Giriş

Vergilendirilen ekonomik kaynağa göre, servetten alınan vergiler sınıfına dâhil olan Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV), vergi sistemimize Hususi Otomobil Vergisi adı altında 1957 yılında girmiş ve kapsamı genişleyerek günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Yakın zamanda ise “6/2/2023 Tarihinde Meydana Gelen Depremlerin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpların Telafisi İçin Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi İhdası İle Bazı Kanunlarda Ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ismini taşıyan 7456 sayılı Kanun vasıtasıyla bir defaya mahsus olmak üzere ek motorlu taşıtlar vergisi ihdas edilmiştir. Söz konusu kanunun Anayasa’ya uygunluğu ise tartışma konusudur.

Çalışmamızda öncelikle vergi sistemimizde uyulması gereken Anayasal ilkeler incelenecek, sonrasında ise söz konusu kanunun bu ilkelere uygunluğu değerlendirilecektir.

Anayasal İlkeler

Anayasa’nın “Vergi Ödevi” başlığını taşıyan 73. maddesinde Türk Vergi Sistemi’ne egemen olan temel ilkeler düzenlenmiştir:

Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.

Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.

Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır.

Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Cumhurbaşkanına verilebilir.

İlk ilke hem üçüncü fıkradan hem de Anayasa’nın ikinci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesinden temellerini alan vergide kanunilik ilkesidir. Devlet, vergilendirme yetkisini kullanarak temel hak ve özgürlüklere müdahalede bulunur. Söz konusu müdahalelerin keyfilikten uzak olmasının temel güvencelerinden biri ise vergide kanunilik, yani vergi yükümlülüğünün halkı temsil eden TBMM tarafından çıkartılacak bir kanunla doğmasıdır.

İlk fıkrada yer alan vergide genellik ilkesi ise ayrım gözetilmeksizin herkesin vergi ödemesidir. Fakat fıkrada belirtildiği gibi bu ödeme “mali güce” göre olmalı, herkesin ekonomik ve kişisel durumu göz önüne alınmalıdır. Bu husus ise mali güce göre vergilendirme ilkesini ortaya çıkarmaktadır. Temellerini sosyal devlet ilkesinden alan mali güce göre vergilendirme ilkesi, ödeme gücü fazla olanın az olana nazaran daha fazla vergi ödemesi gerektiğini belirtmektedir. Bununla toplumda adaletsiz bir şekilde dağılmış olan gelir ve servetin yeniden dağılımı amaçlanmaktadır. Bu ilke aynı zamanda bir diğer Anayasal ilke olan vergide eşitlik ilkesinin bir uygulama aracıdır. Vergide eşitlik ilkesi; ödeme gücü benzer durumda olanlar eşit işleme tabi tutulurken, farklı olanlara vergilendirme açısından farklı davranılmasını öngörmektedir.

Gelir üzerinden alınan vergilerde artan oranlı vergileme; servet vergilerinde lüks kabul edilen servet unsurlarının temel ihtiyaçları karşılayan servet unsurlarından daha yüksek oranda vergilendirilmesi; harcama vergilerinde lüks tüketime konu olan mal ve hizmetler ile zorunlu mal ve hizmetlerin farklı oranlarda vergilendirilmesi söz konusu ilkelerin gerçekleştirilmesi için başvurulan araçlardandır.

Vergi sistemimizde uyulması gereken bir diğer ilke ise hukuki güvenlik ilkesidir. Kaynağını Anayasa’nın ikinci maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesinden alan hukuki güvenlik ilkesi; herkesin uyması gereken hukuk kurallarını önceden bilebilmesi ve hayatını buna göre düzenleyebilmesini ifade etmektedir. Hukuki güvenlik ilkesi üç alt ilkeden oluşmaktadır: Belirlilik ilkesi, geriye yürümezlik ilkesi ve kıyas yasağı.

Belirlilik ilkesi; vergilerin miktarlarının, tarh ve tahsil zamanlarının ve biçimlerinin hem idare, hem de kişiler yönünden belli ve kesin olmasını ifade etmektedir. Vergide kanunilik ilkesi ve bu ilkenin sonucu olarak idarenin vergiyi doğuran olay ile bağlılığı belirlilik ilkesini sağlayan temel unsurlardır.

Bir diğer alt ilke olan kıyas yasağı ise vergi yasalarının belirli olmadığı durumlarda diğer yasaların kıyas yoluyla uygulanmasını önleyerek belirlilik ilkesini tamamlamaktadır.

Hukuki güvenlik ilkesinin son alt ilkesi ise vergi yasalarının geriye yürümezliği ilkesidir. Buna göre yeni bir vergi kanununun eski vergi kanunu döneminde tamamlanmış ve hukuki sonuçlarını doğurmuş bir hukuki duruma veya olaya uygulanması yasaktır. Buna göre vergilendirmenin sebep unsurunu oluşturan vergiyi doğuran olay gerçekleştikten sonra vergi yükünü artıran yeni bir vergi yasası geriye yürümezlik ilkesi gereğince hukuka aykırı olacak ve Anayasa Mahkemesi tarafından iptali söz konusu olabilecektir.

Ek MTV İhdasının Anayasa’ya Uygunluğu

15 Temmuz 2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7456 sayılı Kanun bir torba yasa niteliği taşımaktadır fakat biz çalışmamızda yalnızca söz konusu Kanun’un ilk maddesinde düzenlenmiş olan ek MTV ihdası ile ilgileneceğiz.

Adından da anlaşılacağı ve kanun gerekçesinde de belirtildiği gibi söz konusu Kanun ile 6/2/2023 tarihinde Kahramanmaraş İlinde meydana gelen depremlerin etkilerinin azaltılması amacıyla ortaya çıkan finansman ihtiyacının karşılanması için ek motorlu taşıtlar vergisi alınacağı öngörülmüştür. Ek MTV, Kanunun yayımlandığı tarihte kayıt ve tescilli olan taşıtlar ile 31/12/2023 tarihine kadar ilk defa kayıt ve tescil edilecek olan taşıtlardan, bir defaya mahsus olmak üzere, 2023 yılında tahakkuk ettirilen motorlu taşıtlar vergisi tutarı kadar alınacaktır.

Yukarıda Anayasal ilkeleri açıklamak vasıtasıyla devletin vergilendirme yetkisinin sınırsız olmadığını, vergilendirme işlemi yapılırken birtakım ilkelere uyulması gerektiğini belirtmiştik. Hukuk devleti olmanın olmazsa olmaz koşulunun ise keyfilikten kaçınma olduğunu vurgulamış ve bu yoldaki ilk aracın yasallık ilkesine uymak olduğunu açıklamıştık. Fakat yasallık tek başına vergi sisteminin işleyişini hukuk devletine uygun kılamayacağından ek birtakım ilkelerin mevcut olduğunu açıklamış ve bunlardan birinin de hukuki güvenlik ilkesi olduğunu belirtmiştik. Buna göre devletin vergilendirme yetkisini kullanması sonucunu doğuracak yasa; idare ve kişiler tarafından karışıklığa yol açmayacak şekilde bir belirlilik içermeli, geçmişe yürümemeli ve önceden bilinebilmelidir.

7456 sayılı Kanun ise Anayasal ilkeler bakımından üzerinde tartışılmaya değer niteliktedir. Bu kanunun Anayasa’ya uygunluğunu ise 2001/63 karar sayılı Anayasa Mahkemesi (AYM) kararından bağımsız olarak değerlendirmek doğru olmayacaktır. Söz konusu AYM kararı, 1999 yılında Marmara Bölgesi ve civarında meydana gelen depremin yol açtığı ekonomik kayıpları gidermek amacıyla bazı vergi kanunlarında değişiklik yapan 4481 sayılı kanunun iptali istemi üzerine verilmiştir. AYM, yukarıda detaylıca açıkladığımız uyulması gereken Anayasal ilkeleri açıkladıktan sonra deprem nedeniyle oluşan ekonomik kayıpların giderilmesi ve toplumsal dayanışmanın sağlanması gibi sosyal ve ekonomik koşulların zorunlu kıldığı nedenlerle, ek vergi getirilmesinde kamu yararının gözetilmiş olması sebebiyle iptal talebini reddetmiştir. Fakat AYM’nin iptal talebini reddettiği 4481 sayılı Kanun ile söz konusu 7456 sayılı Kanun arasında dikkate alınması gereken farklar mevcuttur.

İlk olarak 4481 sayılı Kanun ile yalnızca ek MTV ihdas edilmemiş, birçok vergiye bir defaya mahsus olarak ek vergi getirilmiştir. Söz konusu 7456 sayılı Kanun ile ise yalnızca MTV’nin ek vergi adı altında ikinci kez alınması sonucunda vergi yükü araç sahipleri aleyhine ağırlaştırılmakta, diğer vergi mükelleflerine kıyasen durumları kötüleşmektedir. Bu durum ise vergi yükünün dengeli, adil, ölçülü ve eşit dağılımını engelleyerek Anayasa’nın 73. maddesinde öngörülen vergilendirme ilkelerine aykırılık oluşturmaktadır. Ayrıca 4481 sayılı Kanun ile vergi sistemimize “deprem vergisi” olarak bilinen “Özel İletişim Vergisi” adı altında yeni bir vergi türü dâhil olmuştur. Bu verginin yıllardır tahsil ediliyor olmasına rağmen deprem nedeniyle ek vergi ihdasında kamu yararı söz konusu olmayacaktır. Buna ek olarak her ne kadar 7456 sayılı Kanun’un gerekçesinde ek MTV ihdasının sebebi deprem olarak gösterilmiş olsa da kanunun genel gerekçesinde yürütmenin aldığı birtakım kararlar doğrultusunda oluşan nakit ihtiyacı temel neden olarak belirtilmiştir. Ek MTV’den toplanan gelirin depremden zarar görenlere harcanacağına dair kanunda bir hüküm bulunmaması ve tahsis alanının boş bırakılmış olması göz önüne alındığında ise söz konusu düzenlemenin olağanüstü koşulların haklı kıldığı bir nedene dayanıyor olmasının kabulü zorlaşmaktadır. Bu sebeplerle 7456 sayılı Kanun’un iptal istemine dair verilecek karar 4481 sayılı Kanun için verilenden farklı olmalıdır.

Tüm bunlara ek olarak 7456 sayılı Kanun ile temellerini Anayasa’nın 2. Maddesinde bulan geriye yürümezlik ilkesi ihlal edilmiştir. 197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nun 7. Maddesine göre MTV mükellefiyeti; takvim yılının ilk altı ayı içinde yeni kayıt ve tescil edilen taşıtlarda kayıt ve tescilin yapıldığı takvim yılı başından, son altı ayı içinde yeni kayıt ve tescil edilen taşıtlarda ise son altı aylık dönemin başından itibaren başlar. Dolayısıyla vergiyi doğuran olay taşıtın sicile kayıt ve tescilidir. Fakat 7456 sayılı Kanun’a göre, kanunun yürürlüğe girdiği 15 Temmuz 2023 tarihi itibariyle Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu’nun 7. maddesinde belirtilen takvim yılının ilk altı ayının geçmesine rağmen ilk altı aylık dönemi de kapsayacak şekilde taşıtlar vergisinin tamamı tahakkuk ettirilmektedir. Burada ise iki farklı grup arasında ayrım yapılması gerekmektedir: 7456 sayılı Kanun yayımlandığı sırada sicile kayıt ve tescil yaptırmış olanlar ile henüz sicile kayıt yaptırmamış olup 31.12.2023 tarihine kadar kayıt yaptıracak olanlar. Buna göre sicilde hâlihazırda kaydı olanlar bakımından bir geriye yürüme söz konusu olmayacaktır. Çünkü sicile kayıt olmalarıyla beraber yalnızca vergiyi doğuran olay gerçekleşmiş, vergi süreci ise tamamlanmamıştır. Bu duruma vergi hukukunda gerçek olmayan geriye yürüme denilmekte ve hukuka uygun kabul edilmektedir. İkinci grupta olan, yani sicile henüz kayıt yaptırmamış olanlar bakımından ise geriye yürüme söz konusu olacaktır. Çünkü kişiler sicile kayıt yaptırdıklarında, yani vergiyi doğuran olay vukuu bulduğunda, vergiyi doğuran olayın öncesindeki zaman dilimine dair vergi tahakkuk ve tahsil edilecektir. Bu ise hukuka aykırılığa sebep olacaktır.

Sonuç

Her hukuk devletinde olduğu gibi Türk vergi sisteminde de uyulması gereken birtakım kurallar mevcuttur. Bu kurallar sayesinde vergilerin keyfi bir şekilde salınımı önlenmekte ve verginin varlık amacı yerine getirilmektedir. Biz de çalışmamızda ilk olarak söz konusu kuralları inceledik, sonrasında ise söz konusu kuralları 7456 sayılı Kanun ile getirilen ek MTV’ye uyguladık.

Verginin getirilme sebebi ne olursa olsun temel taşı niteliğindeki Anayasal ilkelere uyulmalıdır ki vergi sistemimiz sağlam kalabilsin. Dolayısıyla 06.02.2023 yılında ülkemizde Kahramanmaraş ve çevresinde meydana gelen depremler sonucunda gereken finansman ihtiyacını karşılamaya yönelik ihdas edilmiş olan ek MTV vergisi için de söz konusu ilkelere riayet edilmeli ve hukuk sistemimizde meydana gelecek olası depremler önlenmelidir.

Yazar: Ahmed Durak


Kaynakça

Öncel, Mualla ve diğerleri. “Vergi Hukuku”, Turhan Kitabevi, 2021.

Anayasa Mahkemesi, 28 Mart 2001 tarih ve E.1999/51, K.2001/63 sayılı Karar, RG, 29 Mart 2002, Sayı 24710.

Anayasa Mahkemesi, 23 Temmuz 2003 tarih ve E.2003/48, K.2003/76 sayılı Karar, RG, 11 Eylül 2004, Sayı 25580.

Anayasa Mahkemesi, 7 Ekim 2003 tarih ve E.2003/73, K.2003/86 sayılı Karar, RG, 20 Aralık 2005, Sayı 26029.

6/2/2023 Tarihinde Meydana Gelen Depremlerin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpların Telafisi İçin Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi İhdası İle Bazı Kanunlarda Ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (2023, 15 Temmuz). Resmi Gazete (Sayı: 32249).

17.8.1999 Ve 12.11.1999 Tarihlerinde Marmara Bölgesi Ve Civarında Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek Amacıyla Bazı Mükellefiyetler İhdası Ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun (1999, 26 Kasım). Resmi Gazete (Sayı: 23888).

Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu (1963, 23 Şubat). Resmi Gazete (Sayı:11342).

Önceki İçerik‘’2023 Dünya Ekonomik Özgürlükler Endeksi” yayınlandı!
Sonraki İçerikSerbest Piyasa Çevreciliğini Açıklamak