Ekonomi denince aklımıza ilk gelen kavramlardan biri paradır. Aslında ekonomik aktivite insanlık tarihi kadar eski olmasına rağmen, paranın iktisadi aktiviteye dahil edilmesi göreli olarak yenidir. İnsanlar binlerce yıl kendi ürettiklerini başkalarının ürettikleri ile takas ederek ekonomik aktivitelerini sürdürmüşlerdir. Ekonomik aktivite geliştikçe, takas edilen ürünler çeşitlenmiş ve önce bazı mallar, sonra da bazı değerli metaller değişim aracı olarak kullanılmaya başlanmıştır.Zaman içinde, ekonominin gelişme hızına yeterince ayak uyduramaması ve bazı pratik nedenlerle değerli metallerden de vazgeçilip bugünkü kâğıt para uygulamasına geçilmiştir. Kağıt para uygulamasının, paranın fonksiyonlarını yerine getirmek açısından avantajları olsa da, çok önemli bir dezavantajı vardır: Kendisinin bir değerinin olmaması. Bunun anlamı, kağıt parayı basmaya yetkili olanların çok düşük bir maliyetle kendi harcamalarını finanse edebilme olanağına sahip olmasıdır. Bu kişiler, toplum için yıkıcı etkileri olsa da, para basarak çok düşük bir maliyetle kendilerine önemli avantajlar elde edebilirler. Bunu engellemek için Merkez Bankaları (MB) oluşturulmuş ve para basma yetkisi sadece bu kurumlara verilmiştir. Para basma yetkisinin merkezileştirilmesi, kişilerin para basma yetkisini ve bu yetkiyi suiistimal etme ihtimalini ellerinden almış olsa da, merkezi otoriteyi kontrol etme yetkisine sahip olan siyasi iktidarların etkisinden kurtaramamıştır. Bu defa, araştırmacılar ve politika yapıcılar “siyasal iktidarların MB’ler üzerindeki etkisini nasıl kısıtlayabiliriz?” sorusuna kafa yormaya başlamışlardır. “MB Bağımsızlığı” bu bağlamda ortaya çıkmış bir kavramdır. Özellikle 20. yüzyılın son çeyreğinde bu kavram çok önem kazanmış ve hükümetlerin MB üzerindeki etkilerini kısıtlama yönünde önemli adımlar atılmıştır.

Hükümetlerin MB’lere müdahalesinin engellenmesi konusunda fikir birliği olsa da bu kısıtlamanın sınırları konusunda son yıllarda tartışmalar başlamıştır. Çünkü para arzının ayarlanması ekonomideki konjonktürel dalgalanmaların giderilmesinde önemli bir politika aracıdır. Ayrıca MB, finansal sistemin istikrarının sağlanmasında da önemli bir rol oynamaktadır. “Bu hedeflerin birbiri ile çelişmesi durumunda hangisine öncelik verilecektir?”, “Nihai kararı siyasi sorumluluğu olan siyasal iktidarlar mı, yoksa siyasi sorumluluğu olmayan MB yönetimi mi verecektir?” gibi sorular son yılların önemli tartışma konuları haline gelmiştir.

Bu çalışmada da Türkiye’de MB’nin bağımsızlığının 2000’li yıllardaki gelişimi incelenmiştir. Bağımsızlığın değerlendirilmesi için yasalardaki değişmelere, ekonomideki bazı temel göstergelere, hükümetlerin aldığı kararlara ve yaptığı açıklamalara referans verilmiştir. Sonuçlar, Türkiye’deki gelişmelerin dünyadakine paralel olduğunu göstermektedir. 2000’li yılların başında MB’nin bağımsızlığının gelişmesi yönünde önemli adımlar atılmıştır. Son yıllarda ise göstergeler bu bağımsızlığın hızla aşındığına işaret etmektedir.

Çalışma, bu bölümü takip eden dört bölümden oluşmaktadır. İkinci bölümde, MB bağımsızlığı ile ne kastedildiği ve bağımsızlığın nasıl ölçüldüğü incelenmiştir. Üçüncü bölümde, MB bağımsızlığının dünyada son 50 yılda geçirdiği evrim kısaca ele alınmıştır. Dördüncü bölümde, 2000’li yıllarda Türkiye’de MB’nin bağımsızlığının nasıl değiştiği değerlendirilmiştir. Son bölümde, çalışmanın bulguları özetlenmiş ve önümüzdeki dönemde TCMB’nin bağımsızlığının ne yönde gelişeceğine ilişkin beklentiler tartışılmıştır.

Prof. Dr. Murat Çokgezen

Raporun tamamını aşağıdan indirebilirsiniz.

Önceki İçerik“Net Sıfır” Hedeflerine Giden Yola Liberal Bir Bakış Açısı
Sonraki İçerikÇevre için Sigara Tüketimi Alternatifsiz Değil