) ihlâl ettiğine
Türkiye’nin bugünkü acil ihtiyacı siyasî iktidarın barışçı yoldan değişmesidir. Gerçekleşmesi halinde anlamlı olması ise iktidar değişiminin carî rejimin özgürlükçü-demokratik yönde değişmesine götürecek bir süreci başlatmasına bağlıdır. Yoksa, AKP kadrolarının yerini
Ahlâk meselesini bir dinî Bayram gününde ele almanın Türkiye toplumu için çok anlamlı olduğu kanaatindeyim. Böyle düşünmemin birbirine bağlı olan başlıca iki nedeni var. İlk neden şudur: İtiraf edelim, biz
Malum, genel seçim eşiğinde olmamız birçok mesele yanında bir de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yeniden seçilip seçilemeyeceği sorununu gündeme getirmektedir. Bu konuda Anayasa hükümleri gayet açıktır: Anayasa’nın 101. maddesi bir kimsenin
Devlet dediğimiz fenomen aslında bir cebir organizasyonudur. Vaktiyle Max Weber bir siyasî birlik olarak devletin ancak kendisine mahsus olan araçla, yani fizikî güç kullanımıyla tanımlanabileceğini söylemişti. Buna göre de devlet,
Benim düşünüş tarzımı çok etkilemiş olan kitaplardan biri, 80’li yıllarda okuduğum Karl Popper’ın Türkçeye Tarihselciliğin Sefaleti (The Poverty of Historicism) olarak çevrilmiş olan ünlü eseridir. Bu eser tarihselci ve hakikat
Türkiye’nin yüzyıldan biraz fazla süre önce başlamış olan demokratikleşme çabaları bugüne kadar maalesef kurumsallaşmış ve pekişmiş bir demokratik rejimle sonuçlanmış değildir. Pekişmiş bir demokrasiye ulaşmak şöyle dursun, Türkiye’nin demokratikleşme girişimi