Ülkemizin yakın gelecekteki kaderini belirleyecek olan çifte seçime bir aydan az kaldı. Seçim kampanyasının ateşi henüz alışıldık ölçüde yükselmediyse de, dengeler seçim sonuçları hakkında öngörülerde bulunmak için yeterince oturmuş gibi.
Blog
Malum, toplumsal ve siyasal teorinin olduğu kadar kamu politikaları gündeminin de son on yıllardaki gözde konularından biri kültürel çeşitlilik ve farklılık olmuştur. ‘’Kimlik politikaları’’ da esas olarak bu baskın ilginin
Özgürlükle ahlâk arasında zorunlu bir ilişki vardır. Bu bir karşılıklılık ilişkisi, yani hem özgürlükten ahlâka, hem de ahlâktan özgürlüğe giden bir ilişki olmakla beraber, bu ilişkide asıl belirleyici ve zorunlu
‘’Gelişmiş’’ bir ülke olmak iktisadî kalkınmayla ilgili olmakla beraber, genellikle sanıldığının aksine, ondan ibaret değildir. Öyle olmadığı, ülkelerin gelişmişlik karşılaştırılmasında sadece ekonomik kalkınma düzeyine bakmakla yetinilmeyip ‘’insanî gelişme’’, ‘’özgürlük ve
Mill, statüko savunucularının geleneksel kurumları devam ettirme isteklerini motive eden çıkarcı bir tembellikten muzdarip olduklarını belirtir. Bu tembellik kendini en açık şekilde bir hayal gücü eksikliği olarak dışa vurur. Mill
Daha önce sanırım iki veya üç kere ‘’Türkiye Özgürleşebilir Mi?’’ başlıklı yazılar yazmıştım. Yeni seçimlerin eşiğinde olduğumuz bugünlerde aynı meseleye tekrar bir göz atmak için gayet uygun bir zamandayız. Bunun
Cumhurbaşkanının 10 Mart’ta aldığı ‘’seçimlerin yenilenmesi’’ kararıyla, milletvekili genel seçimleri ile cumhurbaşkanlığı seçiminin 14 Mayıs’ta yapılması kesinleşmiş oldu. Ancak, bu şekilde seçim takvimi resmen başlamış olsa da, seçimlerle ilgili bazıbelirsizlikler
Siyasette ahlâka yer olmadığı her ne kadar insanlar arasında genel kabul gören bir görüş olsa da, siyasetin ahlâkla ilgisi olmayan bir insanî etkinlik alanı olduğu doğru değildir. Başkalarının hayatını etkileyen
Batı Amerika bin yıldan daha fazladır had safada olan bir kuraklığın pençesinde; rezerv seviyeleri tüm zamanların en düşük seviyesine çakılmış haldedir. Yaşanan kıtlıklar özellikle 40 milyon kişiye su sağlayan ve
Günümüzün son derece bağlantılı dünyasında, ifade özgürlüğü konusunda çeşitli perspektiflerin tartışılması kaçınılmazdır. Teknolojik gelişmeler, hayatın her kesiminden insanların kendilerini ifade etmesini, görüşlerini dünya çapında paylaşma şanslarını inanılmaz kolaylaştırmaktadır. Birçok akademisyen