“Ekonomik Özgürlükler: 2022 Raporu”, Fraser Institute tarafından yayınlandı. Rapor, iki yıllık araştırma sonucunda hazırlanan 2020 yılına ait ‘Ekonomik Özgürlükler Endeksi’ni de içermektedir. 165 ülkenin karşılaştırıldığı endekste Türkiye, 2019 yılında 6.49 puanla
Blog
Türkiye siyaseti yaklaşık on yıldır birbirini takip eden uğursuz ‘’yolsuzluk patlamaları’’ serisi içinde bocalıyor. Bugünlerde bu serinin yeni bir halkasını yaşıyoruz. Bildiğim kadarıyla, daha önce hiç bu kadar yaygın, yoğun
Ülke bir süredir seçim havasına girmiş bulunuyor, ama öyle görünüyor ki, milletvekili genel seçimi ve Cumhurbaşkanlığı seçimi normal zamanında, yani 2023 yazında yapılacak. Seçim mevzuatındaki en son değişiklik geçen Nisan’da
Geçen yazıda en geç bir yıl içinde gerçekleşmesi muhtemel bir iktidar değişiminin gündeme getirebileceği yeni anayasa yapımında çoğulculuk ve kültürel çeşitliliğin gereklerinin dikkate alınması gerektiğini anlatmaya çalışmıştım. Bugün bu meseleyi
Önümüzdeki bir yıl içinde gerçekleşecek olan yasama ve yürütme organları seçimi aynı zamanda Türkiye’nin anayasal yenilenme sürecinin de başlangıcı olacaktır, olmak zorundadır. Hâlihazırda uygulanmakta olan otoriter Başkancı rejimden geri dönüş
Anayasa Mahkemesi öğrenci olan çocuğunun ‘’din kültürü ve ahlâk bilgisi’’ dersinden muaf tutulması talebi reddedilen bir yurttaşın yaptığı başvuruyu kabul ederek bu uygulamanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (AİHS) ihlâl ettiğine
Bu yazının üç temel iddiası vardır. Birincisi, Türkiye’de parasal genişleme ile yüksek enflasyon arasındaki ilişki çok güçlüdür. İkincisi, Türkiye’de para arzının genişlemesinden doğrudan kamu otoritesi yani mevcut iktidar sorumludur. Son
Türkiye’nin bugünkü acil ihtiyacı siyasî iktidarın barışçı yoldan değişmesidir. Gerçekleşmesi halinde anlamlı olması ise iktidar değişiminin carî rejimin özgürlükçü-demokratik yönde değişmesine götürecek bir süreci başlatmasına bağlıdır. Yoksa, AKP kadrolarının yerini
Ahlâk meselesini bir dinî Bayram gününde ele almanın Türkiye toplumu için çok anlamlı olduğu kanaatindeyim. Böyle düşünmemin birbirine bağlı olan başlıca iki nedeni var. İlk neden şudur: İtiraf edelim, biz
Terör olayları ya da salgınlar gibi güvende hissetmenin bir lüks haline geldiği, kaygının her kesime genişlediği koşullarda toplumların gözetime rıza göstermeleri daha kolay hale gelir. Belki de bu yüzden, tüm