Rainer Zitelmann’ın How Nations Escape Poverty (Uluslar Yoksulluktan Nasıl Kurtulur) adlı kitabı, asker olarak Vietnam’da görev yapmış ya da babalarını veya aile bireylerini bu çatışmada kaybetmiş Amerikalı gaziler için özellikle ilgi çekicidir.  

Tarihin ironisi şudur ki, komünistler başlangıçta kazanmışlar; ancak Vietnam’da sosyalist rejimlerini kurduktan sonra ne kadar büyük bir hata yaptıklarını anlamışlardır.  Zitelmann’ın kitabının da gösterdiği gibi, bugün özellikle genç Vietnamlılar ABD’ye ve kapitalizme hayranlık duymaktadırlar. [Bir araştırmada] Vietnamlılara hangi ekonomik sistemlere hayranlık besledikleri ve hangilerini reddettikleri sorulmuştur. Anket verilerine göre Vietnam’da yaşayan insanlar Japonya, Güney Kore ve Singapur’daki ekonomik sistemleri büyük çoğunlukla tercih ederken, Kuzey Kore’yi neredeyse hiç kimse onaylamamıştır. Vietnam’daki genç nesil arasında ise ABD ikinci sırada yer almıştır.

Amerika’yı tarihteki en başarılı ve en büyük ülke yapan şey nedir?  İki şey: birincisi, kapitalizm (piyasa ekonomisinin ve girişimciliğin üstünlüğüne olan inanç); ikincisi ise, Amerikan ruhu, yani kendi hayatınızdan kendinizin sorumlu olduğuna ve iyi fikirler ve sıkı çalışmayla her şeyi başarabileceğinize olan inanç.

Son yıllarda bu iki inanç da zayıflamış, özellikle de giderek artan sayıda genç Amerikalı kapitalizmin üstünlüğünden şüphe duymaya başlamıştır.  Bu olgu, bizim okul sistemimizin ve üniversitelerimizin bir başarısızlığıdır; zira pek çok genç Amerikalı sosyalizm ve kapitalizmin tarihi hakkında yeterince bilgi sahibi değildir.

Rainer Zitelmann, kitapları 30’dan fazla dilde yayınlanmış dünyaca ünlü bir Alman tarihçi ve sosyologdur.  Zitelmann kitabında konuyu özellikle etkileyici ve aydınlatıcı bir şekilde ele almaktadır.  Endişelenmeyin; [meseleyi anlamak için] ekonomi hakkında hiçbir şey bilmenize gerek yoktur, kitap teknik jargonla dolu falan da değildir.

Zitelmann, 1990’da dünyanın en yoksul ülkesi olan Vietnam’ın, planlı ekonomiyi ilga edip özel mülkiyet haklarını ihdas ederek yoksulluğun üstesinden nasıl geldiğini ve nasıl müreffeh bir ülke haline geldiğini anlatmaktadır.  1980’lerde Avrupa’nın en yoksul ülkeleri arasında yer alan, ama son otuz yıldır Avrupa’nın büyüme şampiyonu olarak öne çıkan Polonya örneğini incelemek suretiyle, Zitelmann kapitalizmin insanların yaşamlarını nasıl daha iyi hale getirdiğini göstermektedir.

Sırada beklemek sosyalist Polonya’da adeta tam teşekküllü bir bilime dönüşmüştü: En temel günlük ürünler için bile karne almanız gerekiyordu ve kuyrukta beklemenize değeceğinin ya da sıra size gelinceye kadar istediğiniz ürünlerin tükenmeyeceğinin garantisi olmadan, sonu gelmez kuyruklarda beklemek zorundaydınız.  Her yerde kuyruklar oluşurken ve insanlar genellikle saatlerce, hatta -mobilya veya ev ürünleri söz konusu olduğunda- günlerce beklemek zorunda kalırken, bazı akıllı sistemler de ortaya çıkmıştı. Bunlardan biri, insanların saatlerce değil de günlerce beklemesi gerektiğinde başvurulan “kuyruk listesi” olarak adlandırılıyordu.  Bu durumda, kuyrukta bekleyen bütün insanların bir listesi yapılıyor, böylece fiziksel olarak insanların her zaman orada bulunmalarına gerek kalmıyordu.

Her birkaç saatte bir liste yüksek sesle okunuyor, insanların orada hazır olup olmadıklarını bildirmeleri gerekiyordu; artık kuyrukta değillerse şayet, listeden çıkarılıyorlardı.  Yoklama alma programı önceden ilan edilirdi.  Bekleme süresi saatler değil de günler olduğu zaman, insanların günde üç ila dört kez rapor vermesi gerekiyordu.  Bazı insanlar işinden izin alıyor, bazıları gün içinde gidip hemen geri dönmek üzere amirlerinden izin istiyor, bazıları ise kendi adlarına “buradayım” demek için parayla birilerini tutuyordu (buna “kuyrukta bekleyici kiralamak” deniyordu).  Kuyruk listesi üzerindeki kontrol yetkisi, kendi kendini bu işten sorumlu ilan eden bir kuyruk komitesi tarafından üstleniliyordu. Ve tüm bunlar ta 1950’lerde falan değil, daha 1980’lerde gerçekleşiyordu!  1980’li yıllarda ABD’deki hayatınızı şöyle bir hatırlamak için bir dakikanızı ayırın isterseniz!  O zamanlar Ronald Reagan bu ülkeyi yeniden büyük ve başarılı bir ülke haline getirmişti.

Vietnam’da ise durum Polonya’dan bile daha vahimdi. 1980’lerde bir dizi ekonomik reform başlatılmadan önce Vietnam, Afrika’daki en yoksul ülkelerden bile daha fakirdi.  İnsanlar açlık çekiyor ve yoksulluk içinde yaşıyordu. 

Zitelmann bir yandan bu iki ülkenin hikâyelerini anlatırken, insanların düşüncelerinin nasıl değiştiğini araştırmak için kamuoyu yoklamaları da yapıyordu.  İlginç bir şekilde, araştırması zengin ve başarılı olanlara karşı Batı ülkelerine kıyasla Vietnam ve Polonya’da daha az kıskançlık olduğunu ortaya koymaktaydı.  Özellikle Vietnam’da başarılı girişimciler ve zenginler, birçok Batı ülkesinde olduğu gibi günah keçisi olarak değil, rol model olarak görülmekteydi.

Lise ve üniversite öğrencileri bu kitabı okumalı ve içerdiği gerçekleri, kendilerine açlık ve yoksulluğun sorumlusunun kapitalizm olduğunu söyleyen solcu öğretmen ve profesörleriyle yüzleşmek için kullanmalıdır.  Gerçek bunun tam tersidir.  Adam Smith’in zaten bildiği gibi -Zitelmann’ın da etkileyici ilk bölümünde gösterdiği gibi- açlık ve yoksulluğun üstesinden gelmenin anahtarı, ekonomik özgürlüktür.

Greg Young engelli bir gazi olup ulusal sendikasyona sahip Chosen Generation Radio Show (Seçkin Nesil Radyo Şovu)’nun sunucusudur.  Soğuk Savaş sırasında Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri’nde Rus dilbilimci olarak görev yapmıştır.

Yazar: Greg Young

Çeviri: Mustafa Acar

Yazının orijinali: https://www.americanthinker.com/blog/2024/04/what_became_of_communism_in_vietnam.html

Önceki İçerik‘’YENİ ANAYASA’’ MASALI
Sonraki İçerikTAYYİP ERDOĞAN VE AKP: DÜNDEN BUGÜNE