Bu raporda, aşılama ile ilgili kamu siyasalarının özgürlükler açısından bir analizi gerçekleştirilmiştir. Bu analizde aşılama siyasaları tıbbi, politik veya ekonomik açıdan ziyade kamu siyasaları analizi süreci ve aktörleri (kamusal sorunların
Analiz
"Diyanet İşleri Başkanlığı, İslami hizmetleri düzenlemek için yapılandırılmıştı; ancak aslında resmi bir İslam anlayışını yayarak ‘dini’ kontrol etmenin ve paradoksal gibi görünse de sekülariteyi ‘güvence altına almanın’ bir aracıydı."
COVID-19 öncesinde ABD ve Çin, ABD ve AB ve diğer ülkeler arasında ortaya çıkan ticaret savaşları, ülke ekonomilerinin hem kaynak ve altyapı hem de teknolojik olarak kırk yıllık küreselleşme sürecinin
Prof. Dr. Harun Öztürkler, COVID-19 pandemisiyle beraber resesyonu derinleşen küresel ve ulusal ekonomilerin arz ve talep yapılarını inceleyerek bizlere makro düzeyde bir ekonomi analizi sunuyor.
Prof. Dr. Mete Yıldız çalışmasında “COVID-19 Salgınında kamu yararı ve toplum sağlığını korumak amacıyla kısıtlayıcı kamu siyasaları uygulanırken bireylerin özgürlükleri nasıl en az zarar görebilir?” sorusunun cevabını aramıştır.
''Toplumsal talepleri merkezine alan yaklaşımlar, eğitimi toplumun düzenlenmesinde en önemli unsur olarak görür. Liberal görüşte ise eğitim, insanın kendi varlığını tamamlama araçlarını gerçekleştirebilmek için gerekli yetenek ve kapasiteye sahip olmasını
Çin’in Wuhan kentinde 2019 yılı Aralık ayında ortaya çıkıp, 2020 yılı Mart ayında pandemiye dönüşen ve 11 Nisan 2020 tarihi itibariyle, dünya çapında, yaklaşık 110.000 insanın ölümüne yol açan korona
Ekonomik durgunluktan çıkılması için yapılması gereken sorunun kabul edilip bir hasar bilançosu oluşturulması ve kısa vadede bu hasarın nasıl giderileceğine ilişkin bir yol haritası sunulmasıdır.
Mülkiyet, girişim, sözleşme ve mübadele özgürlüklerine dayanan bir iktisadî hayat liberal bir toplumsal-siyasal tasavvurun temel taşlarından birini oluşturur. Gerçekte liberalizm iktisadî ve siyasî unsurlarıyla birlikte doktriner bir bütün teşkil etmektedir
Fiziksel şiddet oranlarının 19 yıllık süreçteki durağan seyri, Türkiye’nin hem yasalarda yaptığı değişiklikleri uygulamaya koyma konusunda hem de İstanbul Sözleşmesi’nden kaynaklanan önleme yükümlülüğünün gereklerini yerine getirmedeki yetersizliğini ortaya koymaktadır.











