1-Giriş

Türkiye’de alkollü içkilere uygulanan yüksek vergiler uzun zamandır tartışma konusu. Türkiye’de özellikle son yıllarda temel tüketim maddelerinde dahi kendini belirgin bir şekilde gösteren enflasyon artırılan vergi oranlarıyla birlikte toplumun alım gücünde düşüşe neden oluyor. Alkollü içkilere uygulanan vergilerdeki artış ekonomik durumun bir parçası olarak görünse de aslında diğer tüketim maddelerine göre daha özel düzenlemelere ve çok daha yüksek oranlara tabi. Aşağıda detayları açıklanacağı üzere yaklaşık 20 yıldır uygulama alanı bulan Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) belli başlı ürünler üzerinden alınıyor olsa da alkollü içkilere uygulanan oran yüksekliğiyle göze çarpıyor ve beraberinde farklı tartışmaları getiriyor. Alkol tüketim kültürü herhangi bir içeceğin tüketiminden öte bir yaşam tarzını simgeliyor ve alkole uygulanan yüksek vergiler herhangi zararlı bir ürüne uygulanan caydırma politikasından öteye giderek toplumun önemli bir kesiminin benimsediği bir yaşam tarzını etkiliyor. Bununla birlikte, dünyada alkol tüketimine müdahalede bulunan birçok ülke olmakla birlikte, özellikle Avrupa’da müdahaleci anlayış yerini daha liberal politikalara bırakmış görünüyor.

Bu çalışmada paternalist devletin müdahaleci anlayışı ve bunun vergilerle ilişkisi açıklanıp Türkiye’nin alkol vergilendirme politikaları güncel verilerle ele alınacak ve uzun yıllar alkol vergileriyle ünlü bir ülke olan Finlandiya’nın alkol politikalarının değişim süreci açıklanacak.

2- Paternalist Devlet ya da “Devlet Baba”

Paternalist devlet anlayışı, devletin vatandaşlarının refahını artırmak, huzurunu sağlamak amacıyla vatandaşlarına zarar verebileceğine inandığı pratikleri devlet mekanizmasını kullanarak, yani zorla, engellemesi ya da kısıtlaması olarak tanımlanabilir. Aslında devletin ortaya çıkışı ve tarih boyunca izlediği süreç ele alındığında paternalist devlet alışagelmiş devlet mekanizmasıyla uyumlu görünebilir; zira tüm bireyleri doğdukları toplumun yasalarına uymakla yükümlüdürler. Bu noktada paternalist devletin en önemli özelliğinin altını çizmekte fayda vardır; paternalist devlet, klasik devlet anlayışına göre daha müdahalecidir. Paternalist devlet anlayışı bireylerin hayatında yarattığı etkilerden dolayı birçok sosyal bilimci tarafından ele alınmıştır. Bazı tanımları incelemek gerekirse, daha geniş bir tanımla, devlet paternalizmi, devletin egemenlik hakkı ve yetkisine dayanarak kendi toprakları altında yaşayan insanların kendilerine, ailelerine ve başkalarına verecekleri zararları ortadan kaldırmak; sağlık, huzur, mutluluk ve refahlarını arttırmak gayesiyle onların rıza ve onayını almaksızın davranış, karar ve tercihlerine “zorla” (cebren) bazı sınırlamalar ve yasaklar getirmesi ve bu yönde yasal düzenlemeler ve uygulamalar yapmasıdır.[1] Devlet bu sınırlamaları getirirken hem vatandaşı kendi kötü tercihlerinden korumayı, hem de bu kötü tercihlerin diğer bireyler üzerindeki etkisini ortadan kaldırmayı yani temelinde toplumu bir bütün halinde korumayı amaçlar. Devlet, kötü pratiklere karşı ilgili sınırlamaları getirirken kendine verilen yetkileri geniş  kapsamda kullanabilir; yasal düzenlemelerin bizzat devletin tek elinde olduğu varsayılırsa ilgili düzenlemelerin ne kadar geniş kapsamlı olabileceği ve ne kadar rahatça hayata geçirebileceği anlaşılacaktır. Mesela, arabalarda emniyet kemeri kullanımının zorunlu olması ve bu kurala uyulmadığı takdirde devlet teşkilatı aracılığıyla bir yaptırım uygulanması paternalist devlet anlayışının bir örneğidir, zira burada devlet koyduğu kurallar ile vatandaşını korumayı ve yaptırımlar ile uygulamayı garanti altına almayı amaçlar.

Paternalist devletle en çok özdeşleştirilen terim ise Türkçe’de “devlet baba” olarak yer almaktadır. Paternalizm, korumacı yapısı nedeniyle baba şefkatine benzetilebilir; paternalist devlet bir babanın çocuğunun hareketlerini kısıtlayarak onu kötülüklerden korumasıyla aynı amacı taşır. Bu benzetme Hershey tarafından “devletin, bir organizasyon ya da bireyin, diğer devlet, organizasyon ya da bireye çocuklarına davranışta bulunan bir baba gibi davranması” olarak tanımlanmıştır.[2] Benzer bir tanım da Feinberg tarafından yapılmıştır, Feinberg’e göre paternalist devlet “bireylerin kendi kendilerine zarar vermelerini engellemek, kendi iyilerini oluşturabilmek için insanlara rehberlik etmek amacını taşır ve ‘Daddy knows the best’ (babalar en iyisini bilir) düşüncesiyle aynı temeldedir.[3] Bireyselliğin görece daha ön planda olduğu ve aile kavramının hem bireyleri günlük yaşamında hem toplumda çok daha az etkin olduğu Batı toplumlarında dahi kendini bu kadar açık bir şekilde gösteren “devlet baba”nın Türkiye toplumunda karşılık bulmaması düşünülemez. Türkiye toplumunun devlete bakış açısında büyük bir yeri olan “devlet baba” kavramı tarih boyunca birçok Türk Devletinde kendini göstermiş olsa da 19. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nde iyice belirgin hale gelmiştir.[4]

Buraya kadar tartışılanlardan paternalist devlet anlayışının temelinin topluma müdahale olduğu açıkça anlaşılmakta olup, bu müdahalenin hem sonucunun hem de amacının toplumu dönüştürmek olması ele alınabilir.

Vergiler şüphesiz ki paternalist devletin en çok kullandığı araçlardan birisidir. Özellikle tüketim ürünlerine konulan vergilerin tüketiciye ulaşmadan, direkt üretim ve pazara dağıtım aşamasında vergilendirildiği düşünüldüğünde alınan sonuçlar da son derece kesin ve etkilidir.

3- Günah Vergileri

“Günah vergisi” kavramı ilk olarak 1791 yılında Alexander Hamilton tarafından alışkanlık yaratan ve/veya sağlık açısından zararlı maddeler üzerinden alınan özel vergileri tanımlamak için kullanılmıştır.[5] Bu vergi kapsamında hedef alınan tüketim ürünleri bireye ve dolasıyla topluma zarar verebilecek ürünler ve/veya inanç yönüyle günah olarak nitelendirilen ürünlerdir.

Alkol ve tütün kullanımının baz alındığı bir araştırmada, günah vergilerine maruz kalan bu ürün grubunun tüketicilerinin vergilerin sonucu olarak artan fiyatlar karşısında kalitesiz ikame mallara ve kaçak ürünlere yöneldiği tespit edilmiştir.[6] Alkollü içkiler üzerinde uygulanan vergi oranlarının %72’ye vardığı Türkiye’de de benzer bir durum söz konusudur. 2023 Ocak-Mart arası verileri ele alındığında bu süre zarfında 272.552 litre kayıt dışı alkol ve bu ürünlerin tüketimine bağlı olarak hayatını kaybeden 6 kişi kayıtlara geçmiştir.[7] Sadece sigaranın konu alındığı başka bir araştırma da benzer bir sonuca ulaşmaktadır;Kamu tercihi teorisi çerçevesinde, politika belirleme sürecinin çoğunlukla seçmenlerin ve baskı gruplarının çıkarlarına göre şekillendiği ifade edilmektedir. Örneğin, sigara kullananların çoğunlukta olduğu bir ülkede, sigara tüketimini azaltmayı hedefleyen yasal düzenlemeler veya özel vergi uygulamaları politik olarak destek bulmayabilir.[8] Bir bakıma günah vergilerinin uygulanma başarısı, vergilerin uygulanması planlanan toplumdaki çoğunluk olmayan kesimi hedef almaktadır. Bu çalışmanın konusu olan alkol vergilerine dönecek olursak, Türkiye toplumunun yapısını ve kültürel elementlerini ele aldığımızda yukarıda da belirtildiği üzere Türkiye’de alkollü içkiler üzerine uygulanan vergiler azınlığın benimsediği, ya da en azından çoğunluğu benimsemediği, bir yaşam tarzını etkilemektedir.

Vergi kavramının temel amacına bakıldığında ise vergilerin ortaya çıkış nedenlerinin kamu kaynağı yaratmak olduğu görülecektir. Tabi ki günah vergileri de, amacının doğrudan bu olup olmadığı tartışılmakla birlikte, bu amaca da hizmet etmektedir. 

4-Türkiye Örneği-Özel Tüketim Vergisi

06.06.2002 yılında kabul edilen 4760 sayılı ÖTV(Özel Tüketim Vergisi) Kanunu ile birlikte belirli mal ve hizmetlerin bu vergi kapsamına alınması kararlaştırılmıştır. Katma Değer Vergisi(KDV)’ye ek olarak alınan bu vergi KDV’ye oranla çok daha sınırlı bir çerçeve çizmektedir. Bu vergi türü uygulandığı lüks mal ve hizmetler doğrultusunda gelir dağılımını bozmadan yüksek miktarda gelir toplama amacının yanı sıra, aynı zamanda kapsamına aldığı alkollü içki ve tütün ürünleri ile de sosyal faydası olmayan, hatta bireysel ve sonuç olarak toplumsal zararlara yol açabileceğine inanılan ürünlere uygulanmaktadır.

 ÖTV kapsamındaki mallar 4760 sayılı Kanuna ekli dört listede yer almaktadır.  Buna göre;

I sayılı liste petrol ürünleri, akaryakıt ve petrol yan ürünlerine ayrılmıştır. Bu listede toplam 130 mal ve ürün bulunmaktadır. II sayılı liste ise her türlü kara, deniz ve hava taşıt araçlarına ayrılmıştır. Bu listede 14 mal ve ürün bulunmaktadır. III sayılı liste ise alkollü içkiler, kolalı içecekler, tütün ve tütün mamullerine ayrılmış olup bu listede 28 adet mal ve ürüne yer verilmiştir. Son olarak ise IV sayılı liste ile lüks tüketim kapsamında değerlendirilebilecek birtakım mallara, dayanıklı tüketim mallarına ve diğer mallara yer verilmiştir. Bu listede 103 mal ve ürün bulunmaktadır.[9] Listelerde sayılan ürünler değerlendirildiğinde, topluma zararlı olduğu ve toplumsal ahlak ile örtüşmediğine inanılan ürünlerin III sayılı listede yer aldığı görülmektedir, bu noktada ÖTV’nin yukarıda açıklanan günah vergisi işlevini gördüğü söylenebilir. III. listede adı geçen alkolsüz ürünlerin, mesela kolalı gazozlar vb. tüketiminin de toplum sağlığı için tehlike oluşturduğu inancıyla hareket edildiği ve III sayılı listede doğrudan alkollü içkilerin hedef almadığı varsayılsa dahi, bu ürünlere uygulanan verginin düşüklüğü kanun koyucunun aslında bu ürünlere listedeki diğer ürünlere göre ne kadar toleranslı olduğunu göstermektedir. III sayılı listeyi 2023 verilerine dayanarak daha detaylı incelemek gerekirse;

05.07.2023 tarihinde yapılan vergi artışlarıyla birlikte, alkolsüz biranın vergi oranı %10 iken bu oran malttan üretilmiş biralar için %63’tür. %10 oranı meyve suları ve kolalı içecekler gibi alkolsüz içkiler için de korunmuştur.[10] Bununla birlikte 05.07.2023 tarihinden önce 70 cl rakının vergi oranı vergi uzmanlarınca ürünün fiyatına oranla %287 olarak hesaplanmıştır.[11] İlgili tarihte yapılan değişiklikle birlikte bu vergiler %14,82 oranında artırılmıştır.

2022 yılında tütün ve alkollü içkilerden elde edilen vergi 125 milyar TL’yi bulmuş olup, toplam ÖTV’nin yaklaşık yarısını oluşturmaktadır.[12]  Bu verilerden anlaşılacağı üzere günah vergileri hazineye kaynak sağlamakta da etkili bir rol oynamaktadır. Bununla birlikte, ÖTV kapsamına giren diğer ürünlerin, yat, havyar, kristal elmas vb., mahiyeti ve maddi değeri ele alındığında, alkol ve tütün ürünlerine uygulanan verginin belirginliği daha da net anlaşılacaktır.

5-Liberalleşen Politikalar-Finlandiya Örneği

Devlet eliyle alkol tüketiminin kontrol altına alınmaya çalışıldığı tek ülke Türkiye değil; vergi dahil olmak üzere yasal düzenlemelerle caydırıcı etki yaratma çabalarını Avrupa’da da görmek mümkün.

Bu noktada Finlandiya tarih boyunca uyguladığı sıkı alkol düzenlemeleriyle dikkat çekmektedir, özellikle son yıllarda alkol tüketimi üzerindeki kısıtlamaların kaldırılmasının taraftarlarında bir artış ve liberalleşen alkol politikaları söz konusu.

Finlandiya, yakın denilebilecek bir zamana kadar alkol politikasında alkole bağlı zararı azaltmak için üç geniş ilke uygulanmıştır, bunlar  alkol satışlarındaki özel kâr payını kısıtlamak, alkolün fiziksel olarak bulunabilirliğinin kısıtlanması (satış noktalarının sayısının azaltılması, çalışma saatlerinin sınırlandırılması ve yasal satın alma yaşının yükseltilmesi) ve  alkol üzerindeki yüksek tüketim vergileri yoluyla ekonomik bulunabilirliği kısıtlamak olarak sayılabilir. Ülkenin 1995’te AB üyesi olmasıyla birlikte alkol kısıtlamaları gevşemiş, aynı yıl kamusal alanlarda alkol tüketimi serbestleşmiştir. 2004 yılında ise vergilerde değişikliğe gidilmiş ve alkol üzerindeki vergilerde %33’e varan indirimler sağlanmıştır. En son 2018 yılında yapılan yasal değişiklikle birlikte Alkol Yasası en liberal halini almış; ilgili değişikliğe göre küçük bakkallar ve petrol istasyonları marketleri dahil birçok yiyecek ve içecek satışı yapan işletmeler %5.5 alkol oranını geçmeyen alkollü içkilerin satılmasına onay verilmiştir. Bununla birlikte, alkol satışı yapan mekanlarda servis süresi uzatılmış ve satışlar 04:00’e kadar mümkün kılınmıştır. Ayrıca ilgili mekanların “Happy Hour” indirimlerinin reklamını yapmalarına da izin verilmiştir.[13] 

Görüldüğü üzere, uzun yıllardır uyguladığı katı alkol kısıtlamalarıyla bilinen ve kamu sağlığını göz önünde bulundurarak bu kısıtlamaları yaptığını belirten bir ülke olan Finlandiya’da Türkiye’nin aksine alkol politikalarında serbestleşme ve bunun bir sonucu olarak vergilerde düşüş görülmektedir.

6-Sonuç

Yukarıda açıklanan verilerle de anlaşıldığı üzere, Türkiye’de güncel olarak alkollü içkiler üzerinde uygulanan vergiler ürünün fiyatına oranlandığında %300’lere ulaşmaktadır. Yüksek vergiler, toplumun giderek alım gücünü daha da azaltmakta, tüketicileri kayıt dışı, güvencesiz ürünlere yöneltmekte ve bunun sonucu olarak insan sağlığını ve hayatını tehlikeye atan sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bunun yanında kamuya açık alanlarda alkollü içki tüketiminin yasaklanması[14] gibi, alkollü içki tüketimine ilişkin farklı kısıtlamaların varlığı da dikkat çekmektedir. Türkiye’de eğilim bu yönde iken, paternalist devletin temel amacı olan yüksek refah oranıyla dikkat çeken Finlandiya ise geleneksel olarak alkollü içki tüketimini sınırlama eğilimini fark edilebilir bir şekilde tersine çevirmiş görünüyor. Yazıyı bitirirken, yüksek refah seviyesine sahip, insani gelişmişlik düzeyi yüksek pek çok ülkede uygulanan alkol vergilerinin, mesela Almanya düşük alkol vergileriyle dikkat çeken ülkeler arasında, Türkiye’deki oranlara göre çok daha düşük olduğunu da belirtmekte fayda var.

Yazar: Özge Çiftçi


[1] C. Aktan, “Paternalizm” (2021)

[2] S. Buyrukoğlu, D. Bozdoğan, A. Köktaş, “Paternalist Devlet Anlayışının Bir Gereği Olarak Günah Vergileri: Türkiye Örneği”,  Hershey, A definition for Paternalism, (1985)’e atıf yapıyor

[3] Feinberg, Legal Paternalism, (1971)

[4] E. Kavaklı & F. Celikay,” PATERNALİST ANLAYIŞ PERSPEKTİFİNDEN ERDEMSİZ MALLAR VE KAMU MÜDAHALESİ: AMPİRİK BİR DEĞERLENDİRME,” Sosyal Ekonomik Araştırmalar Dergisi < https://www.researchgate.net/publication/343822314_PATERNALIST_ANLAYIS_PERSPEKTIFINDEN_ERDEMSIZ_MALLAR_VE_KAMU_MUDAHALESI_AMPIRIK_BIR_DEGERLENDIRME >

[5] S. Buyrukoğlu, D. Bozdoğan, A. Köktaş, “Paternalist Devlet Anlayışının Bir Gereği Olarak Günah Vergileri: Türkiye Örneği” < https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/226551 >

[6] S. Buyrukoğlu, D. Bozdoğan, A. Köktaş, “Paternalist Devlet Anlayışının Bir Gereği Olarak Günah Vergileri: Türkiye Örneği”, Hersch, Rossi, Viscusi (2004) ‘a atıf yapıyor

[7] Çağın T Eroğlu, 2023 Ocak-Mart Kaçak İçki Verileri, Alkol Politakaları < https://alkolpolitikalari.org/uncategorized/2023-ocak-mart-kacak-icki-verileri/ >

[8] S. Buyrukoğlu, D. Bozdoğan, A. Köktaş, “Paternalist Devlet Anlayışının Bir Gereği Olarak Günah Vergileri: Türkiye Örneği”, Prinz (2009)’a atıf yapıyor

[9] https://www.gib.gov.tr/sites/default/files/fileadmin/mevzuatek/otv_oranlari_tum/ozeltuketimoranlari-OpenPage.htm

[10] https://www.gib.gov.tr/fileadmin/mevzuatek/otv_oranlari_tum/05072023_III_sayili_liste.pdf

[11] 70’lik rakının ne kadarını siz ne kadarını devlet içiyor < https://www.odatv4.com/ekonomi/70lik-rakinin-ne-kadarini-siz-ne-kadarini-devlet-iciyor-08012148-199640 >

[12] M. Çakır, Tütün ve Alkollü İçkilerden Toplam 125.4 Milyar TL Vergi Gelecek, Cumhuriyet Gazetesi < https://www.cumhuriyet.com.tr/ekonomi/tutun-ve-alkollu-ickilerden-toplam-1254-milyar-tl-vergi-gelecek-1955078 >

[13] Karlsson, T., Mäkelä, P., Tigerstedt, C., & Keskimäki, I.,  The Road to the Alcohol Act 2018 in Finland: A conflict between public health objectives and neoliberal goals. Health Policy, (2020) <https://doi.org/10.1016/j.healthpol.2019.10.009 >

[14] Samsun’da sahil ve plajlarda alkol içmek yasaklandı! < https://www.samsunkenthaber.com.tr/samsun-da-sahil-ve-plajlarda-alkol-icmek-yasaklandi/15523/ >

Önceki İçerikAKP İKTİDARDA, TÜRKİYE HALÂ ASKIDA
Sonraki İçerikÖzgürlük Gündemi 41